07 Haziran 2014 06:00

Evet, ama yetmez!

Gazi Mahallesi’nin çatışma ve ölüm haberleri geliyordu.Devletin en karanlık yüzü bir amansız provokasyona sıvanmış, Türkiye’yi büyük bir kan gölüne çevirmenin uygulamasını yapıyordu.

Evet, ama yetmez!
Paylaş

Celal BAŞLANGIÇ*

Gazi Mahallesi’nin çatışma ve ölüm haberleri geliyordu.
Devletin en karanlık yüzü bir amansız provokasyona sıvanmış, Türkiye’yi büyük bir kan gölüne çevirmenin uygulamasını yapıyordu.
Yenibosna’daki üç katlı binada yeni bir gazeteyi etiyle kemiğiyle var etmenin sancılarını yaşıyorduk tam o sırada.
Daha kolları yeni sıvamıştık, sonradan adı Evrensel olacak gazete için.
Yani daha adını bile koymamıştık gazetenin.
Bir yandan grafik tasarımını yapıyor, bir yandan kadrolaşma çalışmalarını sürdürüyor, diğer yandan da ülkenin bu en karanlık dönemlerinden birine tanıklık ediyor, yaşananları izlemeye çalışıyorduk.
Ama o anda bu haberleri derleyip toparlayıp manşete çekme, fotoğraflarla, yazılarla, izlenimlerle ertesi gün okura ulaştırma şansına sahip değildik.
Herhalde bir gazete ve bir gazeteci için en şanssız an budur.
Zaten ülke, hiç bitmeyen çalkantılı ve kanlı süreçlerinden birini yaşıyordu yine.
Faili meçhullerden, köy boşaltmalardan, dağlarda çatışmalardan, kentlerde özel polis timleri teröründen, işkencelerden, hapislerden inşa edilmiş karanlık bir tünelden geçiyordu Türkiye.
Her hükümet yaşanan “özel savaş” için bir bakanlar kurulu oluşturuyordu sanki.
Evrensel’e hazırlık sürecinde katılan birkaç muhabir arkadaşımız dakika dakika gelişmeleri bildiriyordu Gazi Mahallesi’nden.
Bunlardan biri de gazetenin “en cevval muhabiri” olmaya aday Sevgili Metin Göktepe’ydi.
Haberler geldikçe yerimizden zıplıyorduk.
Çünkü biliyorduk ki bütün bu haberleri ertesi gün çıkacak hiçbir gazetede doğru dürüst okuyamayacaktık. Onlarca gazete dolusu yalan boca edilecekti üzerimize.
Bizim gazetemiz de henüz hazırlık aşamasındaydı.
Bir çaresizlik anıydı yaşanan.
İhsan Çaralan, bir yandan olayların üzüntüsü, diğer yandan da yaşadığımız çaresizliğin sıkıntısı yüzüne vurmuş halde geldi yanımıza:
“Keşke şu anda gazete çıkıyor olsaydı.”
Haklıydı ama yapacak bir şey yoktu. “Sıkma canını” dedim, “Nasıl olsa bu memlekette, bu ceberut devlet varken bu vahşet bitmez.”
O sırada yeni çıkacak gazetenin tipolojisiyle uğraşıyorduk ekranın başında, başlık ve yazı karakterlerini oluşturmaya, mizanpajını belirlemeye çalışıyorduk; Yazı işlerinden Yurdaer Erkoca ve şimdi evrenin sonsuzluklarından bize gülerek bakan Evrensel’in Görsel Yönetmeni İsmail Gülgeç’le birlikte.
Bugünden düne bakarken doğru anlaşılması için söylemek gerekirse, Evrensel’in kuruluş aşamasındaki süreçte, sosyalistler ne ÖDP’yi kurmuştu,  ne EMEP’i.
Ama 12 Eylül’den sonra Türkiye’nin sosyalist solda yer alan gazetecileri bir büyük birlikteliği gerçekleştirmişti Evrensel’de.
12 Eylül öncesinin sosyalist soldaki ayrışmalarını aşan belki de ilk büyük birliktelik yaratılmıştı.
Yazı işleri müdürlüğünü Yurdagül  Erkoca’nın, haber merkezi müdürlüğünü Murat Çelikkan’ın, dış haberler servisi şefliğini Ertuğrul Kürkçü’nün, ekonomi servisi şefliğini Prof. Ahmet Çakmak’ın, kültür servisi şefliğini Celal Üster’in, spor servisi şefliğini Metin Kurt’un, yurt haberler servis şefliğini İsmail Kayhan’ın, ankara büro şefliğini Doğan Yurdakul’un, izmir büro şefliğini Elvan Feyzioğlu’nun yaptığı; hemen her kademesinde gerek mesleklerinde başarılı, gerekse inançlarına su katılmamış gazetecilerin çıkardığı bir gazete yaratılmıştı sonunda.
Elbette kolay bir süreç değildi. Yaşanılacak ve öğrenilecek daha çok şey vardı.
Ama ne yaşanırsa yaşansın, bu süreçten dosta düşmana “Solcular bir araya gelip bir gazete çıkarmaya kalktılar, kavga dövüş onu da beceremediler” dedirtilmeden çıkıldı.
Yaşanan iç tartışmalar kavgaya dönüştürülmeden aşıldı ve en önemlisi Evrensel’in yayını bir gün dahi aksamadan sürdürüldü.
Geriye anımsanmaya değer anılar kaldı elbette.
Sevgili İsmail Gülgeç sadece görsel yönetmenliğini değil, aynı zamanda birinci sayfa çizerliğini de üstlenmişti Evrensel’in.
Günlük karikatürler de İsmail’in yarattığı “Hayvanlar” olacaktı. Bunlardan biri de ünlü Entelektüel Ayı’ydı.
Gazetenin ilk sayısındaki birinci sayfasındaki karikatüründe elinde piposu, boynunda atkısıyla kurulmuş Entelektüel Ayı’yı konuşturmuştu İsmail:
“Oh be çok mutluyum. Bu ülkeyi hayvanlar yönetiyor.”
Hele o dönem iyice tehlikeliydi bu laf. Hemen dava açılırdı “Hükümetin manevi şahsına hakaret”ten.
Şehir kalıbında karikatürdeki sözü değiştirmeye karar verip, “Oh be çok mutluyum, bizi hayvanlar yönetiyor” yaptım.
Ama yine de “külyutmaz” savcıların dikkatinden kaçmadı ve yapıştırıverdiler davayı.
Şimdi, 20 yıl önceki Evrensel’in birinci sayfasındaki o karikatüre bakınca insan kendini alamıyor “Al bugün de aynen kullan” demekten.
Gazeteyi yayımlarlarken hiç de “tarafsız” olmadığımızı ilan etmiştik. Bir gazeteci objektifliği mutlaka olacaktı ama elbette taraftık; haklıyla haksız, ezenle ezilen, sömürenle sömürülen, mazlumla zalim, katille maktul arasında.
Bir büyük yolculuktu çıkılan “sessizlerin sesi” olmak adına; insanların gerçekleri öğrenme, özellikle de yoksulların, emekçilerin, ezilenlerin, ulusal varlıkları inkar edilenlerin, ötekileştirilenlerin gerçeklerini öğrenme hakkı adına…
Evrensel bu çizgisini kendi siyasi doğrultusunda 20 yıldır kesintisiz sürdürdü. Zaten sahipliği değişmeden böylesine uzun soluklu bir gazete olarak hem Türkiye’nin, hem de sosyalist solun tarihine şimdiden yazdırdı adını.
Birlikte yola çıktığımız arkadaşlarımızdan, gencecik Gazeteci Fatih Polat’ın bugün, 20 yıl önce benim yerine getirmekten onur duyduğum genel yayın müdürlüğü görevinde bulunması… Nuray Sancar’ın genç gazetecilikten, hâlâ daha genç ama deneyimli yazarlığa yürümesi… Gazetenin “Aydın Abi”si, Aydın Çubukçu’nun 20 yıldır bilginin ve aklın simgesi olarak Evrensel’in bugün de güven veren yüzü olması… İşte bütün bunlar da dünkü Evrensel’den bugünkü Evrensel’e uzanan çizginin canlı bağlantılarından birkaçı.
Şimdi bulunduğum bu noktadan geriye doğru bakınca, “yaşanası güzellikler” olarak kalan Evrensel’in kuruluş günleri için “İyi ki yaşamışım” diyorum.
Elbette daha yapacak çok iş var; anlatmamız gereken daha çok gerçek, bunları ulaştırmak zorunda olduğumuz daha çok insan, yapmamız gereken çok daha iyi gazeteler var.
O zaman da insan gelinen noktada doğal olarak “Yetmez, ama evet” demek kolaycılığına inat, “Evet, ama yetmez” demekten kendini alamıyor.
Zaten adaletsizliğin, eşitsizliğin, vicdansızlığın böylesine büyük olduğu ülkemizde, coğrafyamızda ve dünyamızda yapılacak en iyi gazetecilik bile daima eksik kalacaktır.
Nice yaşlara, yolun açık olsun Evrensel!

* Evrensel’in İlk Genel Yayın Yönetmeni

ÖNCEKİ HABER

Alternatif haber kaynağı olarak Evrensel

SONRAKİ HABER

Ötekilerin sesi olan 20 yıl

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...