22 Haziran 2014 07:56

‘Suç Aleti’ anayasayla yönetilince 12 Eylül biter mi?

Bir nalına.. Bir mıhına! Onca darbecilik suçlamasının muhatabı kılınmış Balyozcuları 'hak ihlali' deyip bırak... Sanki Kenan Paşa’yı asmayıp da müebbeden besleyecekken 'hak ihlali' olmayacakmış gibi.. bas 'ceza'yı! Ama ne 'ceza'!

‘Suç Aleti’ anayasayla yönetilince 12 Eylül biter mi?
Paylaş

Mustafa YALÇINER

Mahkeme 12 Eylül’ün sonunu mu getirdi? Haydi canım, ne sonu!
Öncelikle kişisel sebeplerim var!
“Kişisel” dediysem.. Tabii ki çoktan toplumsallaşmış sebepler bunlar. Hiçbirimiz Daniel Daefo’nun Robinson Crusoesu değiliz! Ne yazık ki Türkiye kapitalist toplumunun.. Üstelik “yetmez ama evet”çilerin Tayyip Bey’in ulaştırdığını iddia ettikleri “sivil toplum”un da değil.. Siyasal toplumun.. Diğer deyişle toplumsal zorbalığın.. ya da sömürü ve zorbalığın toplumsallığın bireyleriyiz! Ne denli istesek de bireyselliğimiz... Kişiselliğimiz yani... Bireysel özgürlüklerimizle birlikte sınırlı mı sınırlı! Yani... Ne kadar kişisel desem de... Siyasal toplumsal sebeplerden yine benimki...
Anlı şanlı Evren ve Şahinkaya Paşaları müebbetle “cezalandıran” 12 Eylül Mahkemesi beni tanımadı! Düpedüz tanımadı!
Kim tanımadı? 12 Eylül Mahkemesi! Kimi tanımadı? Beni! Yahu nasıl tanımaz!
Diyeceksiniz ki.. Nereden tanısın, Erdoğan mısın mübarek? Evet, önüne gelenin tanımak zorunda olduğu kadar ünlü biri olmadığımı biliyorum. O.. Bu.. Şu.. tanımayabilir. Tanmaz! Ama devlet? Devlet tanımazsa olmaz! Nasıl tanımaz! O kadar kayıt kuyut tutuyor... O kadar fişleme yapıyor!
Bir 12 Eylül Mahkemesi yargılamış... Önce işkenceler.. Şubede. Sonra Metris ve Özel Sağmalcılar Cezaevlerinde işkencenin devamı... Kaç ölü... Açlık grevleri... Sonra idam talebiyle iddianame... Sonra Mahkeme ve Yargıtay kararları...Ve yıllar geçip “devran döndü”yü kanıtlamak üzere kurulan bir başka 12 Eylül Mahkemesi “hiçbirinden haberim yok” diyor. Sanki oyun oynuyor!
Ha 12 Eylül Sıkıyönetim Mahkemeleri... Ha 12 Eylül’ü yargıladığı iddiasındaki... Tıpkı Sıkıyönetim Mahkemesi türünden “özel yetkili” Mahkeme! İkisi de “özel” mi özel bir defa! İkisi de emirle ve makabline şamil (yani geçmişe dönük) kurulmuş! İddia edilen suç işlendiğinde yoklar ortada yani.
Ama devletin devamlılığı var... Aynı burjuva gerici devlet... Aynı zorbalık makinesi... Ordusu... Polisi... Mahkemesi aynı sistem üzere çalışıyor. Sıkıyönetim Mahkemeleri kalksa bile... Ya OHAL Mahkemesi olan DGM’lere ya başka Özel Yetkili Mahkemelere devrediyorlar dosyalarını... Boşta kalmıyor ya da rafa kalkmıyor yani!
Ve işte o mahkemelerden biri... Beni tanımıyor olamaz! Kaydı kuydu yerli yerinde... Gidip Savcılık Sabıka Kaydı alayım dediğimde... Adli memur bilgisayarın tek tuşuna basıyor... “Güp” diye çıkıyor tanışıklığımız!
Haydi diyelim, davaya müdahil olmak istediğimde, 12 Eylül Mahkemesi reisi akıl edip sabıka kaydına bakmadı! Mağdur muyum değil miyim, karar veremedi ve benden kendimi tanıtıp kanıtlamamı istedi! Eee, ama bizzat davanın savcısı iddianamesinde adımı verip 12 Eylülcülerin bana karşı suç işlediklerini söylemiş.. Yani beni örnek göstermişti! Reis, haydi sabıka kaydı sormadı.. Savcının dediğine de mi bakmadı ya da inanmadı? Nasıl iştir?
Anlaşılmıştı! Bunca lakayd bir mahkemenin başarılı bir yargılama yapmayı becerme şansı baştan yoktu! Ben de beni tanımayanı tanımayıp... Müdahillikte ısrar etmedim! Belliydi ki bir sonuç çıkmayacaktı! Netekim.. Çıkmadı!
Yoksa ben mi yanlışım? Çıktı mı? “12 Eylül’ün Sonu” manşetini atan Milliyet mi haklı? Tayyip Bey’in göstermek istediği gibi mi durum? “12 Eylül bitti.. Yeterince demokratız.. hatta derin demokratız” mı?
Bir nalına.. Bir mıhına! Onca darbecilik suçlamasının muhatabı kılınmış Balyozcuları “hak ihlali” deyip bırak... Sanki Kenan Paşa’yı asmayıp da müebbeden besleyecekken “hak ihlali” olmayacakmış gibi.. bas “ceza”yı! Ama ne “ceza”!
İki kişiye sadece.. Onlar da hastanelik.. Yatıyorlar. Yani? Ceza filan çekmeyecek.. Lafın gelişi “cezalandırılmış” sayılacaklar! Yersek!
Ne faili meçhulcüler... Ne işkenceciler... Ne müteselsil (zincirleme) sorumluluk dolayısıyla askeri ve sivil bütün bir devlet kademe ve görevlilerinin yargılanıp cezalandırılması.. Mahkemeler... Asker... Polis... İçişleri... Dışişleri... Tümü dahil yargılama ve ceza... Yok!
Bırakın yargılama ve cezalandırmayı!

