27 Temmuz 2014 07:32

Semboller Denizi

Ankara Belediyesi’nin resmi İnternet sayfasındaki haberde yolun açılışı manşette şöyle geçiyordu, “1071 Malazgirt Bulvarı (ODTÜ Yolu) hizmete açıldı.” Kelimelerin ve noktalama işaretlerinin söylediği şey şuydu: Parantez içine alınan ODTÜ kuşatılmıştı.

Semboller Denizi
Paylaş

Fevzi ÖZLÜER

Ankara Belediyesi’nin resmi İnternet sayfasındaki haberde yolun açılışı manşette şöyle geçiyordu, “1071 Malazgirt Bulvarı (ODTÜ Yolu) hizmete açıldı.” Kelimelerin ve noktalama işaretlerinin söylediği şey şuydu: Parantez içine alınan ODTÜ kuşatılmıştı. Akıncılar medeniyeti gavur dağının öte yakasına indirdi indirecekti. Kelimelerin kuşattığı bir kalenin etrafına açılan hendeklerde bekleşen öncüler, duvarın üzerine merdiven atıp içeri girmeyeceklerdi. Kalenin altından bir yol açacaklardı ve içeriye öyle gireceklerdi. Öyle de oldu. ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Planı ile kampüsün altından bir yol geçirilmesi kabul edildi. Geçtiğimiz hafta sessiz sedasız planlar askıdan indi. ODTÜ’yü kale metaforuyla sembolleştiren kült akıl kendi karşıtını da böylece yaratmış ve kalenin altından açılan yoldan akıncıların geçmesinin olanağı sağlanmıştı.
Daha önce akıncıların zapt ettiği başka bir sembol mekan daha vardı: Augustus Tapınağı. Ankara’da ayakta kalmış kör bir duvar. Bahçesinde Hacı Bayram Cami.. Ulus Tarihi Kent Merkezi kapsamında yapılan restorasyon sonrasında, tapınağın duvarı meydanın karanlık yüzü gibi kalakalmıştı. Camii’nin büyüleyici kılınmış dış yüzeyi karşısında iç karartan insanlık ailesinin barbar dönemlerini çağrıştıran küflenmiş bir yüzü gibiydi Tapınak, sessizdi ve belki de mahcup. Duvar olmanın ötesinde başka da bir meziyeti yok gibiydi. Restorasyonun tarihsel olarak duvara yüklediği ima ve anlamlar bundan öte değildi.  
Akıncı kültü ekseninde biçimlenen restorasyon, taşın anlamını söküp, gerçeği kendi imalarıyla biçimlendirirken, “yeni” olana kusursuz ve coşku dolu bir biat beslememizi işaret ediyordu. Yeni kavramının tarihsel referanslarını belirleyen akıl, seçilen malzemenin mekânsal dilini de yeniden üretiyordu. Tarsus’ta Kleopatra Kapısı’nın yıllar önce yapılan restorasyonu sırasında kullanılan taştan tutun da Bartın’da Cenevizliler’den kalan Kale’nin geçiş yolundaki duvar malzemesine kadar hep bu akıncı aklının parlak dış yüzeyindeki kayganlıkla baş başa kalırsınız.
Apollon Tapınağı’nın merdivenlerini beyaz çimento ile restore eden akıl da tam bu dünyanın semboller ailesinin biricik evladıdır. Taşın mekanla uyumu değil, ötekiler arasında kendi farkındalığını varlık zeminine dayatan bir akıl onu var eder. Bir alışveriş ferahlığı arayışının tarih içinde betimlenmesidir olan. Binalar arasındaki dil, kültür ve tarih birliğini; bu anlamıyla akıncıların tarihsel misyonunu inşa eden şey tam da bu steril betimlemedir. Semboller denizinde tarih tüketiminizi tamamladığınızda, Myrleia Antik Kenti’ni cam kafese alan Bursa’daki alışveriş merkezini yadırgamazsınız: İşte geçmişi yeniden yazmak tam da budur.

ÖNCEKİ HABER

Ütüsüz ve buruşuk bir ruhun şairi: Didem Madak

SONRAKİ HABER

İçinden tatil geçen filmler…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...