05 Haziran 2014 06:00

Kupaya doğru E: 'Gürültü', 'koku' ve Fransa

Futbolda Fransa milli takımı ve “istikrar” kelimelerini yan yana getirmek hiçbir zaman kolay olmadı. Belki de bu yüzden Jules Rimet’nin şahsında “Dünya Kupası’nın mucidi” olarak adlandırabileceğimiz “Maviler” Avrupa’da İtalya, Almanya, İspanya gibi ülkelerin arkasında kaldı.

Kupaya doğru E: \'Gürültü\', \'koku\' ve Fransa
Paylaş

Mithat Fabian SÖZMEN

Futbolda Fransa milli takımı ve “istikrar” kelimelerini yan yana getirmek hiçbir zaman kolay olmadı. Belki de bu yüzden Jules Rimet’nin şahsında “Dünya Kupası’nın mucidi” olarak adlandırabileceğimiz “Maviler” Avrupa’da İtalya, Almanya, İspanya gibi ülkelerin arkasında kaldı.
Michel Platini’nin futbol sahalarını şereflendirdiği 1980’lerde iki kez şampiyonluğa yaklaşan ancak yarı finalde turnuvaya veda eden Fransa, Platini sonrası 1990 ve 1994’te Dünya Kupası’na dahi kalamayarak büyük bir krize girdi.
Çöküş, hayırlıydı. Fransa, ülke içerisindeki Afrikalı nüfusa dönemin Paris Belediye Başkanı(geleceğin Cumhurbaşkanı) Jacques Chirac düzeyinde ırkçı bir yaklaşım(Le bruit et l’odeur konuşması *) gösterirken, bu politikanın futbolu da etkilememesi beklenemezdi.
Kimi zaman gizli kimi zaman açıkça sergilenen bu ırkçı yaklaşıma karşı toplum içerisindeki homurdanmalar artarken futbol takımının yeniden şekillenişinde de bir revizyona gidildi. Fransa’nın, 1994 Dünya Kupası’nı kaçırmasına sebep olan, 2-1’lik Bulgaristan yenilgisinde kadroda Bernard Lama ve Marcel Desailly dışında Afrikalı yoktu. Şampiyonluğun kazanıldığı 1998 finalinde ise Lama(yedekti) ve Desailly’e, takımın en iyileri olarak Zinedine Zidane, Lilian Thuram, Christian Karembeu, Patrick Vieira gibi isimler eklenmiş; genç Thierry Henry ise geriden gelen önemli bir neslin habercisi olarak kendisini göstermişti.
Fransa 1998 ve 2000 Avrupa Kupası zaferlerinin ardından klasik istikrarsızlığına döndü. Şampiyonluğun önemli bir adayıyken 2002’de kabus gibi bir performansla gruptan dahi çıkamadılar. 2004’te çeyrek finalde Yunanistan’a kaybettiler. 2006 Dünya Kupası’nda yeniden finali gördüler ama bu kez İtalya’ya kaybettiler. “Fransa kendi geliyor” denirken 2008 Avrupa Kupası ve 2010 Dünya Kupası’nda yeniden gruptan çıkamayan bir Fransa’ya tanıklık ettik. Euro 2012’de de İspanya’ya çeyrek finalde elenmekten kurtulamadılar.
“İstikrarsızlık” demiştik değil mi... En yakın örneği 2014 Dünya Kupası’na katılma şansını elde ettikleri play-off mücadelesinde yaşandı. Ukrayna’da alınan 2-0’lık yenilgi sonrası L’Equipe, “Tarihin en kötü Fransa’sı mı” sorusunu sorarken rövanşta 3-0’lık galibiyetle herkesi şaşırttılar. Kadro, Chirac’ın “Pis kokulu ve gürültücü” dedikleriyle dolu. Yani sağlam. Ribery’nin formsuzluğu ise düşündürüyor. Bakalım, İsviçre, Ekvador ve Honduras’lı E Grubu’nda karşımıza hangi Fransa çıkacak...

*Le bruit et l’odeur... Manası “Gürültü ve koku.” Jacques Chirac’ın 1991 yılında göçmenlere ilişkin yaptığı bir konuşmada sarf ettiği bu sözler, tipik bir ırkçı burjuva yaklaşımın örneğiydi. Chirac, “Zaten zor geçinen bir Fransız işçi ailesi, hemen yanındaki evde 3-4 dört eşli, 20 çocuklu, çalışmadığı halde devlet yardımıyla kendisinden fazla para kazanan birilerini gördüğünde ne yapabilir? Buna gürültü ve kokuyu da eklerseniz Fransız işçi deliye döner” diyordu. Chirac, ülkenin ucuz işgücü Afrikalılar ile yerli işçilerin birbirinden nefret etmesini ve böylece asla bir araya gelerek sermayenin karşısına dikilememelerini istiyordu. Bu, göçmen nüfusa karşı devletin en tepesinden yapılan ırkçılık, 1995’te Zebda grubu tarafından “Le bruit et l’odeur” şarkısıyla hak ettiği cevaplardan birini almıştı.


FRANSA: RİBERY NE ALEMDE?

Didier Deschamps’ın çalıştırdığı Fransa sahaya genel olarak 4-3-3’le yayılıyor. Orta alanda Yohan Cabaye, Blaise Matuidi ve Juventus’ta harika bir sezon geçiren Paul Pogba, takımın en kuvvetli isimleri. Ancak Fransa’nın “başarı” kabul edebileceği bir sonuç için bu dengeli üçlünün savunmada ve hücumda da desteklenmesi şart. Santfor Karim Benzema’nın solunda Franck Ribery yer alacak. Sağ açıkta ise gözler Mathieu Valbuena’da. Başarı için Bayern’de sezonun ikinci yarısında büyük bir düşüş içine giren Ribery’nin formu kritik önemde.

EKVADOR: MAÇLAR 3 BİN METREDE OYNANSA ŞAMPİYON!

Yüksek rakımlı memleketlerin takımı Ekvador’un panterleri, biraz da bu sebepten evinden dışarı adım attığı anda kediye dönüşüyor. Elemelerde 3 bin metre rakımlı Quito’da yalnızca 2 puan kaybeden Ekvador, deplasmanda ise sadece bir galibiyet alabildi. Önemli hücumculara sahip olan Ekvador, aynı kaliteyi takımın geri kalanında sahip değil. Kendi evleri dışında da oynamayı öğrenmeleri şart.

İSVİÇRE: TEK EKSİKLERİ ‘9’ NUMARA

Sapasağlam bir takım... Bayern ve Dortmund’la iki Şampiyonlar Ligi kazanan Ottmar Hitzfeld’in ekibi çok güçlü bir savunmaya ve Diego Benaglio ile önemli bir kaleciye sahip. Ancak bununla sınırlı bir takımdan bahsetmiyoruz. 4-2-3-1 oynayan kırmızı beyazlılar, orta alanda Gökhan İnler ve Valon Behrami, hücum hattında Granit Xhaka ve Xherdan Shaqiri’ye sahip. En büyük sıkıntıları gerçek bir golcü. Evinde düzenlenen 1954 Dünya Kupası’ndan bu yana çeyrek final göremeyen İsviçre, bu kez bu yolda önemli bir şansa sahip.

HONDURAS: HEDEF İLK GALİBİYET

Üst üste ikinci kez Dünya Kupası’na katılmayı başaran Honduras, turnuvanın en zayıf ekiplerinden. Orta Amerika temsilcisi Dünya Kupaları tarihindeki ilk galibiyetini almak için Brezilya’da olacak. Bundan yukarıya hedef koymak iyimserlik olur.

ÖNCEKİ HABER

Buca’da emekçilere OHAL uygulaması

SONRAKİ HABER

Bir mendil kömür

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...