16 Şubat 2011 22:21

Kayınço kadrolaşması

Ankara Tabip Odası Başkanı Bayazıt İlhan, yeni kurulan Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin öğretim üyeleri için yapılan kadro ilanında dikkat çekici bazı noktalara değinerek, hekimlerin ve kamuoyunun bilimsel bir üniversite değil, tarikat üniversitesi kurulacağı yönünde haklı kaygılar taşıdığını vurguladı. Yeni kurulan yedi

Kayınço kadrolaşması
Paylaş

Ankara Tabip Odası Başkanı Bayazıt İlhan, yeni kurulan Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin öğretim üyeleri için yapılan kadro ilanında dikkat çekici bazı noktalara değinerek, hekimlerin ve kamuoyunun bilimsel bir üniversite değil, tarikat üniversitesi kurulacağı yönünde haklı kaygılar taşıdığını vurguladı. Yeni kurulan yedi üniversiteden biri de Ankara’da kurulan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi. Ankara Tabip Odası Başkanı Bayazıt İlhan, Metin Doğan’ın herhangi bir üniversitede hiç öğretim üyeliği yapmadığına ve bir saat dahi bir fakültede ders vermediğine dikkat çekerek, Metin Doğan’ın eniştesinin AKP Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek olduğunu anımsattı. Bu üniversiteye akademik personel alımı için 26 Ocak 2011’de kadro ilanı yapıldığı bilgisini veren İlhan, belli isimlerin atanmasının alt yapısını hazırlamak için kadrolar ilan edildiğini, başka hekimler başvuramasın diye olmadık koşullar dayatıldığını söyledi. “Hangi kadronun kimin için tahsis edildiği ve bu sürecin tam bir tarikat kadrolaşması olduğu hekimler tarafından çok net görünüyor ve alanda konuşuluyor” diyen İlhan, bazı yerlerde, atanacak kişilerin şimdiden tebrikleri kabul ettiğinin de altını çizdi. “Bu gerçekten tam bir pervasızlık ve ‘Ben istediğimi yaparım, var mı lafımın üzerine laf söyleyecek?​’ yaklaşımıdır” diyen İlhan, öğretim üyeleri için yapılan kadro ilanında dikkat çekici bazı noktalara değinerek, hekimlerin ve kamuoyunun bilimsel bir üniversite değil, tarikat üniversitesi kurulacağı yönünde haklı kaygılar taşıdığını vurguladı. “Bu kadar öznel kriterlerin yer aldığı bir ilana Yükseköğretim Kurulunun nasıl onay verdiği ise akademik dünyamızın içine sürüklendiği içler acısı durumu göstermektedir” diyen İlhan, ATO’nun, başvuru süresinin dolmasından 3 gün önce tespit ettiği isimlerin listesini noter huzurunda belgelediğini belirterek, ATO’nun, “Bilimsel kriterlere uymayan, kamu yararı gözetmeyen, keyfi uygulamalar” içeren bu kadro ilanına karşı hukuki ve demokratik mücadeleyi vereceğini söyledi. Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Metin Doğan geçtiğimiz ağustos ayında Sakarya Üniversitesinden hülle yoluyla profesör yapılmış, geçici görevle başhekimlik ve klinik şefliği yaptığı Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki görevlerini ise sürdürmüştü. 16 Ekim 2010’da başhekimlik yaptığı hastanenin yoğun bakım ve ameliyathanesini lağım suları basmış, bu süreçte 3 kişi hayatını kaybetmiş, 27 yoğun bakım hastası başka hastanelere sevk edilmiş, hastalar ve yakınları ciddi mağduriyetler yaşamıştı. Geçtiğimiz hafta Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası da (SES), üniversitedeki AKP kadrolaşmasına dikkat çekerek uyarılarda bulunmuştu.   (Ankara/EVRENSEL)


ADLARINI SÖYLESEYDiNİZ BARİ

iKADROLARDA hizmet sürelerine ilişkin bazı kriterler göze çarparken, hiçbir standardın, değişik branşlarda istenen hizmet süreleri arasında hiçbir tutarlılığın olmadığı görülüyor. Bir dalda profesör kadrosunda 10 yıllık profesör olmak gerekirken (enfeksiyon hastalıkları), başka bir dalda 8 yıllık (çocuk hastalıkları), başka birinde 5 yıllık (nöroloji) profesör olma şartı aranıyor. Diğerlerinde profesörlük sürelerine ilişkin bir tanımlama bulunmuyor. Bir profesör kadrosunda ise (iç hastalıkları-gastroenteroloji) profesörlük süresi değil, “Doçent unvanını aldıktan sonra bir üniversitede en az 5 yıl kadrolu çalışmış olmak” ifadesine yer veriliyor. Aynı durum yardımcı doçentlik konusunda da var. Göz hastalıklarındaki kadrolardan birinde ve kulak burun boğaz alanında yardımcı doçent olarak alınacaklardan en az 10 yıl uzman olarak çalışmış olmaları istenirken diğerlerinde bu koşulun olmadığı görülüyor. iHizmet süreleri konusunda değişik bir buluş daha dikkat çekiyor. Kimi kadrolarda “üst düzey sağlık idareciliği” kiminde “sağlık idareciliği” kiminde “üst düzey hastane ve sağlık yöneticiliği” gibi koşullar konmuş, burada da hiçbir standarda uyulmamış, kiminden 2 yıl, kiminden 3 yıl, kiminden 5 yıl gibi süreler istenmiştir ki, bu kriterlerin akademisyen alımıyla ne ilgisi olabilir? İlgisi varsa bu kadar ezbere süreler tanımlanabilir mi? Bu kriterlerin yine belli isimleri işaret ettiği bilinmektedir, bilimsel bir yanı yoktur, üniversiteye akademik eleman alınmasıyla ilgisi yoktur, uydurma ölçütlerde bile bir standarda gidilmemiştir, mevcut mevzuata, teamüllere aykırıdır, adalet duygusunu tümden sarsacak niteliktedir. iBazı kadrolarda ön koşul olarak istenen çalışma alanları ve sertifikaların da keyfi olarak talep edildiği görülüyor. Bilimsel kriterler içinde düşünülmesi mümkün olmayan “hastane kalite değerlendirmesinde sertifika sahibi olma” (göz hastalıkları), “İlaç etik kurul sertifikası sahibi olma” (kulak burun boğaz hastalıkları), “Erasmus programları konusunda deneyim sahibi olma” (çocuk cerrahisi) gibi belgeler isteniyor. Bunun yanında birçok branşta yeni kurulan bir üniversite için kabul edilmesi mümkün olmayan çalışma alanı ve yayın kısıtlaması yoluna gidiliyor. Bunlardan en çarpıcı olanı genel cerrahi alanında. Bu ana bilim dalına sadece bir yardımcı doçent alınıyor, onun da “kabızlık cerrahisi” konusunda deneyim ve çalışma sahibi olması isteniyor! Yeni kurulan bir üniversite, genel cerrahi gibi çok geniş bir disiplin alanında istenen kriter “kabızlık cerrahisi”! Burada nasıl bir kamusal ve bilimsel yarar gözetiliyor olabilir? iSertifika, çalışma alanları ve yayın konusundaki kişilere yönelik işaret edici ön koşullar neredeyse tüm ana bilim dallarında mevcut. Yeni kurulan bir üniversite için alanında uzman diğer hekimlerin başvurusunu engelleyen bu kısıtlamaların bilimsel bir beklentiyle yapılmadığı çok açık. Çok yakında sertifikaların onaylanması konusunda bir yönetmelik çıkaran Sağlık Bakanlığının burada istenen sertifikaların onaylanmasında bir titizlik göstermesi gerekiyor. Gerçekten titiz bir çalışma yapılsa, örneğin, tıbbi firmaların sponsorluğunda katılım sağlanan yurt dışı toplantılarda verilen belgeler “sertifika” sayılabilir mi, anlamak gerekiyor. Bu bağlamda örneğin, bir profesörlük için “karotis anjioplasti ve stent uygulamaları konusunda uluslararası sertifikasyon” neden isteniyor olabilir? Başka bir profesör, gerçekten kardiyoloji ile ilgili bir alanda daha yetkinse bu kadroya neden başvuramıyor? Aynı durum neredeyse tüm branşlarda mevcut ve kısıtlayıcı koşullarla, alanında uzman isimlerin başvurusu engelleniyor. iDeğişik ana bilim dallarındaki kadrolardaki unvan dağılımı da keyfi. Örneğin çocuk hastalıkları, fiziksel tıp ve rehabilitasyon, nöroloji, psikiyatri, enfeksiyon hastalıkları, kadın hastalıkları ve doğum, göğüs cerrahisi, plastik cerrahi, patoloji ana bilim dallarında sadece profesör kadroları açılmışken genel cerrahi, göz hastalıkları, çocuk cerrahisi alanlarında sadece yardımcı doçent kadroları, üroloji alanındaysa sadece bir doçentlik kadrosu açılmış. Bu dağılım hangi bilimsel kriterlere göre, yeni kurulan bir üniversitenin hangi ihtiyaçlarına göre yapılmış olabilir? Bu kadar keyfi kadro dağılımı olabilir mi? Atanması istenen kişilere göre dağılım yapıldığı çok açık. iÜroloji, Kadın Hastalıkları ve Doğum ana bilim dallarında robotik cerrahi isteniyor. Birinde bu alanda çalışması olması istenirken diğerinde sertifika isteniyor. Peki, bu meşhur “Da Vinci Robotu” nerede vardır? Ankara’da sadece Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde. Ne tesadüf! Robotik cerrahiyle ilgilenmediyseniz bu yeni kurulan üniversitemize layık değilsiniz demektir, tabii sadece belli branşlarda!  

ÖNCEKİ HABER

Öğrenci affında ayrımcılık

SONRAKİ HABER

YGS’ye 1 milyon 692 bin kişi başvurdu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...