05 Temmuz 2014 17:16

Kadın emekçilerin talebi sendikaların talebi olmalı

Kamu emekçilerinin önemli mücadele dinamiklerinden KESK’in 8. Olağan Genel Kurulu kamu hizmetlerinin ticaretleştirildiği, emekçilerin çalışma koşullarının kuralsızlaştırıldığı. kamuda da güvencesiz ve taşeron çalıştırmanın yasalarla garantiye alındığı bir zamanda yapılıyor.

Kadın emekçilerin talebi sendikaların talebi olmalı
Paylaş

Özlem BAYRAK

Kamu emekçilerinin önemli mücadele dinamiklerinden KESK’in 8. Olağan Genel Kurulu kamu hizmetlerinin ticaretleştirildiği, emekçilerin çalışma koşullarının kuralsızlaştırıldığı. kamuda da güvencesiz ve taşeron çalıştırmanın yasalarla garantiye alındığı bir zamanda yapılıyor.
Böylesi bir süreçte KESK açısından hem kamu emekçilerinin geneli hem de özellikle kadınlar açısından merkeze alacağı, ortak bir mücadele hattı geliştirmeye çalışacağı temel gündemin  esnek çalışma, güvencesiz ve taşeron çalışma olması kaçınılmaz. Esnek çalışma hükümet tarafından özellikle kadın istihdamını artıracağı vurgusuyla sunuldu. Bu söylem bile kadınları esnek çalışma uygulamasının tarafı yaptı. Yalnızca bu yönü değil tabii, esnek çalışmanın, güvencesizliğin taşeron çalışmanın başta kadınlar için farklı bir anlamı olması.
Esnek çalışma ‘piyasa koşulları’ neyi gerektiriyorsa o koşullarda istihdamı ifade eder. Eğer ‘piyasa koşulları’ çalışanların sayısının azaltılmasını, ücretlerinin düşürülmesini ya da çalışma saatlerinin yükseltilmesini gerektiriyorsa, işveren ya da yönetim, hiçbir yasal engel ile karşılaşmaksızın çalışan sayısını azaltabilmeli ya da çalışma saatlerini arttırabilir. Bugün hemen hemen tüm kamu hizmeti alanlarında başlatılan ‘sözleşmeli istihdam’, ‘Taşerona iş verme’, ‘Dışarıdan hizmet satın alma’ gibi uygulamalar, esnek çalışma, taşeron çalışma biz kadınlar için hükümetin propaganda ettiğinin aksine bir anlam taşıyor Kamu işyerlerinde  personel yetersizliği ve  iş yoğunluğu nedeniyle konulduğu ifade edilen hafta sonu zorunlu fazla mesai, belirsiz çalışma saatleri kadın emekçilerin iş yükünü iki kat arttırıyor. Ev işlerinin ve bakım emeğinin toplumsallaştırılamaması, günlük yaşamın planlanması ve annelik gibi toplumsal rollerin ve görevlerin gerçekleştirilmesi bakımından, bu yoğun ve fazla çalışma kadın emekçiler için oldukça yıpratıcı bir sürecin başlaması demek. Dolayısıyla yaratılan bu rekabet ortamında yapılan performans değerlendirmeyle, esnek çalışmayla yüz yüze geldiğimizde işini kaybeden ya da düşük ücretli, güvencesiz çalışmaya mahkum edilen önce kadınlar olacaktır.
Bugün kamu emekçilerin sendikalarının taşeron çalışmaya, esnek çalışmaya karşı çıkarken bunun başta kadınlar için iki kere sömürülme, iş güvencesiz çalışma olduğunu göz önünde tutan ayrı bir mücadele programı çıkarmalıdır. Esnek ve güvencesiz, taşeron çalışma kadınlar için aynı zamanda iş ve ev dışında bir yaşamın olmaması, toplumsal aktivitelere katılamama, sendikal organlarda görev ve sorumluluk alamama anlamına da gelmektedir. O zaman mücadeleci sendikalar açısından kadınların kamusal alanda ve mücadele alanlarında yer alması, örgütlenmesi önündeki engelleri saptamak ve bunlarla mücadele etmenin bugün dünden çok daha farklı  bir önem taşıdığını, kadınların örgütlenmesi önünde öteden beri süregelen problemlere yenilerinin de eklendiğini görmek gerekiyor.
İktidarın cinsel suçlarla ilgili ya da şiddete karşı çıkardığını iddia ettiği yasalar kadın ve çocukları değil tecavüzcüyü koruyor. Muhafazakarlaşmanın her yönden kuşatması altındayız.
Cinsiyetçi iş bölümü, ev ve aile hayatından kaynaklı sorunlar, istihdamdaki dönüşümün kamu  alanına yansımasıyla güvencesiz çalışmaya mahkum edilenlerin daha çok kadınlar olması, sendikaların fiziksel yapılarının dahi eril özellikler taşıması; mobbing, fiziksel şiddet, taciz gibi sayısız problem kamu emekçisi kadınların önünde bir örgütlenme engeli olarak duruyor. Aynı şekilde kadın emekçilerin kadın olmaktan kaynaklı sorunlarının sendikaların talebi haline getirilmesi, sendikal politikalarda kadın-erkek eşitliğine yönelik politikalara yer verilmesi, kadınların sendikalardaki temsiliyetinin artırılarak kendi sözlerini söylemelerinin olanaklarını yaratmanın da KESK açısından bir ihtiyaç ve bir görev olduğu aşikar.
Kadınların aktif bileşen olmadığı bir sendikada, kadın emekçilerin taleplerinin sendikanın talebi haline gelmesi de elbette mümkün olamayacaktır. Bu nedenle bugün önümüzde duran önemli bir görev de sadece örgütsüz kadınların örgütlenmesi değil; örgütlü kadınların da kendi yaşamlarını değiştirecek, dönüştürecek kararları alma mekanizmalarında yer almalarını sağlamaktır.
Tüm bu saydığımız problemlere karşı mücadele etmemiz gerektiğini bugün KESK Genel Kurulu kürsüsünden dile getireceğiz. Sadece bunları değil eğitimdeki, sağlıktaki gerici, ırkçı, cinsiyetçi uygulamalara karşı mücadeleyi de, kalıcı barışın sağlanması, faili meçhullerin aydınlatılması için taraf olduğumuzu, Roboskî’de annelerin yanında olmaya devam edeceğimizi de, Soma’da, Şırnak’ta yaşanan iş cinayetleri sonrası geride kalan kadınlarla dayanışarak, onların sosyal haklarını alması için de kendi mücadelemiz gibi mücadele edeceğimizi de söyleyeceğiz. İş cinayetlerinde kaybettiğimiz kadınları, tarım işçisi kadınları anacağız. Kadın dayanışmasının biz kamu emekçisi kadınlar için de taşıdığı anlamı dile getireceğiz.
Çağrısını yaptığımız mücadele platformunun, yalnızca buralardan dile getirdiklerimizle hayata geçmeyeceğini de biliyoruz. Bunları tartışacak, yol ve yöntem belirleyecek mücadele edecek kamu emekçilerinin, kamu emekçisi kadınların bütünüdür. Bu yüzden asıl olarak ara kurullar, komisyonlar, ek bürokratik mekanizmaları değil işyerlerimizdeki tüm emekçileri ve de kadınları kendi talepleri etrafında nasıl birleştireceğimizi, harekete geçirebileceğimizi tartışmak bu kongredeki asıl amacımız olmalıdır.

*Eğitim Sen İstanbul 3 No’lu Şube Örgütlenme Sekreteri

ÖNCEKİ HABER

Kobani\'de 15 YPG\'li hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

\'IŞİD lideri Bağdadi ortaya çıktı\' iddiası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...