21 Ağustos 2014 19:00

Davutoğlu'nun karnesi: Sıfır sorundan sıfır komşuya

Yeni Başbakan adayı Ahmet Davutoğlu, 1 Mayıs 2009’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Meclis dışından dışişleri bakanı olarak atandı. Daha önce Abdullah Gül’ün dış politika başdanışmanlığını da yapmış olan Davutoğlu, 24. Dönem Konya Milletvekili olarak da Meclise girerek, aynı görevini yeni hükümet döneminde de sürdürdü.

Davutoğlu\'nun karnesi: Sıfır sorundan sıfır komşuya
Paylaş

Yeni Başbakan adayı Ahmet Davutoğlu, 1 Mayıs 2009’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Meclis dışından dışişleri bakanı olarak atandı. Daha önce Abdullah Gül’ün dış politika başdanışmanlığını da yapmış olan Davutoğlu, 24. Dönem Konya Milletvekili olarak da Meclise girerek, aynı görevini yeni hükümet döneminde de sürdürdü.
Dışişleri bakanlığı döneminde hakkında en çok gensoru verilen Dışişleri Bakanı oldu. Muhalefet partileri Davutoğlu hakkında 5 kez gensoru verdi.

BEKAROĞLU: AYRIŞTIRICI DIŞ POLİTİKA DEVAM EDECEK

ÇÖKÜŞE GİDEN NEO-OSMANLICILIK

2009’un ekim ayında Ermenistan’la “barış protokolü” imzalandı. İlk anda olumlu bir etki uyandıran bu protokol, Azerbaycan faktörünün devreye girmesiyle rafa kalktı.
Davutoğlu’nun döneminde önemli bir gelişme de İran’la ilgili ambargoda konusunda yaşandı.

Davutoğlu, ilk döneminde “komşularla sıfır sorun” söylemiyle de bağlantılı olarak, ABD’nin İran’daki nükleer silah bulunduğu yönündeki açıklama ve baskılarına karşı “İsrail’de nükleer silah var” açıklamasını yaptı. Ancak ABD’den gelen baskılarla birlikte Davutoğlu çizgisi, ABD’nin taleplerini gidip İran’a anlatarak kabul ettirmeye çalışan bir dış politika çizgisini dönüştü.

Davutoğlu bakanlığının sonraki döneminde de Malatya Kürecik’e füze kalkanı kuruldu. Muhalefet partileri bu projenin Ortadoğu’da İsrail’i koruma amaçlı bir proje olduğunu sıklıkla dile getirdiler.

Türkiye İsrail ile ölüm getiren krizi de yine Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığı döneminde yaşadı. Türkiye Hükümetinin de izniyle İHH ve Özgür Gazze Hareketi’nin Gazze’deki ablukayı delerek yardım ulaştırma çabası ölümle sonuçlandı. İsrail komandoları Türk bandıralı Mavi Marmara gemisine baskın yaparak 9 kişiyi katlederken, 30 kişiyi de yaraladı.

Bu olayda İsrail katliamları nedeniyle büyük tepki toplarken, Türkiye Hükümeti de hesapsız bir biçimde yol verdiği yardım konvoyunu korumasız bıraktığı ve süreci iyi yönetemediği için eleştirildi.

“Stratejik Derinlik” kitabının yazarı olan ve Neo-Osmanlıcı bir dış politika anlayışını öne çıkaran Davutoğlu’nun şu sözleri buna bağlı yayılmacılığın bir ifadesi gibiydi: “Türkiye’nin sınırlarının hiç biri doğal değil. Hemen hemen tümü yapay. Elbette ki ulus devletler olarak onlara saygı göstermeliyiz ancak aynı zamanda doğal devamlılıkların olduğunu da anlamalıyız.”

Davutoğlu’nun “komşularla sıfır sorun” sözü bir söylem olarak dururken, pratikte uygulanan şey komşuların sorunlarını derinleştirerek kendi sınırlarını genişletmenin arayışı içine girmek oldu. Bunun en açık örneği ise Suriye ile olan ilişkilerde yaşandı.

Türkiye ABD ile birlikte Suriye’ye müdahaleyi savunurken, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu, çoğu zaman daha da ileri giderek ABD’yi müdahale konusunda “yetersiz” kalmakla bile suçlayan ifadeler kullandılar.

ABD Dışişleri Bakanı Clinton, BM’de Suriye’ye karşı güç kullanmayı reddeden Rusya ve Çin için, “Rusya ve Çin bedel ödemeli” açıklamasını yaparken Davutoğlu da hemen ardından, “Suriye’ye arka çıkan ülkeleri izole edelim” ifadelerini kullandı.

Muhalefetin dışarıdan silahlandırılması, eğitilmesi ve yönlendirilmesi üzerine kurulu Suriye politikasının iflas etmesi sonucunda ABD, Rusya’nın da diplomatik müdahaleleriyle Suriye’deki değişim için diplomasi seçeneğini kabul etme noktasına çekilirken, Türkiye 1.5 milyonu bulan Suriyeli sığınmacı gerçeği ile yüz yüze kaldı. Bu konuda gerekli ekonomik ve sosyal hazırlığı yapmamış olan Hükümet, bu tutumuyla Suriye savaşının sonuçlarını Türkiye’nin pek çok kentine de Suriyeli-Türkiyeli çatışması olarak taşımış oldu. Bu Suriyeli emekçilerin de Türkiyeli emekçilerin de sorumlusu olmadıkları bir çatışmanın çok tehlikeli biçimde tarafı haline getirilmeleri demekti.

Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığı döneminde Türkiye, Barzani yönetimiyle iyi ekonomik ve diplomatik ilişkiler geliştirerek bölgede nüfus kazanmaya çalışırken, Suriye’nin kuzeyindeki Rojava’da Kürtlerin kendi kendilerini yönetme yönelimi ise bir ‘sınır tehdidi’ gibi görüldü. Barzani ile girilen ilişkiler, Rojava’da PYD’nin güç kazanmasının engellenmesinin aracı olarak kullanılmaya çalışıldı.

Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığı dönemi, katliamlar geliştiren IŞİD gibi örgütlerle Türkiye’nin sonuçları tehlikeli olan ilişkiler geliştirdiği de bir dönem oldu.

Musul ele geçirip, Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğunu da basarak, başkonsolosun da aralarında bulunduğu 49 kişiyi rehin alan ve son olarak ABD’li gazeteci James Foley’i kafasını keserek öldürerek olay anının videosunu da yayınlayan IŞİD, kendisine katkılarından ötürü Türkiye’ye de teşekkür eden bir örgüt aynı zamanda.

Reyhanlı’ya geçerek Washington Post muhabirine röportaj veren IŞİD Komutanı Ebû Yusuf, “Bugünkü durumumuz için Türkiye’ye teşekkür etmeliyiz” ifadelerini kullandı. Yusuf, bu röportajda, önemli isimlerinin Türkiye’deki hastanelerde tedavi edilmelerinin sağlandığını da dile getirdi.

IŞİD’E AĞIRLAMA, KÜRT’E KURŞUN

Türkiye sınırının IŞİD için en geçişken sınır olduğu dile getirilirken, IŞİD’e katılıp militan olarak savaşanlardan en azından bininin Türkiye’den geçiş yaptığı belirtiliyor.
IŞİD’e ve Suriye’de yönetime karşı savaşan benzer diğer örgütlere böylesi geçiş imkanı veren  Türkiye Hükümeti, yakınlarını görmek için Rojava’dan Türkiye’ye geçmek isteyen Kürtleri ise ‘kurşunla ağırlayan’ bir siyaset izledi. Çok sayıda Kürt, sınıra duvar da örmüş olan Türkiye tarafından açılan ateş sonucu can verdi.

‘DEĞERLİ YALNIZLIK’

Türkiye uyguladığı ‘mezhep’ temelli dış politikasıyla ‘model ülke’, ‘lider ülke’ olarak önerilen bir ülke olmaktan ‘yalnız ülkeye’ doğru geriledi. 2013’ün ağustos ayında Dış Politika Danışmanı İbrahim Kalın’nın Twitter hesabında kullandığı “değerli yalnızlık” ifadesi ise, pek çok kesim tarafından daha sonra Davutoğlu’nun ve Hükümetinin dış politikasını eleştirmek için kullandığı bir kavrama dönüştü. (İstanbulEVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Gazeteci Fendiye Kartal anıldı

SONRAKİ HABER

Ayrıştırıcı dış politika devam edecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...