27 Temmuz 2014 07:27

Düğün dernek

Kadının saçlarını itinayla tararken çok güzel olması gerektiğinin öneminin farkındaydı adam. Çok özel bir gündü kadın için. Takım elbiseli, tayyörlü davetliler yavaş yavaş gelmeye başlamıştı, elini biraz çabuk tutmalıydı. Bigudileri çözdükten sonra üzerine bir de maşayla işini garantiye almaya karar verdi. Saçlarının arasına beyaz bir bahar dalı kondurdu.

Düğün dernek
Paylaş

Özge KURU

Kadının saçlarını itinayla tararken çok güzel olması gerektiğinin öneminin farkındaydı adam. Çok özel bir gündü kadın için. Takım elbiseli, tayyörlü davetliler yavaş yavaş gelmeye başlamıştı, elini biraz çabuk tutmalıydı. Bigudileri çözdükten sonra üzerine bir de maşayla işini garantiye almaya karar verdi. Saçlarının arasına beyaz bir bahar dalı kondurdu. Gözleri için rengini tam olarak ortaya çıkaracak rengi seçtiler, bir ton koyusuyla da gölgesini verdiler. Rimeller, sürmeler hepsi tamamdı. Dudaklarına çok sevdiği, günlük kullandığı gül kurusu rujunu sürdüler. Geri çekilip baktı adam. Hmmm. Ne çok abartı, ne çok mütevazı. Göreni bir daha bakmaya ikna edecek kadar güzeldi yine de. Ve törendeki bu yüz sevenlerinin aklından çıkmayacaktı. Saç tasarımı ve makyajı harikaydı. Sıra kıyafete geldi. Beyazlar içinde zaten melekler gibi olacaktı. Tam da bu çok anlamlı günde olması gerektiği gibi. Masum bir melek. Ayakkabılar da kıyafete uygun seçilmişti. Hafif topuklu, simli, beyaz ayakkabılar şıktı. Tekrar baktı adam, uzmanlığından tatmin olmuştu, çıkardığı işle gurur duydu. Karşısında güzeller güzeli bir kadın duruyordu. Artık hazırdı. Cenaze töreni yarım saat içinde başlayacaktı.

Yalnız Hıristiyan toplumlarda değil Japonya gibi başkaca ülkelerde de yakınlarını sonsuzluğa capcanlı görüntüyle göndermek ve öyle hatırlamak için yapılan bir uygulama ölü makyajı. Ölünün değil ölümün yüzünden kaçış, onu inkar ediş. Bildiğin iş kolu oluşmuş. Uzmanları bile var. (Meraklısına da meraksızına da bir not: Bu konuyla ilgili Okuribito (Departures) adlı filmi gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.) Müslüman ülkelerde ise dünya malına pek tamah edilmeyeceğinden beyaz kefenin örttüğü bedenin ellerine ve ayaklarına kına yakılabilir en fazla. Ama yalnızca merhumeye, merhuma caiz değil. Kına bir de kesilecek koyuna yakılır. Bıçağın keskin soğuğunu boynunda hissettiğinde kınası titrer, görürsünüz. Askere giden gençlere yakılır ya ellerine ya da sadece serçe parmaklarına. Serçelerin uçup da yine yuvaya konmama riski yakar beni de o kınada. Başka kime yakılır özel günlerde? Evet bir de geline elbette.

PARMAĞINDA YÜZÜKLER

Muhafazakarının, liberalinin, feministinin, komünistinin, kadının ve -iddialıyım ki- erkeğinin düğüne bu derece anlam yüklemesini ergenken de anlamadım yetişkin de. En anlamadığımla başlayayım. Alyansın yanına tek taş zorunluluğu T.C Anayasası MADDE 41: Ailenin korunması satırının alt metninde yer alıyor sanıyorum. MADDE 40,5: Ailenin kurulması. Alyansın yanına tek taş yüzük takmayan kadınların aile kurumundaki tüm yetkileri geçersiz kılınır. Er kişinin tek taşla yapmadığı teklif gelin adayı tarafından kabul edilse bile geçersizdir. “Gelenekten olmuş artık, takma kafana” mı diyorsunuz? E o zaman takın bir beşi bir yerde. Gelenekse gelenek, maddi güçse tek taştan aşağı kalır yanı yok. Hem oldu da geri dönmek zorunda kaldınız sözünüzden inanın zarardan kâr ederseniz. Duygusallığımdan gözleriniz yaşarmıştır eminim. Gerçi, kafanız attığında beşi bir yerdeyi tek taş gibi sevdiceğinizin önüne fırlattığınızda aynı semi-romantik, semi-sinematografik etkiyi elde edemeyebilirsiniz. Söz, nişan, alyans ve tek taşı aynı parmağına takanlar evli olduklarını bu kadar vurgulamanın ihtiyacını neden hissederler acaba? Oysa ki ne kadar özel bir hayattır. Evli misin diye soranlara “Niye talip misin” cevaplı bir sosyal kampanya başlatalım bence.

GELİNLİĞİN ELLİ TONU

Gelinlik başlı başına bir karın ağrısıdır. Gelin ömrü boyunca dergilerden, ‘artizlerin’ üzerinden model seçmesine rağmen yine de ölesiye kararsızdır. Yok mümkünatı yok. Çok ciddi başka bir sorun da rengidir. Beyaz, bilemedin kırık beyaz olabilir. Ama mesela krem filan seçmeye kalkarsanız haddinizi aşarsınız. Bu gizli bir kod gibidir. Kremi dullar giyer. Kız oğlan kız beyazlar içinde gitmelidir. Dul, bekar filan demişken tamamen üreme ve ilintili olarak cinsellik üzerine kurulu bir kurumu kutsamak üzere yapılan düğünde gelinin kırmızı bir kuşak takması gerekmektedir. Hediye paketi gibi olmalıdır kızımız. Cem Yılmaz’ın dediği gibi gümbür gümbür davul nasıl “biz sevişeceğiz” diye bağırmaksa bu kırmızı kuşak da “ben bakireyim, vallahi hiç sevişmedim ya da en azından hymen’i gözüm gibi korudum” diye çığlık çığlığa bağırmamızı istemeleridir. Eh, ne çığlığı atacığına kendi karar veren kadınlar kara kuşağa geçtiler bile çoktan.

ÇALGI ÇENGİ

Efendim, bu çok önemli günü çalgılı çengili kutlamak hem dünür ailelerinin hem de kurulacak yeni ailenin şanından şöhretindendir. Ama gel gör ki post-modern gelinler bile bu konuda çelişki yumağıyla oynayan bir kedi gibidir. Oynamasa çok nazlı, oynasa fazla istekli olur. Kına gecesinde benim için “Ne kadar çok oynuyor” diyen akraba dünürcülere “Siz bir de onu düğünde görün” diyen zamanın müstakbel eşimi, gerçekten de düğünde hiç oturmadan halay çekip sonunda yere düşerek haksız çıkarmamak şu mütevazı hayatımda övündüğüm az sayıda şeyin arasındadır.
Yüzüğüyle, gelinliğiyle, davuluyla, yatlı-kokteyli modern tarzıyla sembolizmin dibine vuran düğün dernek hakkında yazacak o kadar çok şey var ama yenim değilse de yerim dar. Yine de gerdanımı kırar, göbeğimi atar keyfime bakarım. E hadi, oturmaya mı geldik?

ÖNCEKİ HABER

Filistinli aydınlar: Adalet sağlanmadan ateşkes olmaz

SONRAKİ HABER

Euripides ruhundan Dionüsos’un doğuşu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa