31 Temmuz 2014 06:00

Caddenin tek kişilik orkestrası: Ahmet Abi

Bugüne kadar 'Sanat Sokakta' dosyamız kapsamında görüştüğümüz sokak sanatçılarının önceliği sistem dışında sanatlarını sürdürebilmeleriydi. Cümbüş çalarken karşılaştığımız, etrafı enstrümanlarla çevrili Ahmet Abi’nin durumuysa biraz daha farklı.

Caddenin tek kişilik orkestrası: Ahmet Abi
Paylaş

DOSYA: Sanat Sokakta

HAZIRLAYANLAR: Mısra Belge / Melike Futtu

Bugüne kadar “Sanat Sokakta” dosyamız kapsamında görüştüğümüz sokak sanatçılarının önceliği sistem dışında sanatlarını sürdürebilmeleriydi. Cümbüş çalarken karşılaştığımız, etrafı enstrümanlarla çevrili Ahmet Abi’nin durumuysa biraz daha farklı. Hiç şüphesiz Ahmet Abi de sistem dışında sanatını sürdürüyor. Hatta sokakta müzik yapmasının yanı sıra imkanları el vermediği için arabada yaşayan biri olarak sistemle derdi çok büyük. Kimi zaman sokakta da yattığını söylüyor Ahmet Abi. Yani sokağı, sanatını icra ettiği bir mekan olarak kullanmanın yanı sıra yaşam alanı olarak da kullanıyor. Bu yüzden de onu diğer sanatçılardan farklı kılan şey, sokağı tercih etmesindense sistem tarafından sokağa itilmesi.
Ahmet Abi adeta tek kişilik bir orkestra. Keman, cümbüş, gitar ve bağlama... Hepsini yanında taşıyor. Bahşiş kutusuna iliştirdiği not ise onun dinleyicilerinden tek ricası: “Bahşiş için buradayım, resim çekip kaçmayın!” Bunun yanında kibarlığı da elden bırakmıyor: “Teşekkürler efendim.”

Konuştuğumuz süre boyunca pek çok şeyden yakınıyor Ahmet Abi. Zabıtanın tutumundan diğer sokak müzisyenlerine kadar bolca şikayeti var. Sokak müzisyenleriyle bir derdi yok aslında. Derdi, kendisine göre, müziği layıkıyla yapamayanlarla. Müziği yanlış notaya basıldı mı patlayan mayınlarla dolu bir tarla olarak tanımlayışı da bundan kaynaklanıyor.
Gazeteci olduğumuzu ve sokak sanatçılarıyla ilgili bir dosya hazırladığımızı söylediğimizde öncelikli olarak “Söyleyeceklerimi sansürsüz yazacaksanız olur!” diye uyarıyor bizi, “Yoksa karşıma çıkmayın!” Biz de bu konuda kendisine söz veriyor ve Ahmet Abi’nin söylediklerini sansürsüz olarak sizlere aktarıyoruz.

SOKAĞIN KIDEMLİSİ

Neden sokakta müzik yapıyorsunuz?
Mecburiyetten sokaktayım. 63 yaşındayım, bir liraya muhtaç çalışıyorum. Sokakta yatar gibiyim. Burada bir arabanın içinde kalıyorum. Çünkü kiramı verememişim, elektrik su parasını verememişim, ee babamın oğlu değil ya, adam beni tabii ki çıkarır.
Nereden baksan 15 senedir bu işi yapıyorum. Aslında sanatkarlıkta daha da eskiyim. Müzisyenlikten öte tel ressamıydım ben, telden neler yaparım bir bilseniz!
Bu işi ilk başlatanlardanız. Murat diye bir arkadaşım vardı benim; Kıvırcık Murat. Tanju Okan gibi gözleri var böyle masmavi. Sesi de öyle. Bak, o bile yapmaz oldu, demek ki var bir derdi.

Müziğe nasıl başladınız? Birçok enstrüman var etrafınızda. Çalmayı nasıl öğrendiniz?
Bağlama, cümbüş, gitar, keman. Merakla öğrendim hepsini. Direksiyon gibi bu enstrümanlar da. Biri sağdan biri soldan. Yeter ki trafiği şaşırma, yeter ki iste. Hepsini çalabilir insanoğlu.
Şoförlük var, esnaflık var, ressamlık var... Ama imkanlar buna el veriyor. İmkanım olsa yapar mıyım, gelir miyim böyle? Bu kaldırımda nelerle karşılaşıyorum, ne serserilerle, ne derbederlerle. Buradan bir lirayı alıp kaçanlar oluyor. Yerden izmariti alıp buraya atanlar, yoldan geçerken enstrümanlara  vuranlar, daha neler neler…

SİSTEM KÖSTEK, HALK DESTEK

Polis ya da zabıta nasıl davranıyor size? Neler yaşadınız bugüne kadar?
Korka korka çalışıyorum. Sanki gayrimeşru bir iş yapıyormuşum gibi. Bir bakıyorsun, polis gelmiş “Kaldır dayı!”, “Kaybol!” Tamam diyorum. Evladım yaşındaki memurlardan düzgün kelime işitemiyorum resmen. Hepsi bir değil gerçi ama, kendini bilmeyenler de var. Başkasının öfkesini mi benden çıkarıyorlar yoksa bana mı denk geliyor, bilmiyorum.
Muamele kötü yani. Destek yok, köstek var. Sadece zabıtadan değil, memleketin bütün sisteminden şikayetçiyim. En aşağısından en yukarısına kadar. Benim yaptığım el emeği göz nuru sanat eserimi böyle ayağıyla çiğneyebiliyorlarsa, ben de bir ses çıkaramıyorsam…
Sanatkara halkımızdan destek var ama sistemden destek yok.