EVREN SUÇLU İLAN EDİLDİ! AMA MEMLEKET ONUN NİZAMIYLA YÖNETİLİYOR!

Adam.. Sadece tek bir suç ortağı ile birlikte suçlu sayıldı! Burası tevatür!
Ve ama “suç unsuru” olan onun kurduğu devlet nizamı.. Bu nizamın hukuki temelini çatan 12 Eylül Anayasası hala geçerli.. Ve memleket onunla yönetiliyor! Hayda! İşte bu kepazeliktir!
Evren, zamanında benim de yargılanıp cezalandırıldığım TCK 146. Maddeden suçlanıyor. Madde, “Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini ıskata veya vazifesini yapmaktan men’e cebren teşebbüs edenler”i cezalandırıyor! Türkçesi: Anayasayı değiştirip ortadan kaldırmaya, Meclisi lağvetmeye veya...
Tamam, adam, bütün bir devleti peşinden sürükleyerek bu suçu işledi... Ve tamam, peşinden giden sair devlet erkanını yargılama dışı tuttunuz... İşlediği suç, eski Anayasayı geçersiz kılmaktı... Kıldı! Meclis’i kapatmaktı... Kapattı. Tamam bunlar suç!
Ama orada kalmadı! Yerlerine yenilerini koydu. Yeni bir anayasa ki... Bugün hala müeesses nizamı o tanımlıyor! Ve önce “Danışma Meclisi.” Sonra şimdiki Meclis’in izinden devamedegeldiği yeni bir Meclis!
Ne olacak şimdi? Suç işlemiş “iki adam”ın cuntalarıyla ve darbe yoluyla dayattıkları bugünkü Anayasa ve Meclis... Yani işlenmiş olan “suç”un... Eğer “suç” diyorsanız... Açık olarak “unsurları” olan bu iki “şey” sessizce geçiştirilecek –öyle mi?
Bıçağıyla adam öldüren birinin bıçağının müsaderesi adettendir oysa! Mantık!
“12 Eylül bitmiş”miş! Peh! En başta anayasasıyla yaşıyor... Suç unsurunu kabullenmişler... Suça da sözde “suç” diyor... İşlenen suç nedeniyle kimseyi cezalandırmıyorlar! Laf işte!

ÖNCEKİ HABER

Uzun, onurlu bir yürüyüş...

SONRAKİ HABER

Satranç, pişti ve sandık

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...