27 Temmuz 2014 19:38

CHP’den Erdoğan’a ekonomik cevap

CHP, Cumhurbaşkanı Adayı Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçim süreci için hazırladığı gazete ilanlarına bir raporla yanıt verdi. Resmi verilere dayanarak hazırlanan raporda, Erdoğan’ın ekonomi yönetiminde başarılı olduğu yönündeki 12 iddiası karşısında Türkiye ekonomisinin gerçek tablosu 12 madde halinde anlatıldı.

CHP’den Erdoğan’a ekonomik cevap
Paylaş

CHP, Cumhurbaşkanı Adayı Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçim süreci için hazırladığı gazete ilanlarına bir raporla yanıt verdi. Resmi verilere dayanarak hazırlanan raporda, Erdoğan’ın ekonomi yönetiminde başarılı olduğu yönündeki 12 iddiası karşısında Türkiye ekonomisinin gerçek tablosu 12 madde halinde anlatıldı.

CHP Ekonomi Politikaları Genel Başkan Yardımcılığının Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın koordinasyonunda hazırladığı 101. Ekonomik Görünüm Raporu’nda şu ifadelere yer verildi:
Gazete ilanlarında Cumhurbaşkanı Adayı Erdoğan’ın “Ekonomik istikrarın ve hızlı büyümenin güvencesi olduğu” iddia ediliyor. Oysa, AKP iktidarlarında büyüme hızı sürekli geriledi. AKP, 2003-2007 yıllarını kapsayan ilk iktidar döneminde bir önceki iktidarın 2001 krizi sonrasında ekonomide siyasi bedelini göze alarak yaptığı mıntıka temizliğinin meyvesini yedi. Ekonomi ilk 4 yılda adeta otomatik pilotla idare edildi. Ta ki 2008 yılına kadar... 2008’de küresel iklimde sıkıntıların başlamasıyla büyüme hızı bu tarihten itibaren sürekli gerilemeye başladı. AKP’nin 2008-2011 yıllarını kapsayan ikinci döneminde ve 2012-2013 yıllarını kapsayan üçüncü döneminde büyüme hızı yüzde 3’lere kadar düştü. Tüm AKP iktidarları döneminde elde edilen büyüme hızı ise Türkiye’nin geçmişteki büyüme hızlarının gerisinde kaldı. Türkiye’nin çok partili yaşama geçtiği 1946 yılı ile AKP’nin göreve geldiği 2002 arasında ortalama büyüme hızı yüzde 5.1 idi; AKP’nin iktidarda olduğu 2003-2013 döneminde ortalama büyüme hızı ise yüzde 4.9 oldu.

ADİL PAYLAŞIM SÖZ KONUSU DEĞİL

Refahın halka yayıldığı bir ülkede vatandaşların karnının tok sırtının pek olması gerekir. Buna karşın TÜİK rakamlarına göre Türkiye’de nüfusun 56’sı (41.3 milyon kişi) sofrasına iki günde bir, tek bir kap et yemeği koyamıyor; yüzde 35’i (25.8 milyon kişi) eskiyen elbisesini değiştiremiyor; yüzde 37’si (27.4 milyon kişi) evini kış gününde ısıtamıyor; yüzde 57’si (42.2 milyon kişi) borçlarının altında eziliyor; yüzde 86’sı (63.2 milyon kişi) bir haftalık tatile çıkamıyor. İlandaki iddiaların aksine “adil paylaşım” konusunda da Türkiye sonlarda. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) verilerine göre Türkiye, 34 OECD üyesi ülke içinde “Geliri en adaletsiz dağılan üçüncü ekonomi.”

EN KIRILGAN EKONOMİ

Türkiye AKP döneminde giderek otoriter bir yönetim tarzına doğru ilerledi, Türkiye demokrasisi “hibrit” veya “kısmi demokrasi” şeklinde tanımlanır oldu. Ekonomi, kurum ve kuralların yok sayıldığı keyfi bir anlayışla yönetildi. Ekonomide kırılganlıklar arttı. ABD Merkez Bankasının para musluklarını kısma sinyalini verdiği 2013 yılının mayıs ayından bu yana Türkiye en kırılgan ekonomiler arasında sayılır hale geldi. Türkiye’nin üyesi olduğu OECD, Dünya Bankası, Uluslararası Finans Enstitüsü gibi uluslararası kuruluşlar, Türkiye’yi en kırılgan ekonomi listelerinde başa koymaya başladı. Son olarak ABD Merkez Bankası “Türkiye’yi yeni küresel konjonktürün en kırılgan ekonomisi” ilan etti.
Türkiye’de kişi başına gelir “ucuz döviz kuru” ve “enflasyon” ile hormonlanarak 2008’de 10 bin doları aştı. O tarihten bu yana ise 10 bin dolar tuzağına takıldı, kaldı. Döviz kuru ve fiyat hareketlerinin arındırıldığı gerçek kişi başına milli gelir ise aslında çok daha sınırlı bir artış gösterdi. 2002’deki 3 bin 492 dolar olan gerçek kişi başına milli gelir, fiyat ve kur etkilerinden arındırıldığında 2013’te ancak 5 bin 115 dolar seviyesine gelebildi. (Ankara/ANKA)

ÖNCEKİ HABER

Polislerin avukatları: Bu mahkemeler şaibelidir

SONRAKİ HABER

Bayram mesajlarında Filistin vurgusu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...