02 Haziran 2014 07:35

Durmak, oturmak yürümek yasak

Taksim’e gitmek için Kocamustafapaşa’dan İETT otobüsüne biniyorum. Şoför Unkapanı’na kadar gideceğini söylüyor. Valilik kararıyla Taksim’e otobüslerin gitmesi yasaklanmış.

Durmak, oturmak yürümek yasak
Paylaş

Ercan KARAKAYA

Taksim’e gitmek için Kocamustafapaşa’dan İETT otobüsüne biniyorum. Şoför Unkapanı’na kadar gideceğini söylüyor. Valilik kararıyla Taksim’e otobüslerin gitmesi yasaklanmış. İşe nasıl gideceğini soranlara bir şey yapamayacağını söylüyor şoför. Unkapanı’nda inip taksiye binmek istiyorum, ama nafile. Yürümekten başka çare yok. Tünel’den İstiklal Caddesi’ne girince tek tip sırt çantalı, ellerinde ve çantalarında coplar olan onlarca sivil polis göze çarpıyor. İlerledikçe tüm sokak girişlerinde aynı manzarayla karşılaşıyorum. Her sokak başında onlarca sivil polis. Bazı ara sokaklarda yığınak yapmış çevik kuvvet polisleri ve TOMA’lar. Polislerin dışında İstiklal’de olan herkeste tedirginlik var. Yan yana yürüyenler alçak seslerle konuşuyor. Turistler ise şaşkın, ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Ara sokaklarda işi olanlar boşuna çabalıyor, içeri girmek yasak. Nedenini sorana verilen tek cevap; “Yasak.”  

Galatasaray Lisesi’ne yaklaştıkça yığınak artıyor. Lisenin önü ve karşısı sivil polis, çevik ve TOMA’yla kuşatılmış.

DEMOKRASİ BU OLSA GEREK

Polis, polis, polis... Resmi, sivil, çevik, özel tim, ellerinde ne varsa hepsini getirmişler Taksim’e. Başbakan söylemişti; Taksim’e gitmek isteyenlere A’dan Z’ye gereken yapılıyordu. Taksim’e Saat 19.00’a doğru Taksim Dayanışması’nı oluşturan kurumların temsilcileri Meşelik Sokak’tan İstaklal’e girmek isteyince polis barikatıyla karşılaştı. CHP ve HDP milletvekilleri, kurum temsilcileri polis amirleriyle görüşüyor. Anayasal haklardan, demokrasiye, özgürlüğe, Taksim’de açıklama yapmanın yasaklanamayacağını anlatmaya çalışıyorlar. Yapılan görüşmelerden birkaç metre ilerde olan İstiklal’de açıklama yapıp dağıla bilecekleri söyleniyor. Demokrasi bu olsa gerek! En azından hiçbir şey söylemeden saldırmıyorlar. Bir süre sonra İstiklal’de ilk müdahale başlıyor. Dayanışma üyeleri yuhalıyor, ama adım atmalarına imkan yok. Atılan gazdan herkes etkileniyor. Mimar Mücella Yapıcı rahatsızlığına rağmen orada. İsyan ediyor. 12 Eylül’de bile bunları görmediğini söylüyor.

HERKES POTANSİYEL TEHLİKE

Meşelik sokağın hemen yanında Küçük Parmakkapı Sokak’ta ters kelepçeli 8 genç duvara dizilmiş şekilde bekletiliyor. Başlarında onlarca polis. CHP’li Mahmut Tanal ve HDP’li Levent Tüzel barikatı aşmayı başarıp gençlerin kelepçelerini söktürüyor. Mahmut Tanal 8 kişiden 4’ünün kardeş olduğunu ve çalıştıkları inşaatta gözaltına alındıkları bilgisini veriyor. Gazeteci arkadaşlarla birlikte ara sokaklardan İstiklal’e tekrar girmeyi başarıyoruz. Polis İstiklal’i boşaltmış. Eylem yok, slogan yok. Yürüyen, duvar kenarlarında oturan kişiler var. Sıraya dizilmiş bir grup çevik kuvvet geliyor, herkesi önüne katıyor. “Burada duramazsınız” diyerek herkesi sürüklemeye başlıyor. Oturan, yürüyen, ayakta bekleyen herkes potansiyel tehlike! Biz de aynı muameleye uğruyoruz. Bir erkek ve kadın duvar kenarında bir birine sarılmış tehlikeden korunmaya çalışıyor. Çevikler hemen yanı başlarında; “Gidin buradan.” Soru sormak saldırı için yeterli. “Neden?​” bile diyemeden bu iki kişinin üzerine 5-6 çevik birden yürüyor. Ara girenler sayesinde dayaktan kurtuluyorlar. Az ilerde bir kafenin içine giriyorlar bu sefer. Oturmak da yasak. Alabildiklerini dışarı çıkarıp sürüklemeye devam ediyorlar. Şimdi de bir mağazanın çalışanları kapı önünde olanı biteni izliyor. Bir polis onları da uyarıyor; “İçeri girin.”

Aynı şeyler saatlerce tekrar etti. Polis sürükledi, gaz attı, dövdü, yerlerde sürükledi, ama insanlar tekrar geri döndü. Tek bir slogan ya da alkışa, bir anda yüzlerce kişi eşlik etti. Tedirginlikler birden bire atıldı. İstiklal’de, ara sokaklarda, en çok “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı insanları birleştirdi.

Eve dönmek için Karaköy-Kadıköy vapuruna biniyorum. Herkeste bir yorgunluk. Vapurun kalkmasına kısa bir süre kala bir gurup genç “Taksim bizim, İstanbul bizim” sloganıyla vapura giriyor. Tüm vapurda alkış tufanı kopuyor. Herkes sloganlara eşlik ediyor. Az önceki yorgun insanlar biranda canlanıyor. Sloganlar ve marşlarla Kadıköy’e varıyoruz.
Diktatör olmakla eleştirilince küplere binen Başbakan Erdoğan, yine kızacak belki ama Cumartesi günü Taksim’de yaşananlar ancak diktatörlük olan bir ülkede yaşanırdı.
 

ÖNCEKİ HABER

Bu vahşeti halka ulaştırmak mühim bir eylem

SONRAKİ HABER

Konuşmaktan çok yapma zamanı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...