11 Haziran 2014 20:53

Ortadoğu'nun yeni kabusu: IŞİD

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adı Rojava’daki gelişmelerden sonra özellikle Kürtler arasında daha fazla duyulur oldu. Ama her ne hikmetse bu kanlı örgütün Rojava’daki saldırıları, katliamları Kürtler ve dostları dışında pek gündeme gelmiyordu.

Ortadoğu\'nun yeni kabusu: IŞİD
Paylaş

Fehim IŞIK

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adı Rojava’daki gelişmelerden sonra özellikle Kürtler arasında daha fazla duyulur oldu. Ama her ne hikmetse bu kanlı örgütün Rojava’daki saldırıları, katliamları Kürtler ve dostları dışında pek gündeme gelmiyordu. Rojava’da YPG ile IŞİD çatışırken, dış dünya izlemekle yetiniyordu. Onca katliama imza atan IŞİD, bir tek geçtiğimiz ay Serêkaniyê kasabasının Tileliyê köyünde aralarında kadın ve çocukların bulunduğu 16 sivili katlettikten sonra Birleşmiş Milletler’in gündemine taşındı. Uluslararası Af Örgütü (AI) bu katliamın Uluslararası Ceza Mahkemesine taşınması için BM’ye çağrıda bulundu.
Suriye iç savaşıyla birlikte giderek büyüyen, Sünni ağırlıklı Orta Irak’ın bir ucundan Suriye’nin iç kesimlerindeki Sünni bölgelerine, Türkiye’nin Karkamış sınır kapısına kadar uzanan geniş bir hattı denetime alan IŞİD, Musul gibi koca bir kenti zahmetsiz denilecek bir şekilde ele geçirdikten sonra gündemin bir numaralı maddesi oldu.
Peki ne oldu da, IŞİD bir anda böyle konuşulan, korkulur bir örgüt oldu?
IŞİD, kökü Pakistan ve Afganistan’a dayanan Sünni/Selefi bir örgüt. Örgütün kurucuları, 1991 yılındaki Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’a yerleşerek adım adım örgütlendiler. ABD’nin BAAS’sız Irak projesinde kendini sahipsiz bulan Sünni aşiretlerin desteğini arkasına alan örgüt, henüz Kaide’ye biat etmediği ilk yıllarında Irak’taki istikrarsızlık ortamında ele geçirdiği bölgelerde kurduğu küçük emirlikler aracılığı ile büyüdü. Benzer örgütlenmeler Irak Kürdistanı bölgesinde de vardı.
Kürt Hizbullahı olarak adlandırılan, Saddam’ın Kürt hareketini bölme amacıyla kuruluşuna destek verdiği iddia edilen Mele Kraker liderliğindeki Ensar El İslam, 1991’den 2004’e kadar Halepçe kentini denetimine almış ve bu bölgeyi Halepçe İslam Emirliği olarak ilan etmişti. IŞİD’in önceli diyebileceğimiz kadro ve hareketler eş zamanlı olarak Orta Irak’ta Dora ve Bakuba gibi kent ve kasabaları denetimine almış ve bu bölgelerde küçük emirlikler ilan etmişlerdi. Kürt veya Arap Sünnileri olmaları fark etmez; kurulan emirlikler arasında ciddi bir dayanışma vardı.
Bu emirlikler, 2003 yılındaki İkinci Körfez Savaşı sonrasında ABD’nin desteğiyle yürütülen operasyonlar sonrasında geri alındı. IŞİD’in kuruluşu, emirliklerini kaybettiği 2004 yılına denk gelir. Örgüt, 2004 yılında Irak İslam Devleti adını alır ve El Kaide’ye bağlılığını ilan eder.
Irak el Kaide’si olarak bilinen örgüt, bu dönemde esasen bir zayıflama sürecine de girmiştir.
Örgütün zayıfladığı dönemlerde bile destek aldığı önemli merkezlerden biri, Maliki’nin hiçbir zaman tam hakimiyet kuramadığı Ninova eyaleti, özellikle de Musul kentiydi. Musul’daki Sünni aşiretler konfederasyonu, Irak İslam Devleti’nin örgütlenmesi için iyi bir olanak sunuyordu.
Örgütün Suriye’ye girişinde Ninova eyaletindeki bu örgütlenmesi ciddi bir katkı sundu. Daha önce el Kaide’ye biatını açıklayan örgüt, 2012’de el Nusra ile eş zamanlı Suriye’ye girerek örgütlenmeye başladı. Kuzey Afrika üzerinden Türkiye ve Ürdün’ü kullanıp Suriye’ye giren el Nusra ile Irak İslam Devleti arasında başlangıçta ciddi bir işbirliği vardı. Örgütün Lideri Ebubekir Bağdadi, bu nedenle iki örgütün Irak Şam İslam Devleti adı altında birleşmesini kararlaştırdı. El Nusra lideri Muhamed Colani bu kararı tanımadı. El Kaide lideri Eyman El Zevahiri, IŞİD’in kendilerini temsil etmediğini, Suriye el Kaide’sinin el Nusra olduğunu açıkladı. Ebubekir Bağdadi ise “El Kaide benim” diyerek, tümüne kafa tuttu.