Genelde halk sizi sahipleniyor yani?
Halktan memnunum, sahip çıkıyorlar. İyi yürekli, himayeci insanlar da olmasa zaten mahvoluruz.
Buradan geçenlere, ya bu adam ne güzel müzik çalıyor, niye para atmıyorsunuz deseniz kızarım. O şekilde para vermesini istemem kimsenin. Ama hem beni beğeniyor hem de fotoğrafımı çekiyorsa, hiç olmazsa bir yarım elma gönül alma olacak yani, değil mi? Ben kimseyi zorlamıyorum ama o da benim fotoğrafımı çekmekte beni zorlayamaz. Gazeteci de olsa, kimse benim gönlümü almadan pozumu alamaz. Bak kağıda da yazmışım. Müziğime değer vermiyor ama fotoğrafımı çekiyorsan, gönlünden kopanı atacaksın.
Bazen ben çalmaya başlamadan para vermek için bekleyenler görüyorum. Vereceği bir lira ama o benim için on bin lira değerinde.

‘MÜZİK HATA KABUL ETMEYEN BİR MATEMATİKTİR’

Halktan memnunsunuz anlattığınız kadarıyla. Peki sokaktaki diğer sanatçılarla aranız nasıl?
Bu işi kötüye kullananlar da var. Çalmasını, akort yapmasını bilmediği halde çalanlar da var. Ben bundan şikayetçiyim. Bu işi yapacaksan dilenci gibi değil de sanatkar olarak yapacaksın.
Bu işi lekelemek şart mı? Başka bir iş yap. Günah. Darbukaya pata küte vuruyor. Hiç ritimden anlamıyor. Omega saati bilirsiniz değil mi? Ritim de onun gibidir. Onun gibi işlemiyorsa, zamanlamayı iyi hesap edemiyorsa o insan ritimci değildir. Ritimci, daima beyninden sayı sayar. Müziğin neresinde olduğunu bileceksin. Rastgele olmaz. Müzik başlı başına matematiktir, hem de hata kabul etmeyen bir matematiktir. Ben mesela müziği bir mayın tarlasında yürümeye de benzetirim. Mayınlar döşenmiş bir arazide nasıl yürürsün, ancak krokiye bakarak yürüyebilirsin. Nerede mayın var, oraya basmazsın. Müzik de böyledir. Yanlış notaya bastın mı, mayına bastın, patladı, infilak oldu, öldün, demektir.  Müziğin görseli notadır, bir de duygularını koyuyorsan ortaya o’dur.


SİRKLERDEN SOKAĞA TAŞAN ÖZGÜRLEŞTİRİCİ POİ

Poi, kelime anlamı olarak “İpin ucuna bağlanmış ağırlık” anlamına gelen ve asli olarak Yeni Zelenda’da yaşayan yerlilerin kutsal savaş dansı olarak ortaya çıkan bir aktivite. Her ne kadar erkeklerin savaşta kollarını çalıştırmak, kadınların ise dikiş dikerken ellerine esneklik kazandırmak amacıyla yaptıkları bir egzersiz olarak doğmuş ve kutsal savaş dansına dönüşmüş olsa da poi özellikle İngiltere’de bir meditasyon tekniği olarak varlığını sürdürmüş.
Günümüzdeyse poi, performans sanatları kategorisi altında değerlendiriliyor. Jonglörlerin çevirdiği ateşli, kanatlı, kuyruklu, fosforlu ve ışıklı olan poi topları uzun yıllar boyunca sirklerde yerini aldı.  Ancak poi’nin, hayvanların şiddet görerek eğitildiği sirklerde kendini var etmesi ve jonglörlük başlığı altında profesyonelleşmesi, gerek hayvan özgürlüğü aktivistleri tarafından gerekse Poi’yi, özgürleştiren bir sanat olarak tanımlayan sanatçılar tarafından tepki topladı. Özellikle 2000’li yıllarda bu karşı çıkış kendini birçok derneğin ve sanat topluluğunun kurulmasıyla gösterdi.
Dünyanın çeşitli coğrafyalarında gelişen bu hareket, Türkiye’de ise 2005 yılında kurulan Poi Art fikrinin ve topluluğun ortaya çıkmasıyla doğdu. Festivallerde atölye çalışması yapıp ücretsiz eğitim vererek el yapımı poi üreten topluluk, poi’yi daha ucuz yollardan üreterek kitlelere ulaştırdı. İlerleyen yıllarda Sokakta Şenlik ve Poi Buluşmaları gibi etkinlikler de düzenleyerek poi’yi sirklerden sokaklara taşıdılar ve performans sanatından ziyade sokak sanatı olarak tanımlamaya başladılar. “Poi Buluşmaları” kapsamında 2009 yazında düzenledikleri açık hava etkinlikleriyle birlikte Caddebostan’dan Kadıköy’e, Tophane’den Cemil Topuzlu Parkı’na kadar Türkiye’nin birçok ilinden gelmiş olan katılımcıların poi çevirdiği bir alan yaratıldı. Bu yıldan itibaren artık poi İstanbul ve diğer illerin parkları ve sokaklarında daha çok çevrilmeye başladı. En önemlisi de poi sanatı ile ilgilenenler kendilerini jonglör olmak dışında sokak sanatçısı olarak tanımlamaya başladılar

Yarın: Florin ve Daisuke

ÖNCEKİ HABER

İnsan eliyle ardıç üretimi

SONRAKİ HABER

Silopi\'de elektrik protestosuna polis saldırdı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...