18 Haziran 2014 06:00

Cumhurbaşkanlığı seçimi ve demokrasi güçlerinin tutumu

CHP’nin, AKP dışındaki hemen her kesime yönelik olarak gerçekleştirdiği diyalog ve görüşme turlarından sonra MHP ile anlaşmış olarak belirleyip ilan ettiği Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, yoğun tartışmalara ve tepkilere neden oluyor. HDP’den sol ve sosyalist bazı parti ve çevrelere, aydın ve sanatçılardan, sendikalara, meslek odalarına uzanan bu görüşmeler zincirinden sonra CHP’nin belirlediği isim, akla hemen CHP’nin ‘nasıl bir Türkiye’ sorusuna verdiği yanıtı da göstermektedi

Cumhurbaşkanlığı seçimi ve demokrasi güçlerinin tutumu
Paylaş

Ender İMREK

CHP’nin, AKP dışındaki hemen her kesime yönelik olarak gerçekleştirdiği diyalog ve görüşme turlarından sonra MHP ile anlaşmış olarak belirleyip ilan ettiği Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, yoğun tartışmalara ve tepkilere neden oluyor. HDP’den sol ve sosyalist bazı parti ve çevrelere, aydın ve sanatçılardan, sendikalara, meslek odalarına uzanan bu görüşmeler zincirinden sonra CHP’nin belirlediği isim, akla hemen CHP’nin ‘nasıl bir Türkiye’ sorusuna verdiği yanıtı da göstermektedir. CHP’nin AKP’nin politikalarına, onun içeride ve dışarıda uyguladığı ekonomik, sosyal, siyasal, askeri politikalara karşı emek, barış ve demokrasi eksenli politikalar geliştirmek yerine, emperyalist güçlerin de dikkatini ve desteğini çekecek “ılımlı İslam” eksenli bir kulvarda yol almak istediğini göstermektedir. Bu aday belirlemesinde Gezi Direnişi, Soma katliamı, Kürt sorunun çözümü, kadınların hak ve özgürlükleri, Alevi yurttaşların arayışlarına ilişkin zerre kadar değinme ve arayış bulunmamaktadır. Statükocu, Kürt sorununun çözümü, Alevi yurttaşların talepleri kapsamlı hedeflerden uzak, emek meselelerine değmeyen bir çizginin çizildiği ve Cumhurbaşkanı adayının da bu çerçeveye uygun olarak “AKP karşısında tek alternatif” olarak belirlendiği görülmektedir.

Ailesi Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı sürecinde Mısır’a göç etmiş, Mısır doğumlu olan akademisyen ve mütedeyyin kimliğiyle bilinen, on yıl kadar İslam Konferansı Örgütü sekreterliği yapmış olan, aslında çizgisi itibariyle AKP’den farklı bir politik kimliğe sahip olmayan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun AKP’ye, R. Tayyip Erdoğan’a hangi politik argümanlarla ve hangi farklı önermelerle, nasıl rakip olacağını yaşayarak göreceğiz. Ancak şimdiden ve rahatlıkla söyleyeceğimiz her iki adayın da kurulu düzeni, sömürü ve baskı sistemini, statükocu, inkarcı ve asimilasyoncu politikaları, emperyalizme bağımlılığı, kapitalist işleyişi, neo-liberal politikaları savunmakta tereddüt etmeyecekleridir.

İhsanoğlu’nun AKP dışındaki tüm ulusalcı, milliyetçi, İslamcı, cemaatçi kesimleri, AP geleneği, Saadet Partisi gibi çevrelerin desteğini almak üzere kurgulanmış, “ılımlı İslam projesi”ne uygun olarak belirlenmiş, AKP tabanından da oy almak hesabıyla kurgulanmış, ABD’den AB’ye, oradan Suudi ve diğer Arap İslam güçlerine kadar geniş bir kesimin onayına mahzar bir aday olması dikkatlerden kaçmamaktadır.

Bununla birlikte, Ekmeleddin İhsanoğlu isminin ilan edilmiş olması, aynı zamanda CHP’nin tarihsel ilkeleriyle uyum içinde olmaktan vazgeçtiğini, bunun “yerel” bir sorun olmadığının ilan edilip, yeni CHP’nin Türk İslam Sentezci bir çizgide yürümekte kararlı olmakla beraber, ancak “ılımlı İslam” eksenli özgünlükler taşıyan bir yol bulmakta ısrarcı olduğunu gösteriyor. İktidar olmayı, tarihsel sosyal demokrat bir çizgi izleyerek zorlamak yerine, söylemde de olsa “sol” ve “sosyal demokrat” iddialardan vazgeçerek, AKP politikalarıyla çarpışmak yerine R. Tayyip Erdoğan ile yarışmaya endekslenmiş, emek, barış ve demokrasiyle alakası olmayan bir siyasi belirlemede karar kılmıştır. Bu gelişme sadece pragmatizm olarak izah edilemeyeceği gibi, konjonktürel bir tutum da değildir. Bu CHP’nin ulusal ve uluslararası ölçekte yeniden konumlanması ve sorumluluk almasıyla direkt ilgili bir tutum belirlemesi olsa gerek.
Daha şimdiden hem CHP içinde hem de dışında başlayan tartışmaların Cumhurbaşkanlığı meselesiyle sınırlı kalmayıp, önümüzdeki sürecin yol haritasını çıkarmaya yönelik bir tutum olduğu da görünüyor.

Bu tartışmanın dinmeden sürmekle kalmayacağı, dahası CHP içindeki bazı taşları yerinde oynatmakla da kalmayacağı, AKP politikalarını “daha makul ve akliselim şahsiyetlerle sürdürme” taktiğinin yeni bir çok itirazı ve gelişmeyi de gündeme getireceğine işaret ettiğini gösteren bir çok belirti daha şimdiden görünmektedir. Nereye varacağını hemen söylemek mümkün olmasa da, bu gelişmelerin nasıl bir rota izleyeceğini belirleyecek olan bir çok faktörün olduğunu söylemek mümkün. HDP’nin tutumunun da burada önemli bir faktör olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Türkiye’nin emek, barış ve demokrasi güçleri gerçekten bir alternatif olmayı istiyorlarsa bunu ete kemiğe büründürmenin koşulları daha da güç ve somutluk kazanmaktadır.
Özellikle CHP içinde ve çevresinde bulunan Alevi yurttaşların ve yine daha “sol” bir çizgi izleyen, Kürt sorunu, inançlar sorunu, emek sorunları kapsamında daha demokratik bir tutum içinde bulunan CHP’lilerin, AKP ve ona alternatif olma özü taşımayan bu tür politik atraksiyonlara itibar etmeyecek olan milyonlarca yurttaşın, yine statükoculuğun hayırlı bir gelecek vaat etmediğini Kürt sorunun demokratik çözümünü kapsamayan hiçbir politik belirlemenin gelecek vaat etmediğini düşünen, önemli bir birikim sahibi kesimin de bu gelişme karşısında tutum alacağını beklemek anlaşılır bir gelişme olsa gerek.

Peki emek, barış ve demokrasi güçlerinin tutumu ne olmalıdır? Kürt Özgürlük hareketi, emek hareketi ve siyasi partisi, HDK içindeki güçler ve yine dağınık da olsa emek, barış ve demokrasi mücadelesinde tutum alan politik çevreler, ortak hareket etmeyi arzulan tüm demokrasi güçleri demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir program etrafında tutum alabilir ve bir alternatif yaratabilirler.

Türkiye halkları, her ulustan her dilden ve inançtan, inana ve inanmayan milyonlarca halk AKP’ye ve onun ekonomik, sosyal ve siyasal çizgisinin dışına çıkmayan/çıkamayan, ancak Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden politika yapan CHP-MHP-Cemaat blokuna mahkum değil.

İlk turda olduğu gibi ikinci turda da eğmeyen, bükmeyen demokratik çizgide kararlıca ilerleyen bir yürüyüşe ihtiyacımız var. Varış çizgisine buradan ulaşılabilir! Özcesi, çözüm tüm bu gerçekleri gören ve hızla demokratik Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacak bir programı ve onun adayını belirleyerek sahneye çıkmakta yatıyor.

ÖNCEKİ HABER

Bu yasa tasarısı hayvanları korumaz

SONRAKİ HABER

AKP’li vekiller hukuku askıya aldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...