2013 yılının Mart ayında yaşanan bu gelişmelerden sonra IŞİD adını alan örgüt, Suriye’de rejime neredeyse hiç yönelmedi. Tüm gücüyle rejim muhaliflerine saldırılar düzenledi. Örgüt, bir yandan Irak’ın Felluce ve Anbar kentlerinde, diğer yandan da Suriye’nin Rojava’ya komşu Sünni bölgelerinde önüne gelen herkese vuruyordu. Rojava’ya da onlarca kez saldırı düzenledi. Rojava’da YPG güçleri karşısında etkin olamasa da Özgür Suriye Ordusu ile diğer rejim muhaliflerinin elindeki bölgeleri teker teker eline geçirdi. Muhalifler arasındaki bu iç çatışmalardan yararlanan rejim ise Hama, Humus, Halep’in önemli bir kısmını muhaliflerden tekrar geri aldı. Suriye’de rejim muhalifleri zayıflarken, IŞİD ve rejim ellerindeki bölgeleri giderek tahkim ettiler.
Irak’ta ise benzer durum, Şii iktidarın yönetim dışına ittiği, baskıyla karşılaşan Sünnilerin desteğiyle oldu.
Bu tablo IŞİD’i, Maliki rejiminin zayıf olduğu, Sünni desteği alabildiği diğer yörelere de yöneltti. Musul’dan hemen sonra Kerkük civarındaki bazı yerleşim yörelerine yönelmesinin bir nedeni de budur.
Tablonun Kürtler açısından değerlendirilmesi gereken yönleri de var. Kabul edelim ki Kürtler bölgede, her şeye rağmen istikrarlı bir alanda yaşamlarını sürdürüyorlar. Rojava, tüm saldırılara rağmen, Suriye’nin en güvenli bölgesi.
Irak Kürdistanı, her gün onlarca bombanın patladığı, yüzlerce insanın öldüğü Irak’ta en güvenli vaha.
Ama şu da bir gerçek; IŞİD’in her iki bölgede de Kürtlere “komşu” olması bu bölgelerin güvenliği açısından önemli bir riskttir. Rojava bu kanlı örgütün saldırılarına karşı ne yazık ki yalnız bırakıldı; bu bölgenin Kürtleri sadece kendi sınırlı olanakları ile oluşturdukları Halk savunma Birlikleri YPG ile öz savunmalarını yapmak zorunda kaldılar.
Kürtlerin kendi içlerinde yaşadıkları sorunları kaşımaları, mevcut durumdan öznel yararlar çıkarmaya çalışmaları, sadece bir kesimin değil, tüm Kürtlerin kazanımlarının yitirilmesine neden olabilir ki hiç kimse bu vebalin altından kalkamaz.
Sevindirici olan şu; Kürt cephesinden gelen haberler böyle bir vebalin yaşanmayacağına ve ortak cephede IŞİD saldırganlığına karşı Kürtlerin birlikte savaşacakları yönünde.
Henüz IŞİD’e karşı Kürdistan peşmerge güçlerince bir operasyon başlatılmış değil. IŞİD, Irak Kürdistanı’na dönük bir saldırıya niyetli olmadığını da açıklamış durumda. Ama Musul üzerinden olmasa da Kürtlerin fiili denetim kurduğu Kerkük üzerinden bir Kürt Peşmergeleri– IŞİD savaşı yaşanabilir.
Son olarak şunu da belirtmekte yarar var.
IŞİD’in Musul müdahalesi ve sonrasındaki gelişmeler bir kez daha gösterdi ki sorun artık sadece Suriye veya Irak’ın sorunu olmaktan çıkmıştır.
Bölge devletleri, Irak’ından Suriye’sine, Katar, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye’sine kadar her ülke, Ortadoğu arenasında IŞİD’vari örgütleri hesabına geldiği gibi kullandı. IŞİD gibi kanlı bir örgütü bu kadar büyüten, kısa sürede dünyanın gündemine sokan bir etken de esasen budur.
Ortadoğu’daki zorba güçlerin büyüttüğü, halkların, inançların başına bela ettiği IŞİD, şimdi herkesi tehdit ediyor...

 

ÖNCEKİ HABER

Maaşını alamayan inşaat işçileri çatıya çıktı

SONRAKİ HABER

Bayrak indirme olayıyla ilgili 1 kişi tutuklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...