07 Haziran 2014 18:11

Mahallede bir çay içimi siyaset

Gün olmuyor ki ülke gündeminde, her gün bir yerlerde çocukların ve kadınların ölümleri duyulmasın! Kürt ve Türk kadınları artık kardeşçe bir yaşam beklerken, bunun özlemini ve hayalini kurarken, ülke gündeminde savaşta ve çözümsüzlükte ısrar edilen günlerden geçiyoruz...

Mahallede bir çay içimi siyaset
Paylaş

İlkay DÖNERTAŞ- Helin GÜNDOĞAN

Gün olmuyor ki ülke gündeminde, her gün bir yerlerde çocukların ve kadınların ölümleri duyulmasın! Kürt ve Türk kadınları artık kardeşçe bir yaşam beklerken, bunun özlemini ve hayalini kurarken, ülke gündeminde savaşta ve çözümsüzlükte ısrar edilen günlerden geçiyoruz. Gençlerin, çocuklarımızın her gün sokak ortasında dövülerek öldürüldüğüne tanık oluyoruz, televizyonlardan izlediklerimiz ya da doğrudan yaşadıklarımız, bizlerin psikolojik sıkıntılar yaşamasına sebep oluyor.
Mahallede bir çay aralığında sohbet ettiğimiz Dersimli kadınlar, hükümetin halkları mezhep çatışmasına itmek istediğini söylüyorlar. Ve bunların halkları ayrıştırmak, yarınlarımızın ve umutlarımızın bölünmesine neden olmak dışında bir amaç taşımadığını düşünüyorlar. Bu mezhep ve ırk ayrımcılığına karşı, hükümetin bu politikaları karşısında birleşip güç olmak gerektiği konusunda ise herkes hemfikir. Diğer yandan ise her gün dağlarda kalekolların yapılması kadınlara barış sürecinin hayat bulmadığını düşündürtüyor ve bu durum sohbetteki tüm kadınları ayrıca kaygılandırıyor. Bir yandan çaylarımızı içerken sohbetimizde giderek derinleşiyor. Bir ara Sultan annenin anlattıkları toplantının havasını bir anda gerginleştirdi. Akraba ziyareti vesilesiyle İstanbul’a gittiğini, Sarıgazi mahallesinde bulunduğu evin balkonunda, altı polisin bir genci öldüresiye dövdüğüne tanık olduğunu anlatırken, derin bir nefes alarak ‘psikolojim bozuldu’ dedi. Kadınlar, gençler sokakta öldürülürken AKP hükümetinin barış sözüne güvenemiyor. Ve gözümüzün içine baka baka, kadınların feryatlarını gençlerin direnişini duymazdan gelerek kalekollar inşa etmesi çözüm yalanını da ifşa ediyor. Kadınlar, her zaman birlikten yana oldukları bir kez daha dillendiriyor. Hemen hemen söze katılan bütün kadınlar böyle düşünüyor: “birlik olmalıyız, yoksa bir şey olmaz”. Diyorlar ki “maden ocaklarında ölenler de, dağlarda yitip gidenler de hepsi ana baba kuzusu. Bu gençlere kıyanlara ne dense azdır”. “Hayat bizim için zaten büyük bir işkence bir yandan yoksulluğumuz bir yandan çocuklarımızın geleceğine dair kaygılarımız… İşsizlik onları bekliyor ve biz çaresiziz. Bundan büyük işkence olamaz. Bir de buna ‘akşam oğlum kızım eve dönecek mi, başına bir şey gelir mi’ kaygısı eklenince…” Hep bir ağızdan koca bir of çekiliyor.
Dersim’de bir kapıyı çaldık içeri girdik; bir dokunduk, neler neler duyduk! Arada birlikte ‘of’ çektik. Çünkü hepimizin ortak derdiydi anlatılanlar. Bir anne olarak yitip giden evlatlarımızı; kalanların ise geleceklerini düşünüyorduk ve bir kadın olarak elbette ki barışı! Hayatın her alanında biz varız ve her şey bizlerin hayatlarına değiyor, gözyaşlarımızda cisimleniyor. Artık zaman gözyaşlarımızın daha fazla akmaması için mücadele zamanıdır. Bizler sohbetimizde gördük ki Dersimli kadınlar her şeye rağmen umutlular; çünkü biliyorlar ki, bu devran böyle gitmeyecek!

ÖNCEKİ HABER

Mezar taşlarıyla barış olur mu?

SONRAKİ HABER

Türkiye\'nin bitmez Leyla\'sı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...