01 Temmuz 2011 11:19

18 yıldır kanayan yara

35 kişinin göz göre göre yakıldığı Sivas katliamının üzerinden 18 yıl geçti, ancak, sorumlular hâlâ yargılanmadı.Katliamın firari sanıkları hakkında zaman aşımı talep edilirken, aileler ise, olayı unutamıyor. Serkan Doğan’ın annesi Pakize Doğan, her 2 Temmuz olduğunda yüreğinin sızladığını belirterek, “Mad

18 yıldır kanayan yara
Paylaş
Alper Atalay

Katliamın firari sanıkları hakkında zaman aşımı talep edilirken, aileler ise, olayı unutamıyor. Serkan Doğan’ın annesi Pakize Doğan, her 2 Temmuz olduğunda yüreğinin sızladığını belirterek, “Madımak Otelinin önüne gidince dizlerim titriyor” dedi. Gülsün Karababa’nın ağabeyi Hüseyin Karababa ise, katliamın bir numaralı firari sanığı Cafer Erçakmak’ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayip Erdoğan’ın yol arkadaşı olduğunu savundu.

Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı Banaz köyünde yaşayan ve Osmanlı Devleti’nin baskıcı yönetimine karşı çıkan ve halkı da örgütleyen halk ozanı Pir Sultan Abdal, Osmanlı Paşası tarafından Sivas’ta asıldı. Pir Sultan Abdal, Banazlılar ve Alevi halkı tarafından 400 yıl boyunca unutulmadı. Bu defa ise Pir Sultan Abdal’ı unutmayan 33 can ve 2 otel görevlisi Sivas’ta Madımak Otelinde diri diri yakılarak katledildi. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından 30 Haziran 1993’de Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliklerinin 4’üncüsüne katılmak için yüzlerce aydın, sanatçı ve ozan Ankara’dan Sivas’a hareket etti. Etkinliğin birinci günü olaysız ve planlanan şekilde geçti. 2 Temmuz günü anma etkinliği devam ederken, bazı cami önlerinde ve yakınlarında kimi insanların kışkırtmaları ile gruplar toplanmaya başladı. Saldırı olabileceği haberi yayılırken, “Müminlere öz canlarından daha ileri olan Allah Resûlü (S.A.V.)’ne ve O’nun temiz zevcelerine, Allah’ın beytine (Kâbe’ye) ve kitab’ı Kur-an’a alçakça küfredilmekte ve müminlerin izzet ve namuslarına saldırılmaktadır” gibi halkı kışkırtıcı ilanlar basılarak, evlere dağıtıldı. 2. gün ise Sivas’taki sağ eğilimli yerel basında da halkı tahrik edici başlıklarla benzer haberler yayınlandı.

SALDIRGANLAR SALDIRIYA GEÇTİ

Koşulların artık olgunlaştığı kanaatine varan saldırganlar, ellerinde sopalarla camilerden çıkarak, “Sivas laiklere mezar olacak”, “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak”, “Şeriat gelecek, batıl zail olacak” sloganları atarak, o sırada şenlik yapılan Kültür Merkezinde bulunan bin 500 kişiye saldırmaya başladı. Yaklaşık 15 bin kişiye ulaşan saldırgan grup, çoğunluğunu yazar, ozan ve sanatçılardan oluşan 150 kişinin kaldığı Madımak Oteline doğru ilerledi. Otelden Sivas valisi, Emniyet Müdürü ve diğer yetkililer aranarak, önlemlerin artırılması istendi. Hatta Başbakan, Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı, parti liderleri ve milletvekilleri de arandı. Ulaşılan her yetkili, “Korkmayın, her türlü önlem alınmıştır” yanıtını verdi. Yangın oteli tamamen sararken, 8 saattir kurtarılmayı bekleyenlerin umudu tükenmeye başladı. Cinnet halindeki grup, tekbir sesleri ve sloganlarla ölüm haberlerini beklerken, yangın bütün oteli sardı. Dışarıda saldırganlar otelden gelen yanmış insan eti kokusunu ciğerlerine çekerken, Ankara’daki bakanlar ve yetkililer de kokteyllerde kadeh kaldırıyordu.

YETKİLİLER SALDIRGANLARI KORUDU

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, olaya ilişkin, “Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz” diyerek, ilgilileri uyarırken, Başbakan Tansu Çiller ise “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” diye açıklamada bulundu. (Ankara/DİHA)


‘18 YILDA AİLELER AÇISINDAN BİR ŞEY DEĞİŞMEDİ’

PİR Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül, Sivas katliamının üzerinden geçen 18 yılda Alevileri ve katliamda hayatını kaybedenlerin talepleri açısından bir şeyin değişmediğini kaydetti. Güzelgül, devlet kurumlarının katliamın sorumlularını bulup getirme konusunda hiçbir adım atmadığının altını çizerek, “Şimdi de özel yetkili savcılar eliyle onları dışarı çıkarmanın yollarını arıyorlar. Bu devlet zihniyetinin bir sorunudur. Bu zihniyet onları aklamaya çalışıyor. Bu zihniyet ile o otelin düzenlemesini yaptılar, ancak bizler oranın utanç müzesi olması talebimizden hareketle mücadelemize devam edeceğiz. Hizbullah katillerini nasıl dışarı çıkardılarsa bunları da öyle yapacaklar. Erçakmak ise Fransa’da devlet tarafından korunuyor ve orada çalışıyor” dedi.

‘O ACIYI HER GÜN YAŞIYORUM’

Sivas Katliamı’nda 19 yaşındaki Üniversite Öğrencisi Serkan Doğan’ı kaybeden anne Pakize Doğan, aradan geçen 18 yıla rağmen acısının dinmediğini, her gün o anı yaşadığını kaydetti. Her 2 Temmuzda sabah kalktığı zaman kalbinin sıkıştığını belirten anne Doğan, “Sivas’a giderken dizlerimin bağı çözülüyor. Madımak Otelinin önüne geldiğim zaman ise dizlerim titriyor. O otelin içine girdiğim zaman yürüyemiyorum. Ben oğlumu oraya sağlam gönderdim yobazlar yaktılar oğlumu” dedi.

‘PKK YAPTI DİYENLER VİDEOLARI İZLESİN’

Bazı basın yayın organlarının 2 Temmuza kısa bir süre kala katliamı PKK’ye yıkmaya çalışmasını da eleştiren anne Doğan, “Bir yandan mahkemeler zaman aşımı vermeye çalışıyor bir yandan da olayı PKK’ye yıkmaya çalışıyorlar. Bu onların işi değil. PKK yaptı diyenler videoları izlesin. Bu devlet hiç mi bu kasetleri izlemiyor. Nasıl PKK yaptı diyorlar. İnsanları tekbir getire getire ‘Burası Müslüman mahallesidir’ diye diye yaktılar” şeklinde konuştu. Kültür Bakanlığı’nın Madımak Otel projesine de karşı çıkan anne Doğan, “Biz oranın utanç müzesi olmasını istiyoruz. Ama bunlar Kültür Bakanlığına kültür merkezi açıyorlar. Hangi kültürün çocuğunu orada eğitecekler. Orada katilliği mi öğretecekler” dedi.

‘18 YILDIR DEVLETLE SAVAŞTAYIZ’

Sivas Katliamında hayatını kaybeden 21 yaşındaki Divriği doğumlu Gülsün Karababa’nın ağabeyi Hüseyin Karababa ise 18 yıl önce Sivas katliamı anmasını 100 kişi ile başlattıklarını ancak bu gün 100 binler ile anma düzenlediklerini belirterek, “18 yıl içinde devletle olan savaşımız hangi noktada derseniz. 18 yıl içinde verdiğimiz mücadele ile o et lokantasını kapattık” dedi. Kardeşinin sürekli gözünün önünde olduğu olduğunu ve onun yüzünü unutamadığını vurgulayan Karababa, Madımak Otelinin önüne her gittiğinde ise ayaklarının yenden yirmi santim kesik olduğunu ve yere basamaz olduğunu hissettiğini kaydetti.

Sivas’ın kendileri için kanlı bir şehir olduğunu kaydeden Karababa, “O şehir kanlı bir şehir. Para karşılığı satın alınmış tetikçi insanların insan yaktığı bir şehirdir. 3 ay önce bira içen ardından birileri tarafından sakal bıraktırılan cübbe taktırılan aynen Diyarbakır’daki Hizbullahçıların benzeri gibi para karşılığında tetikçilik yapanların yaşadığı bir şehir” diyerek, “Bu havayı kırmış olmamız bizim için bir gururdur” dedi.

‘CAFER ERÇAKMAK CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKANIN YOL ARKADAŞIDIR’

Sivas Katliamı davasının 1 numaralı sanıklarından olan dönemin Refah Partili Belediye Encümen Üyesi Firari Sanık Cafek Erçakmak ile ilgili önemli bir hususun gözden kaçırıldığını vurgulayan Karababa, “Cafer Erçakmak kamu görevlisidir. Yani belediyenin encümen üyesidir. Dolayısıyla Refah Partisinin encümen üyesidir. Abdullah Gül de o dönemde Genel Başkan yardımcısı, Tayyip Erdoğan da o partidedir. Bunların geçmişten gelen politik bir yol arkadaşlıkları var. Bu kamu görevlisinin yargılanmaması için bunu 15 yıl kaçırdılar. Bilinçli olarak 15 yıl Fransa’da sakladılar. Bu davada önemli karanlık noktalar vardır” dedi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada savcının zaman aşımı talebini de değerlendiren Karababa, şunları kaydetti: “Cafer Erçakmak ile ilgili devlet bizden 2 defa gizli celse yaptı. Müştekilere bildirmedi. 3. celsede biz işi öğrendik ve müdahil olduk. Devlet burada yangından mal kaçırır gibi bunları serbest bırakmak istedi. Ardından da idama mahkum olan canileri teker teker serbest bırakacaklardı. Acele şekilde 2 Temmuzdan önce mahkeme kurdular ve zaman aşımı istediler. Adli davalarda zaman aşımı olur adli olmayan davada zaman aşımı nasıl olur. Bu sıradan bir cinayet değil toplumsal katliamdır. Miloşeviç gibi yargılanmaları gerekiyor.”

Mehmet Gündüz ise katliamda oğlunu kaybederken kızı ise ölümden son anda döndü. Baba Gündüz, 21 yaşındaki oğlu Murat Gündüz’ün katliamda insanları kurtarmak için yanan otele girdiğini kızı dahil birçok insanı dışarı çıkardığını ancak kendisinin çıkamayarak hayatını kaybettiğini belirterek, “O günden bu güne kadar halen yüreğim yanmaktadır. Her 2 Temmuz geldiği zaman için yanıyor” dedi. Oğlunun Ankara Üniversitesi Fizik Bölümü son sınıf öğrencisi olduğunu aydınların kitaplarını almak için orda olduğunu kızının ise semah ekibinde yer aldığını belirten baba Gündüz, aradan 18 yıl geçmesine rağmen her gece yattığı zaman oğlunu gördüğünü kaydetti.

18 yıla rağmen 7 kişinin halen kaçak durumda bulunmasını da eleştiren baba Gündüz, “Ben onların arandığına inanmıyorum. Bu devlet tarafından ödüllendirildi bunlar. Bizim hukukçularımız adres veriyor şu şahıs orda çalışıyor diyor. Şimdi bir solcu bunu yapsa kırmızı bültenle ararlar ve bulup getirir idam ederlerdi. Bizler mahkemeye gidiyoruz ama üzülmekten başka bir şeye yaramıyor. Bunu bu hale getirenlerin kendi evlatları yakılsaydı ne yaparlardı” şeklinde konuştu. Baba Gündüz, ayrıca Madımak Otelinin utanç müzesi olması ve onu gören insanların utanmaları ile toplumun bir yere geleceğini yeni Sivas’ların yaşanmayacağını kaydetti.


SİVAS KATLİAMI DAVASININ SEYRİ

Katliam davası güvenlik gerekçesiyle Sivas’tan Ankara’ya nakledildi. Yargılamaya adliyen adam öldürme eylemi davası olarak başlanılmıştı. Mahkeme davayı planlı programlı, örgütlü bir katliam olduğu gerekçesiyle Devlet Güvenlik Mahkemesine gönderdi. Ankara DGM 1994 yılında verdiği ilk kararında olayı basit bir “Yangın çıkararak adam öldürme” olarak değerlendirdi. Hatta işi daha da ileri götürerek Aziz Nesin’in katilleri tahrik ettiğini dahi ileri sürdü ve buna dayanarak katillerin cezalarında indirim yaptı.

DGM’nin bu kararını inceleyen Yargıtay DGM kararının tümüyle hukuka aykırı olduğunu saptadı. Yargıtay DGM’nin olayı basite aldığını, yanlış değerlendirdiğini vurgulayarak olayda şeriatçılar tarafından laik düzene yönelik bir kalkışma olduğunun belirlenmesi gereğine işaret etti. 28 Şubat sürecine denk gelen günlerde Ankara DGM’de yargılama yeniden başladı. Bu kez sanıklar hakkında “Anayasal düzeni bozarak şeriat devleti kurmaya kalkışmak” eyleminden ceza verilmesi yoluna gidildi.

Mahkeme 33 sanığı idam cezasına çarptırdı (1997). Bu karar Yargıtayca yeniden incelendi ve bazı usul hatalarından dolayı bozularak eksikliklerin giderilmesi için yeniden Ankara DGM’ye gönderildi. Şubat 1999 tarihinde usul eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 33 sanık DGM’ce yeniden idam cezasına çarptırıldı. Sanıklar bu kararı temyiz ettiler. İdam kararlarının iki kez Yargıtaydan dönmesinin ardından idamlar müebbet hapis cezasına çevrildi. Sanıkların bir bölümü etkin pişmanlık yasasından yararlanarak serbest bırakıldı. Ancak “yanlışlık yapıldı” denilerek sanıklar hakkında yeniden tutuklama kararı çıkartıldı. Olayın kilit ismi dönemin Refah Partisi Sivas Belediye Meclisi Üyesi Cafer Erçakmak ve Yargıtayın 1997’deki bozma kararından sonra firar eden 8 sanık ise halen yakalanamadı.

SAVCIDAN ZAMAN AŞIMI TALEBİ

Sivas’ta, Madımak Otelinin yakılması ve 37 kişinin öldürülmesine ilişkin açılan ana davadan dosyaları ayrılan 7 firari sanığın yargılandığı davanın 21 Haziranda Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmasında ise savcı tarafından hakkında yokluğunda tutuklama kararı bulunan ancak bugüne kadar yakalanamayan Sanık Cafer Erçakmak ile ilgili dosyanın ayrılarak başka bir esasta görülmesi, diğer 6 sanık hakkındaki davanın ise zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle düşmesine karar verilmesi talep edildi.

ÖNCEKİ HABER

Taraf, Yunanistan’da da gerçekleri saptırıyor

SONRAKİ HABER

Madımak hâlâ yanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa