15 Haziran 2014 09:34

15 Haziran 1970 sabahı

'15 Haziran sabahı Ayşe yanımda mıydı bilmem. Ama ortalıkta bir şenlik havası vardı. Beyaz önlükleriyle bir ilaç fabrikasının kız işçileri yürüyordu. Gülüyorlar, el sallıyorlar, Çarşıkapı’da onları hanların pencerelerinden, kaldırımlarda durarak seyredenlere 'siz de gelsenize, bize katılsanıza' diye sesleniyorlardı.' Sennur Sezer yazdı...

15 Haziran 1970 sabahı
Paylaş

Sennur SEZER

Adnan Özyalçıner’in Cumhuriyet gazetesinde çalıştığı dönemde biz Vatan caddesine paralel Tomrukçu sokakta oturuyorduk.. Çalışması saat 10’a doğru başladığı için Cağaloğlu’na genelde yürüyerek gitmeyi seviyordu Adnan. Ben de Ayşe’yi kucaklayıp peşine takılıyordum.
15 Haziran sabahı Ayşe yanımda mıydı bilmem. Ama ortalıkta bir şenlik havası vardı. Beyaz  önlükleriyle bir ilaç fabrikasının kız işçileri yürüyordu. Gülüyorlar, el sallıyorlar, Çarşıkapı’da onları hanların pencerelerinden, kaldırımlarda durarak seyredenlere “siz de gelsenize, bize katılsanıza” diye sesleniyorlardı. 23 Nisan ya da 19 Mayıs günlerinin  gösterilerine giden liselilere benziyorlardı. Arkalarındaki önlüklü genç kızlar iş baş örtülerini ritmik bir biçimde sallıyorlar.
Biz Kapalıçarşı’ya dalıp gazeteye kestirmeden gitmeyi seçtik. Ancak benim aklımda 15 Hazirandan hep bu şenlik görüntüsü kaldı.
O gün olayları  gazetede izledim. Bir yaz serpintisi gibi başlayan olay, bir saatte tufana dönüştü. Bu olay benim için “işçi sınıfının örgütlenme özgürlüğüne sahip çıkması”dır.  Daha kestirme bir söyleyişle “hangi sendikada olacağıma, hangi konfederasyona gideceğime ben karar veririm” hareketiydi.  
Bellek tazeleyelim: Çalışma yaşamını ve temel sendikalar yasalarını düzenleyen 274 ve 275 sayılı yasalarda değişiklik yapan bir tasarı, Adalet Partisi, Güven Partisi  ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin işbirliğiyle önce Büyük Millet Meclisi ardından Senato’dan geçirildi.
Yapılan değişiklikle yasaya , işçilerin istedikleri sendikaya serbestçe üye olmalarını ve beğenmedikleri sendikalardan ayrılmalarını güçleştiren maddeler eklenmişti. Yeni yasa toplu sözleşme grev haklarını kısıtlayan hükümler de içermekteydi. En önemli değişiklik sendika ve konfederasyonların  Türkiye genelinde faaliyet gösterebilmesi için işkolunda sigortalı çalışan işçilerin üçte biri kadar üyeye sahip olması gerekliliğiydi.  
DİSK başkanı Kemal Türkler durumu şöyle özetlemişti: “Hükümet yeni tasarı ile grev hakkını kökünden yok etme peşindedir. Ama, hemen belirtelim ki, Anayasada yer alan, uğrunda bunca çile çekilen grev hakkını yok etmeye kimsenin, hiç bir partinin gücü yetmeyecektir.”
DİSK’te toplantılar yapılıyor, tasarının yasalaşmaması için neler yapılabileceği tartışılıyordu. Sonunda bir Uyarı Heyeti  ile Eylem Komitesi kurulması kararlaştırıldı. Uyarı Heyeti Kemal Türkler, Kemal Nebioğlu, Rıza Kuas, Kemal Sülker, Celal Beyaz ve Ehliman Tuncer’den oluşuyordu. Eylem Komitesi’nde ise Kemal Nebioğlu başkanlığında Hilmi Güner, Salih Çetin, Celal Beyaz, Avni Erakalın, Mustafa Baştan ve Şinasi Kaya vardı.
9 Haziran 1970 günü Başbakan Süleyman Demirel’e Kemal Türkler imzalı, bir mektup gönderilerek hükümetin bu tasarıyı geri çekmesi istendi. Mektup şöyle sonlanıyordu: “Aksi takdirde Anayasa’daki direnme haklarımızı kullanacağımızı şimdiden belirtiriz”.
Ne var ki yasa önerisi TBMM’de 3,5 saatte görüşülüp kabul edildi. TİP’in sendikacı kökenli milletvekili Kuas TBMM’de  şunları söylemişti: “ İşçilerin temel haklarını yok etmeyi amaç bilen girişimler; gençliğe yönelmiş saldırılar, devrimci öğretmenlere ve tüm devrimci güçlere karşı uygulanan baskılar, uzun süredir planlanan Anayasayı rafa kaldırma çabalarının son örnekleridir..”
Yasa taslağı 11 Haziran 1970’te cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın onaylamasıyla yürürlüğe girdi. Türkiye İşçi Partisi bu yasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğini açıklayarak iptal davası açtı.
13 haziran 1970 cumartesi günü DİSK’ten bir heyeti Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay kabul ettiyse de görüşme hoş geçmedi. DİSK Yönetimi’nin 17 Haziran’da miting yapmak için başvurusu da geri çevrildi.
VE 15 Haziran 1970’te işçiler İstanbul’da şalterleri indirdi. Yürüyüşlere toplu halde Türk-İş işçisinin de olduğu 75,000 dolaylarında işçi katıldı. Türk Demir Döküm, Sungurlar, Derby, Elektrometal, Rabak,  Auer, Çelik Endüstrisi, Mutlu Akü,Vinileks, Otosan, Arçelik, Vita DMO direnişe katılan fabrikalar arasındadır. Yürüyüşe polis, asker ve tankların müdahale ettiğini hatırlamak gereklidir.
Valilik Haliç üzerindeki iki köprüyü de açtırarak, eylemcilerin Beyoğlu’na geçmesini engelledi. 16 Haziranda ölenleri hatırlayalım: Yaşar Yıldırım (Mutlu Akü), Mustafa Bayram (Vinleks), Mehmet Gıdak (Cevizli Tekel), Doğukan Dere (esnaf), Yusuf Kahraman (polis)dır. Eylemlerden sonra direniş başlatanlardan Gıslaved işçilerinden Lastik-İş sendikası üyesi Hüseyin Çapkan, Aliağa rafinerisi inşaatında çalışan ve greve giden Yapı-İş Sendikası Genel Başkanı Necmettin Giritlioğlu da öldü.  
15 Haziran akşamı Bakanlar Kurulu 60 günlük bir sıkıyönetim ilan etti. Sıkıyönetim askeri mahkemelerinde işçiler, DİSK yöneticileri, işyeri temsilcileri ve öğrenciler hakkında dava açıldı. Binlerce işçi işten atıldı. Ve sınıf dayanışması örnekleri yaşandı.
Anayasa Mahkemesi, yasa değişikliği konusunda açılmış olan davaları daha sonra karar bağlayarak, söz konusu yasa değişikliklerini iptal etti.

ÖNCEKİ HABER

Dağlarca’nın ‘horoz’u

SONRAKİ HABER

HDP heyeti Kandil\'e gitti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa