01 Temmuz 2014 09:53

KESK, mücadelenin neresinde?

Egemen güç odaklarının çıkar ilişkileri, çelişki ve çatışmaları, güç ve iktidar kavgaları açısından “cinin şişeden çıktığı”, baskı ve sömürünün, işçi ve emekçilerin hak kayıplarının giderek arttığı bir dönemde Konfederasyonumuzun 8. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştiriyoruz.

KESK, mücadelenin neresinde?
Paylaş

Fikret ASLAN

Egemen güç odaklarının çıkar ilişkileri, çelişki ve çatışmaları, güç ve iktidar kavgaları açısından “cinin şişeden çıktığı”, baskı ve sömürünün, işçi ve emekçilerin hak kayıplarının giderek arttığı bir dönemde Konfederasyonumuzun 8. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştiriyoruz.
KESK, Türkiye’de kamu emekçi hareketinin var olmasını sağlayan fiili ve meşru mücadele anlayışıyla ortaya çıkmış bir konfederasyondur. Diğer konfederasyonlardan farklı olarak, Türkiye’de sadece sendikal haklar konusunda değil, demokrasi mücadelesinde  de taraf olarak adından söz ettirmiştir. KESK, kamu emekçilerinin sendikal hareketinde, kurulduğu dönemden beri, bütün eksiklik ve zaaflarına rağmen, mücadeleci kimliğe sahip bir sendika merkezi olmayı sürdürmektedir.
KESK’in kamu emekçilerinin taleplerini savunmadığı, bunun için birleşik bir mücadele örgütlemediği durumda, diğer sendikaların kamu emekçilerinin taleplerini savunma doğrultusunda herhangi bir inisiyatif almaları beklenemez.
Bu durum, KESK’i emekçiler için vazgeçilmez yaparken aynı zamanda sorumluluğunu da artırmaktadır.  
Kamu emekçileri hareketi ve KESK’in bugün geldiği durum ise mücadelenin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktadır.

EYLEM TARZI GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR

Kuruluş süreçlerinde bir çağrıyla kendi üye tabanının çok ötesinde yüz binlerce kamu emekçisini eyleme geçiren KESK, bugün bundan çok uzaktadır. Mevcut sendikal örgütlenmelerin büyük bölümü yıllardır hükümet ile sürekli “diyalog” halinde olan “sınıf uzlaşmacı” bir çizgiyi benimsemiş durumdayken, “mücadeleci” olması beklenen KESK ve üye sendikalar ise, büyük ölçüde yönetici kadrolara dayalı, işyerlerindeki sorunlardan kopuk, sendika yönetimlerinin “masa başında” karar verdiği, ne kadar etkili olacağından çok, “Ne kadar ses getireceği, ne kadar görünür olacağı” tartışılan eylemler yapmaya başlamıştır.
KESK gidererek sendikal mücadeleden düşmüş, kamu emekçilerinin taleplerini sahiplenmede ve birliğini sağlamada bir konfederasyon olarak yetersiz kalmıştır. TİS öncesi gerekli hazırlıklar yapılmadan, kamu emekçilerinin taleplerini açığa çıkaracak mekanizmalar yaratmadan, soyut sloganlara ve iddialı söylemlere dayalı bir yol izlenmiştir. Memur-Sen’in imzaladığı TİS sonrasında çok keskin söylemlerle bir iki açıklama yapıp var olanı kabul eden bir çizgiye gerilemiştir. Bakıldığında en dinamik güç gibi gözüken KESK on binlerce üyesinin sadece yüzlercesini (Yönetici kadroların bile ancak bir bölümünü) harekete geçirebilmiştir.
KESK ve üye sendikaların tek başına yaptığı eylemlere katılımın şimdiye kadar görülmemiş derecede azalmış olması, alınan eylem kararlarına tabanın katılımı yeterince sağlanamaması öncelikle aşılması gereken bir sorun olarak ortada durmaktadır. Bu sorun acilen masaya yatırılmalı ve KESK ve üye sendikaların sadece kadrolarla sınırlı eylem tarzı gözden geçirilmelidir.
Üç yıl önce yapılan genel kurullarda, büyük iddialarla ve ittifak baskılanması ile yapılan tüzük değişikliklerinin, ne KESK’e, ne kamu emekçileri mücadelesine ne de emek hareketine somut bir katkısının olmadığı bugün daha net bir şekilde görülmektedir.
İşyeri örgütlerine dayanmayan, işyeri çalışmasından giderek uzaklaşan, sadece politikleşmiş kamu emekçileriyle sınırlı çalışma yürüten, kamu emekçilerinin birliği fikrinden uzaklaşan bir çalışma tarzı terk edilmelidir.

MÜCADELECİ SENDİKACILIK

Kamu emekçileri mücadelesinin bugüne kadar yapıldığı gibi, soyut söylem ve sloganlar üzerinden değil, somut talepler üzerinden örgütlenmesi, hükümet ile emekçilerin (Toplusözleşme sonuçları, savaş politikaları, zamlar vb. üzerinden) karşı karşıya gelmesinin sağlanması gerekmektedir. Söz konusu karşı karşıya geliş için de KESK’in mücadeleci tutumunun yine somut olarak ortaya konulmasının gerektiği, KESK ve bağlı sendikaların aşağıdan yukarıya kapsamlı bir yenilenme yaşaması gerekmektedir. Böyle bir çalışma tarzı ile bir taraftan var olan üyeler harekete geçerken, diğer taraftan bu tutumu gören binlerce örgütsüz kamu emekçisinin yüzünü KESK’e bağlı sendikalara ve mücadeleye dönmesi sağlanabilir.
Bugün sınıf hareketinin temel sorunlarından birisi ve en önemlisi, işçi sınıfının ve kamu emekçilerinin birleşik mücadelesinin sağlanamamasıdır. Bu nedenle KESK’e ve bağlı sendikalara emek hareketinin birleştirilmesi ve geniş emekçi kesimlerin mücadeleye çekilmesi için büyük sorumluluk düşmektedir. 8. Olağan Genel Kurulumuz, KESK’in geçtiğimiz yıllar içinde birikerek artan sorunlarını aşması ve emek hareketinin ihtiyacı olan güçlü, etkili ve mücadeleci bir hatta yönelmesinin  yöntemlerinin tartışıldığı bir kongre olmalıdır.

*BES Genel Başkanı

ÖNCEKİ HABER

Tedavi için getirildiği hastanede intihar etti

SONRAKİ HABER

Nicolas Sarkozy gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa