15 Haziran 2014 11:35

Orda bir Lice var uzakta…

CHP Milletvekili Melda Onur yazdı: Gece hastaneyi ziyaret ettiğimizde, az önce çıkan çatışmanın izleri görünüyordu. Ölü ve yaralıların getirildiği hastane önüne gelen protestocular biber gazı ile püskürtülürken, hastane acil servisi de payını fazla fazla almıştı. Aklıma Berkin Elvan’ı kaybedişimizden bir gün önceki hastane müdahalesi geldi.

Orda bir Lice var uzakta…
Paylaş

Melda ONUR*

Gitmeseniz de görmeseniz de, görmek istemeseniz de orada bir Lice var uzakta…
Kadınlar ağlıyor Diyarbakır Belediyesi’nin önünde. Çadırlarda, ellerinde çocuk, erkek, kadın fotoğrafları. “Yeter artık, bitsin bu savaş, çocuğumu istiyorum diye yakarıyorlar”. Ardahan’dan, Erzurum’dan gelenler var.
Başbakan “anneler çocuklarını istiyor, söyleyin bıraksınlar” diye BDP’yi işaret ediyor. O işaret edince aileler bir umutla Diyarbakır Belediyesi önünde giderek çoğalıyor. Öyle ya, ülkenin Başbakanı “anneler çağırırsa, çocukların dağdan gelebileceği” umudunu veriyor.
Soruyoruz Vali Cahit Kıraç’a “Bu çocuklar kaçırılmış mı, kendileri mi gitmiş?​” “Ne fark eder” diyor, “Kendi de gitse, çocuk o, alıkonmaz”. Doğru, alıkonmaz ama kaçırma eyleminin bir takibi yok mudur, ailenin ifadesine başvurma, kamera kayıtları vb. Ya çocuklardan bir iki tanesini uyuşturucu çetesi, organ mafyası kaçırmışsa? Mesela bir 23 Nisan pikniğine gidip dönmeyenlerden söz ediliyor. Örgüttür deyip geçmek mi gerek.
Giderek yalnızca dağda küçük çocuğu alıkonan aileler değil, yıllar önce eşi, kardeşi, çocuğu gitmiş olanlar da katılıyor bu kervana. Tam 106 aileye ulaşıyor.
Keşke hepsi gelse, anneler oturdukça evlatları akın akın inse dağdan, barış olsa.
Ama bir endişe var. “Benim çocuğum gelince ne olacak? Hapse girmesin. Madem ki Başbakan çocukları bırakın diyor, o zaman çocuğumu eve alıp gidebilir miyim? Ama ya onlar gibi olursa?​”
Onlar dediği aile, az ötede çadır kurmuş. 15 yaşında dağa gidip 6 ay kalıp yakalanan ve 3 yıl tutuklu kaldıktan sonra 18 yaşına girer girmez 45 yıl ceza Hasan Salık’ın ailesi. “Adalet Nöbeti” tutuyorlar çocukları için.
Koca koca bakanlar, milletvekilleri geliyor o gün, kadınların yanına oturup sırtlarını sıvazlıyorlar. Umut veriyorlar. Gözyaşları sel oluyor, hep beraber boğuluyoruz.
Ve 60 kilometre uzakta birileri bizim de sesimizi duyun diye bağırıyor. Ama otel duvarlarını sızıp Çalıştay’a ulaşamıyor o çığlık.
Hala yasal düzenleme bekliyoruz…
Biz ulaşalım onlara dedik. Diyarbakır CHP Örgütünden arkadaşlarımla Lice’ye doğru yola çıktık. Bir süredir kalekol yapımına karşı sivil itaatsizlik eylemlerini duyuyorduk. “Kalekol” kelimesini de kamuoyu Medeni Yıldırım’dan öğrendi. Hani şu Gezi direnişine tekabül eden ilk kalekol eylemleri sırasında vurulan ve Gezi direnişinin bağrına bastığı kara gözlü çocuk.
Diyarbakır Lice yolunda aralıklarla jandarmanın kontrolleriyle karşılaştık. Bu arada çeşitli noktalarda sivil araçların güvenlik nedeniyle bekletilip konvoy oluşturularak zırhlılarla seyahat ettirildiğini gördük. Bu durum vatandaşlarda huzursuzluk yaratıyormuş ama görüştüğümüz güvenlik kuvvetleri, sivil araçlara saldırı olduğu, yol kesme olayları olduğu için bunu yapmak zorunda olduklarını belirtti. Asker de bu sorunun artık sivil yöntemlerle çözülmesini istiyordu.
Ancak Lice’ye yaklaşırken Kocabey sapağında askerin yolu kapattığını gördük. Bu noktadan itibaren geçişe güvenlik gerekçesiyle izin verilmeyecekti. Sözünü ettiği güzergah yol kesmelerin olduğu Fis Ovasıydı.
İzin beklerken bazı sivil araçların askeri barikatı geçip gittiğini görüp sordum. Barikatın hemen ilerisindeki köyde yaşayan vatandaşlar olduğunu söylediler. Hatta bir vatandaş “burası Propaganda filmi gibi, barikatın bir tarafında evi, öbür tarafında tütün tarlası var köylünün” dedi.
Bekledik Alay Komutanı ve Vali’den izin çıkmayınca yolu uzatarak Hani yolu üzerinden Lice’ye vardık.
Lice Belediye Eş Başkanı Harun Erkuş’u ziyaret ettik, bilgi istedik.
Karakol yenilemelerin bölge insanını huzursuz ettiğini, geçmiş kötü günleri hatırlattığını söyledi. “Liceli artık ölümle yaşam arasında yaşamak istemiyor. Ateşkes ve geri çekilme sağlandı, ancak hükümet yasal düzenleme konusunda hiçbir adım atmadı” dedi. Yani esas demokratikleşme dediğimiz konu.
Lice’ye geldiğimizi duyan vatandaşlar memnundu, gelmediğimiz için de azar işittik. Bir Lice’linin sözleri çarpıcıydı:
“Amasya direndi, parkına sahip çıktı, herkes destekledi kazandılar. Türkiye’nin her yerinde HES’lere, barajlara karşı köylüler direniyor, destek veriliyor ve kazanıyorlar. Bizim de burada HES’ler, barajlar yapılıyor, biz direndiğimizde PKK’lı oluyoruz”

VE ÖLÜMÜN GELİŞİ
Diyarbakır’dan ayrılırken gerilimin acı olayları getirebileceği hissediliyordu. Ama bu kadar çabuk beklememiştim. Lice’de çıkan olayların ardından gelen ölüm haberleri üzerine Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ile birlikte tekrar yola çıktık.
Gece hastaneyi ziyaret ettiğimizde, az önce çıkan çatışmanın izleri görünüyordu. Ölü ve yaralıların getirildiği hastane önüne gelen protestocular biber gazı ile püskürtülürken, hastane acil servisi de payını fazla fazla almıştı. Acildeki bütün hastalar, personel etkilemişti. Aklıma Berkin Elvan’ı kaybedişimizden bir gün önceki hastane müdahalesi ve acile sızan gaz, insanların kaçışı geldi.
Ölenlerin aileleriyle görüştük. Biri Dağkapı Meydanı’nda çay ocağı işleten Ramazan Baran, diğeri ise 50 yaşlarında Haci Baki diye bilinen Baki Akdemirdi. Örgütten miydiler, değil miydiler, sempatizan mıydılar değil miydiler?
Bugün o bölgenin coğrafyasında bunu ayırmak artık çok zor. Devlet vatandaşını sırtını okşarsa sıradan vatandaş olurlar; yok parmak sallar, 90’ları gösterirse, sempatizan olurlar. Hatta örgüte gider. Sonra annelerin oturup evlatlarını çağırmalarından medet umarız.
Orda bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüz olmuyor işte...

* CHP İstanbul Milletvekili

ÖNCEKİ HABER

Lice’de sessizliğe direniş…

SONRAKİ HABER

Tarihsel dokusu ve kimliği değiştirilemeyen Kürt ilçesi: Lice

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa