13 Temmuz 2014 08:50

Taşerondan sendikaya

Taşeron sistemi, 12 Eylül darbesi ile hayata geçirilen 24 Ocak kararlarının ta kendisidir. O dönem yapılan yasal düzenlemelerle taşeron çalıştırmanın önü açılmıştı. Belediyelerde de hizmetlerin büyük bir bölümü taşeron eliyle yaptırılıyor.

Taşerondan sendikaya
Paylaş

Kemal KÖROĞLU*

Taşeron sistemi, 12 Eylül darbesi ile hayata geçirilen 24 Ocak kararlarının ta kendisidir. O dönem yapılan yasal düzenlemelerle taşeron çalıştırmanın önü açılmıştı. Belediyelerde de hizmetlerin büyük bir bölümü taşeron eliyle yaptırılıyor.
Bizler Park Bahçe işçileri olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde yıllarca taşeronda çalıştırıldık. İş güvencemiz yoktu, düşük ücretle kölece koşullarda çalışıyorduk. Kaderimiz iki amirimizin iki dudağı arasındaydı. Bizler nasıl yapar da örgütlenir, sendikalaşırız derken “Güney Bölge’deki bir grup arkadaşımız süreci başlatmıştı. Bizler de haber alır almaz, “Birlikte davrandığımızda kazanırız” bilinciyle hareket ederek Kuzey Bölgesi olarak işyeri komitelerimizi oluşturduk. Birlikte davranmaya başladık, neler yapacağımızı belirlemek için toplantılar yaptık. İlk olarak taşeron çalışmayı istemediğimizi belirten imza föyleri oluşturup 900’den fazla arkadaşımızdan imza aldık. Toplanan imzaları komitemiz, işverene iletti. Bir dizi eylem ve yürüyüşlerle taşeronu reddettiğimizi, iş güvencesi ve sendika talebimizi dile getirdik. Bu eylemlerimiz basında hep taşeronlarımızın isimleriyle yer aldı (Vira ve Kürşat Taşeron İşçileri). Bu eylemler sonucu 1200 işçi 2009 yılına ihalelerden dolayı işsiz girdik.
İşsiz kalmak bizi yıldırmamış, tam tersine hırslandırmıştı. Komitenin almış olduğu karar sonucu İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin önünde sürekli bir direniş başlattık. Uzun süreli bir açlık grevi, dönüşümlü açlık grevi derken 5 Ocak 2009’da başlayan direnişimiz 19 Mart’ta DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin bizimle İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı arasında arabulucu olmasından sonra eylemimizi sonlandırdık. İşveren, “Söz veriyorum seçimi kazanırsam Park Bahçe işçisinin sorununu çözeceğim” demişti.
Aynı zamanda direnişte olan işçilerin hepsinin sorunsuz işbaşı yapmalarını da sağlamıştık. Direniş döneminde işçinin büyük bir bölümü bizden kopmuş, iş kolumuzdaki sendikalar ise bizi sahiplenmemişti. İzmir’in göbeğinde bir ateş topu gibiydik. Nerede eylem varsa, pankartımızla oradaydık. Her yerde taşeron sistemini ve kendimizi gündeme getirmeye çalışıyorduk. Direnişi bitirip işe başladıktan sonra geçmiş sürecimizi değerlendirdik. Hatalarımızı tespit ettik. Yeniden işyeri komiteleri üzerinden bir örgütlenmeyi görev olarak önümüze koyduk. İnançlı, kararlı ve sabırlı bir çalışmayla bütün arkadaşlara ulaştık. İşyeri komitelerinin önemini anlattık. Düşüncelerimiz işçiler tarafından kabul gördü ki Park Bahçe’leri kendi içinde 25 bölgeye ayırarak 25 tane işyeri komitesini işçiler kendi iradeleriyle belirlediler. Komitelerimizi belirledikten sonra, komitelerimizin bölgelerinden aldıkları önerileri de dikkate alarak yeniden yol haritamızı belirledik. Çalışmanın merkezileşmesi için komitenin içinde bir de yürütme oluşturarak işe koyulduk. 1 Mayıs öncesi işçilerle mücadeleci sendikaları buluşturmak için bir panel düzenledik. 500’e yakın arkadaşımız katılmıştı ki bunun meyvelerini 1 Mayıs alanında gördük. 1200 arkadaşımızın 900’e yakını ile kendi iş kıyafetlerimizle ve kendi pankartlarımızla 1 Mayıs alanında yerimizi aldık. Yine 26 Mayıs’ta konfederasyonların TEKEL eylemleri için almış olduğu genel grev kararının günü 1100 arkadaşımızla birlikte o gün iş bırakarak özelleştirmeye ve taşerona hayır pankartımızla yine alanda olduk.
Yaklaşık 3 yıl süren taşeron karşıtı mücadelemizde yeri geldi kürsülerde yeri geldi masalarda sorunumuzu dile getirdik. Ama sokağı hiç elden bırakmadık. İnançlı ve kararlı mücadelemiz sonucu Genel-İş Sendikası’nın da sürece dahil olmasıyla birlikte 1200 Park Bahçe işçisi 1300’e yakın diğer birimlerimizdeki taşeron arkadaşlarımızla birlikte toplam 2500 kişi 1 Ocak 2011 tarihi itibari ile yapılan ihaleler sonucu belediyenin şirketine geçirildik.
Belediyenin şirketine geçmekle beraber Genel-İş Sendikası’na üye olduk ve toplu iş sözleşmesi haklarına kavuştuk. Bizler ondan sonra da mücadeleyi elden bırakmadık. Sendikalı da olsak, toplusözleşmemiz de olsa belli dönemlerde hizmet alımı ihaleleri olan yani ihalelere bağlı çalışan işçileriz. Kamu ihaleler yasası lehimize değişmedikçe, taşeron çalıştırma yasaklanmadıkça, iş güvencemiz kalıcılaşmadıkça taşeron karşıtı mücadeleyi bırakmayacağız.

(*)Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube Yöneticisi

ÖNCEKİ HABER

‘Mücadelemizi ortaklaştırdık’

SONRAKİ HABER

İşçi sağlığı açısından alt işverenlik uygulaması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa