07 Haziran 2014 06:00

Bir gazete de zamanla demleniyormuş...

Evrensel bugün itibarıyla yirmi yaşından gün aldı. O günleri nasıl aldı diye düşünürken, Evrensel’in ilk sayısının kapağına bakıyorum. Ters E’li o müthiş ilk logonun hemen yanındaki köşe yazarları bölümünde Server Tanilli’nin fotoğrafıyla birlikte ‘Sorun Düzen Sorunu’ başlıklı yazısı yer alıyor.

Bir gazete de zamanla demleniyormuş...
Paylaş

Fatih POLAT

Evrensel bugün itibarıyla yirmi yaşından gün aldı. O günleri nasıl aldı diye düşünürken, Evrensel’in ilk sayısının kapağına bakıyorum. Ters E’li o müthiş ilk logonun hemen yanındaki köşe yazarları bölümünde Server Tanilli’nin fotoğrafıyla birlikte ‘Sorun Düzen Sorunu’ başlıklı yazısı yer alıyor.
İlk manşetimizin başlığı ise, ‘İşte Türkiye Gerçeği’. İnsan bugünden bakınca aylarca iç hazırlık dönemi geçiren ve azımsanmayacak ölçüde özel haber de biriktirmiş bir gazete olarak o haberlerden biri manşet olabilirdi diye düşünüyor. Ancak tarih sondan bakarak yaşanmıyor. O doğumun ne kadar sancılı gerçekleştiğini bilenler, uzun süren bir tartışmanın ardından Türkiye’nin o anki genel durumuna işaret eden bu manşette nasıl karar kılındığını da hatırlayacaklardır. Çok sayıda gazetenin olduğu bir dünyaya adım atarken, içinde bulunduğu ülkeyi nasıl tanımladığın da, okura senin duruş ve bakış noktana dair bir fikir verecektir. Yani, ‘İşte Türkiye Gerçeği’ derken, aslında kendi gerçekliğini de onun alt metninde anlatmış oluyorsun. Sanırım bu ve benzeri kaygılar bugün bizi o manşete götürmüştü.

‘ÇOK MUTLUYUM, BİZİ HAYVANLAR YÖNETİYOR’

Manşeti de, Evrensel’in ilk 1. sayfa çizeri olan İsmail Gülgeç’in, ‘Entelektüel Ayı’sı tamamlıyordu. Koltuğuna kurulmuş olan ‘Entelektüel Ayı’ elindeki piposunu tüttürürken, ‘Çok mutluyum be! Bizi hayvanlar yönetiyor’ diyordu.
Celal Başlangıç’ın ilk yayın yönetmeni olduğu Evrensel’in, ilk dış haberler servis şefi de Ertuğrul Kürkçü’ydü. Ortadoğu’yu Faik Bulut takip ediyordu. Günlük olarak 3 dilde çeviri yapan bugünkünden epey kalabalık bir dış haberler servisine ek olarak, sayıca hiç fena olmayan bir istihbarat servisi ve kültür servisleri vardı. İyi bir gazete yapmak için ilk günden itibaren gece yarılarına kadar çalışıldığına ve her gün biraz daha sıcak bir gazete gönderme telaşıyla taşra baskısında sürekli hat kaçırıldığına tarih tanıktır!..
Yirmi yıllık yayın serüveni içinde Evrensel, sayfa sayısı ve kadro olarak küçülmeler yaşadı ve ardından yeniden yenilenme hamleleri yapmaya yöneldi. Bunda mali etken başta olmak üzere, bu yazının sınırları içinde uzun uzun anlatmanın mümkün olmadığı nedenler etkili oldu.
Evrensel’in bu ilk döneminin ardından genel yayın yönetmenliğimizi İhsan ağabeyin (Çaralan’ın) yaptığı yıllar... Kendisiyle 20 yıldan fazla bir zamandır birlikte çalışan biri olarak benim resmi bir hitap biçimi kullanmam absürt olacaktır.
Aradan geçen dönem içinde bir gazetenin günlük işleyişinde geleneksel olarak var olan dikey hiyerarşileri önemli ölçüde değiştirdik. Sabah toplantıları, manşet toplantıları ve haftalık gündem toplantıları gibi gazetenin yönetimi, editörleri, servis şefleri ve muhabirlerinin birlikte katıldıkları toplantılar haline geldi. Yani yazı işleri iradesi genişleyerek ortaklaştı.

DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İÇİN GAZETECİLİK

Evrensel hem gazeteciliğin tüm profesyonel birikimine sahip çıkan, bu konudaki titizliğini hiç elden bırakmayan bir gazete oldu hem de Marx’ın 11. Tez’deki vurgusuna uygun olarak dünyayı değiştirme mücadelesinin gazeteciliğini yapmaya çalıştı ve çalışıyor. Buna uygun olarak da Evrensel’in iç mekanizmalarının oluşmasında piyasa gazeteciliğindeki basit şirket mantığı değil, gazeteyi her gün var eden ekibin tercihleri belirleyicidir.
Kuruluşumuzdan bir yıl sonra Evrensel’in gazeteciliğini bütün heyecanı, atılganlığı ve çalışkanlığıyla temsil eden arkadaşımız Metin Göktepe’yi görevi başındayken yitirdik. Ondan sonra, polislerin gözaltına alıp alçakça döverek katlettiği sevgili arkadaşımız Metin, Evrensel’i çok yakından tanımayanların bir adlandırma biçimi de oldu; ‘Metin Göktepe’nin gazetesi’.
Aradan geçen yıllar içinde ilk çizerimiz ve dostumuz İsmail Gülgeç’i yitirdiğimizin haberini aldık, sonra Server Tanilli’yi, başından beri birlikte Evrensel’in emektarlığını yaptığımız İbrahim Dayımızı (Duacı), Erdal Şekeroğlu, Cem Yalın, Hasan İşler, Saffet Uysal ve son olarak da yazarlarımızdan Bülent Habora’yı yitirdik.
20 yıllık dönem içinde yüzlerce yazar ve gazeteci Evrensel’e katkı sundu. Halen seksenin üzerinde yazarı olan bir gazete olarak, birini ansam, diğerinin hatırı kalır diye de düşünerek
burada tek tek anamıyorum.
Gülgeç’ten sonra özgün çizgisiyle Ertan Aydın Evrensel’de uzun yıllar çizdi, sonra da halen keyifle birlikte çalıştığımız Sefer Selvi. Evrensel’in 1. sayfasında 10 yıldır kıvrak zekası ve güçlü bileğiyle çizen Sefer Selvi, çizdiği karikatürüyle kendisine bize Başbakan Erdoğan’ın açtığı ilk karikatür davasını ‘kazandırmıştı.’ Erdoğan’ın kendisini ‘Acı, elem ve ızdıraba sürüklediğini’ öne sürerek açtığı 10 bin liralık tazminat davasında önce mahkum olduk, ancak dava Yargıtay’da bozulunca paramız iade edildi ve o ayakkabı kutularına girmekten kurtuldu.
Evrensel’i diğer gazetelerden ayıran temel bir yönü de çoğu işçilerden, emekçilerden gelen mektuplardan oluşan ‘okur mektupları’dır. Soma’da resmi olarak açıklanan haliyle 301 maden işçisinin hayatına mal olan taşeronlaştırmanın, vahşi çalışma koşullarının, kapitalizmin ne demek olduğunu biz daha önce Türkiye’nin yüzlerce farklı fabrikasından, işçi havzasından gelen işçi mektuplarıyla duyurduk. Haber yönü güçlü olan bu mektuplardan bazılarını da manşet yaptık. Hâlâ, Türkiye’nin, dünyanın bütün olumlu değerlerinin üreticisi olan işçi sınıfının hak ettiği bir gazeteyi var edememiş olmaktan hayıflanır dururuz!..
1990’ların ikinci yarısında OHAL’i yaşadık. Gazetemizin Kürt illerine girişi yasaklandı ve kontrgerilla güçleri Diyarbakır büromuzu basarak arkadaşlarımızı tehdit ettiler. O dönemi İstanbul’dan, nöbetleşe olarak Diyarbakır büromuza gidip çalışarak aştık.

GÖĞE BAKMAYA DEVAM

Aradan geçen yıllar içinde bir sürü yanlış da yaptık... Ama hep yanlışlarımızdan sonuçlar çıkarmaya çalışarak doğrularımızı artırmaya çalıştık... Türkiye’nin ‘mülksüz gazetesi’ olan ve çalışanlarının, okurlarının omuzlarında taşınan Evrensel’i tutkulu bir aşk ile sevdik, halen de seviyoruz... Bu yazıdaki birinci çoğul şahıs vurguları tahmin edileceği gibi sadece gazetenin merkezinde bulunanları değil, yurt içi ve yurt dışı bürolarındaki tüm emektar arkadaşlarımızı kapsıyor.
Biz başkalarından ve birbirimizden öğrenmeyi seven bir ekibiz. Elbette daha iyi olmak için bitmez bir yarış tutkumuz var, ama konu komşuya karşı hiçbir zaman kibirli olmadık, olmayız!.
Geçtiğimiz günlerde çekmecemi karıştırırken gazete binasının önündeki ilk gün fotoğrafımıza denk geldim. Turgut Uyar’ın “Göğe Bakma Durağı”ndaki gibi hep birlikte göğe bakıyoruz. Halen öyleyiz...
Ve bir de şu var; bir gazete de tıpkı çay gibi zamanla demleniyormuş. Çocukluk tepkilerimizi, hamlıklarımızı çayın daha oturmamış o ilk haline verin. Galiba şimdi biraz daha demlendik... Ama çocukluk heyecanımızı da hiç elden bırakmayacağız ve hep genç bir gazete olmanın bir yolunu bulacağız!

ÖNCEKİ HABER

Mücadelede nice 20 yıllara…

SONRAKİ HABER

20 yaşında bir bilge: evrensel

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...