30 Haziran 2011 11:15

Önce tanrılar mı insanlar mı?

Çağdaş Günerbüyük

Öykü, sadece Fransızlar için değil, bütün dünya için ilginç; Cezayir’de kurulmuş bir Fransız manastırı ile civarda faaliyet gösteren saldırgan İslamcı kökten dinciler… Sonu gizli değil, çünkü 1996’da bu manastırda yedi keşişin öldürülmesi büyük olay olmuştu. Ne yaparsınız, Irak filmlerinin yüzde 90’ında sadece batılı askerlerin acıklı maceralarının anlatılması gibi, Fransızların öldürdüğü sayısız Cezayirli yerine ancak Cezayirlilerin öldürdüğü Fransızların öyküsü böyle görkemli filmlere konu olabiliyor. Varsın olsun, onu anlatışı da medeniyetlerin çatıştırıldığı, Batı ile Doğu’nun birbirine düşmanca baktığı çağın kuruluşunda insanların, emperyalistlerin, tanrıların rolüne ilişkin tartışmalar başlatabilir.

Filmin, bütün o ağır temposuna rağmen, etkileyici olduğu kesin. Ağır temponun bir nedeni, manastırdaki keşişlerin ve Atlas dağlarının eteğindeki Cezayir köyünün sakin yaşayışına seyirciyi de ortak etmesi. Filme göre keşişlerle köylüler arasında gayet olumlu ilişkiler kurulmuş, törenlere gidilip geliniyor, hastalarına bakıyorlar. Bu huzur ve sükunet duygusunu, iyi çekilmiş ayin görüntüleri de başarıyla destekliyor. Ve bütün hava, teröristlerin haberi gelince bozuluyor. Önce başı açık bir kız, ardından inşaatta çalışan Avrupalı işçiler öldürülünce, manastırdakiler gidip gitmemeyi tartışıyor.
Tanrılar ve İnsanlar, soru, İslam’ın ve Hıristiyanlığın şiddetle ilgili yaklaşımlarıymış gibi devam ediyor.

NEDEN BÜTÜN KÖTÜ ADAMLAR MÜSLÜMAN!

Filmin açıkça bir tarafı suçlayan, mahkum eden bir anlatımı yok. Büyük ölçüde, yaşanmış bir öykü olmasının verdiği güvenle, insani bir üslup tutturmaya çalışıyor. Duygusal olarak keşişlerle kendini özdeşleştirmeye eğilimli milyonlarca Fransız seyirciye, Müslümanların hepsinin “öyle” olmadığını, sadece bazılarının “öyle” olduğunu düşündürterek hiç yoktan iyi bir kardeşlik mesajı vermiş olabilir.

Ama, biz, kendini keşişlerle özdeşleştirmek niyetinde olmayanlar için, bütün kötü adamların Müslüman, bütün Hıristiyanların da masumlar safında olması, Müslüman masumların “da” olmasına sevinmeyi kolaylaştırmıyor. Atlas dağlarının dibindeki manastırdaki keşişlerin varlığını bir yana bırakalım da, Fransızların Cezayir’deki varlığı deyince sömürge tarihi yerine neden “sizin tanrınız-bizim tanrımız” muhabbeti yapmak aklımıza gelsin “Allah aşkına”?
Filmin Fransa’da rekorlar kıran gösterimiyle yurt dışı macerası arasında şöyle ilginç bir fark var. Filmin Fransızca adı, aslında İnsanlar ve Tanrılara Dair anlamına geliyor. Bizdeki ilk gösterimini yaptığı Filmekimi’nde de önce İnsanlar ve Tanrılar adıyla gösterilmişti. Ancak, İngilizce adında tanrılar insanların önüne geçince, vizyona girdiği isimde sıralama değişti; Tanrılar ve İnsanlar oldu. Belki böylesi daha çok ilgi çekip seyirci getiriyordur. Ama yüksek sesle değilse de içinden sorduğu bir soru var ya, “Biz onlara o kadar iyi davranırken bu Afrikalılar bizi niye kesti?​” diye, işte o sorunun cevabını verecek olan tanrılar değil. O kadar uzağa bakmamak lazım, sayın Fransız sineması ve sevgili Batılı kardeşim.

[email protected]

Tanrılar ve İnsanlar
Orijinal adı: Des Hommes et Des Dieux
Yönetmen:
Xavier Beauvois
Oyuncular: Lambert Wilson, Michael Lonsdale, Olivier Rabourdin,
Philippe Laudenbach

Evrensel'i Takip Et