02 Haziran 2014 06:00

Şampiyon İspanya duble peşinde

1962’den beri Dünya Kupası’nı üst üste iki kez kazanmayı başarabilen bir takım çıkmadı. Önemli adaylar vardı elbette. Ancak hep bir şeyler eksikti.1974’te Pele yoktu, 1990’da Maradona ve arkadaşlarına karşı futbolun adaleti!

Şampiyon İspanya duble peşinde
Paylaş

KUPA’YA DOĞRU: B GRUBU ATEŞ GİBİ

Mithat Fabian SÖZMEN

1962’den beri Dünya Kupası’nı üst üste iki kez kazanmayı başarabilen bir takım çıkmadı.  Önemli adaylar vardı elbette. Ancak hep bir şeyler eksikti.
1974’te Pele yoktu, 1990’da Maradona ve arkadaşlarına karşı futbolun adaleti!
1998’de Zidane ev sahibi Fransa’yı taşıdı ve Brezilya’ya ‘dur’ dedi, 2002’de ise Fransa takım halinde kendini durdurdu!
Hiçbir şampiyon, 1958 ve 1962’nin Garrincha’lı, Pele’li, Vava’lı, Didi’li Brezilyası’nın başarısını tekrar edecek kadar iyi değildi.
Bugünlerdeyse dünya futbolu, tarihin en dominant milli takımlarından birine şahitlik ediyor. İspanya 2008 ve 2012 Avrupa Kupası’nı ve 2010 Dünya Kupası’nı kazanmayı başardı. Kulüp takımları senelerdir Avrupa’nın zirvesinde. Barcelona’nın oynadığı top hakimiyetine dayalı tiki taka, tüm dünya futbolunu değiştirdi. Şampiyonlar Ligi’nde bu yıl finali iki İspanya takımı(Real Madrid-Atletico Madrid) oynadı. UEFA Kupası’nı da yine bir İspanya takımı, Sevilla kazandı.
İspanya futbolu zirvedeki konumunu sürdürüyor. Bu haliyle kuşkusuz Dünya Kupası favorileri arasında da ev sahibi Brezilya ile birlikte öne çıkan takımlar arasında yer alıyor. Elbette önce grup aşamasından geçmeliler ancak grubun hakkını verelim, hiç de teslim olacak takımlar yok. En önemli rakip Hollanda. 2010 finalinde İspanya’nın rakibiydi. Portakallar, Dünya Kupası grup elemelerinde 10 maçta 9 galibiyet ve 34 golle muhteşem bir performans sergiledi. Bir önceki Dünya Kupası’nda Marcelo Bielsa’nın turnuvanın en heyecan verici futbol oynayan takımlarından biri haline getirdiği Şili de halen çok eğlenceli ve sürpriz yapması muhtemel. Avustralya ise potansiyeli düşük olsa da direnci yüksek bir takım. Grubun ikincisi 2. turda muhtemelen A Grubu’nu lider tamamlayacak olan Brezilya ile eşleşeceği için liderlik önemli.
Bakalım turnuvanın sonunda İspanya’nın tarih sahnesindeki biricikliğini mi konuşacağız, yoksa tekrar edilemeyen şampiyonluk için gerekçeler arayanlara mı katılacağız...


İSPANYA: GÖZLER XAVİ’NİN ÜZERİNDE

Vicente Del Bosque, Brezilya’ya gelirken önemli bir karar verdi ve Jesus Navas ile Alvaro Negredo’yu kadronun dışında bırakarak formsuz ancak milli formaya alışık ikili Fernando Torres ile Juan Mata’yı dahil etti. Kağıt üstündeki verilere ve sahada gördüklerimize baktığımızda İspanya son 6 yılda dünyayı sarsan futbol takımına bir hayli benziyor. Beşiktaş’taki kısa dönemi boyunca “Yeniköy Kasabı” gibi aşağılamalara maruz kalan usta hoca Del Bosque’nin vereceği önemli kararlardan biri 4-2-3-1’in 1’ini, yani santforunu kimin oluşturacağı. Del Bosque son dünya kupasında tercihini genellikle aslen bir orta saha oyuncusu olan Fabregas’tan yana kullanmış, Barcelona’nın “Gizli 9 numara” geleneğini sürdürmüştü. Aradan geçen yıllarda dünya futbolu “gizli 9”lara karşı daha güçlü defansif taktikler geliştirdi ve burada da yeni milli Diego Costa’nın yapacakları öne çıkıyor. İspanya için en büyük soru işareti, dünyanın gördüğü en büyük orta alan maestrolarından Xavi’nin form düşüklüğü olacak.


HOLLANDA: YİNE Mİ ‘GÜZEL KAYBEDECEKLER’?

Portakallar, Türkiye’nin de yer aldığı eleme grubunda fırtına gibi esmişti. Hepimiz hatırlıyoruz, o yüzden tekrara gerek yok. Ancak Robben, Van Persie, Huntelaar, Sneijder gibi isimlerle hücum hattında son derece yetenekli ve tecrübeli olan Louis Van Gaal’in öğrencileri savunmada bunun tam aksi bir profile sahip. Blind, de Vrij, Janmaat, Kongolo, Martins Indi, Verhaegh, Vlaar ve Veltman’dan oluşan savunma hattı gençliği ve tecrübesizliğiyle dikkat çekiyor. 29 yaşındaki Vlaar ve 30 yaşındaki Verhaegh dışındaki oyuncuların hepsi 24 yaşın altında. Vlaar ve Verhaegh de kariyerleri boyunca milli formanın gediklisi olacak kadar üst düzey isimler olmadılar. “Güzel kaybetmesi” ile meşhur Hollanda için senaryonun değişmesi zor gözüküyor. Üstelik gruptan ikinci çıkmaları halinde A grubunu lider bitirmesi muhtemel Brezilya ile 2. turda karşılaşacaklarını da hatırlatalım.


ŞİLİ: SAMPAOLİ BİELSA’YI ARATMIYOR

Marcelo Bielsa’nın Güney Afrika’daki çılgın Şili’sini unutmak mümkün mü? Dünya futbolundaki bütün yerleşik şablonları yerle bir eden hücumcu Şili 2.turda elense de oynadığı futbolla zevk vermişti. Bielsa sonrası güzel bir rüyadan uyandığımızı zannederken geçtiğimiz yıl Claudia Borghi’nin yerine göreve gelen Jorge Sampaoli, futbolseverlere dejavu yaşatmaya başladı. Şili, yine aynı hücumcu, delidolu Şili. Arjantinli Bielsa’ya büyük saygı duyduğu bilinen bir başka Arjantinli Sampaoli başarının sırrını “Oyuncuları amatör bir seviyede birlik haline getirmelisiniz. Oynadıkları oyundan zevk almaları gerek” şeklinde açıklıyor. Bizi heyecanlandırmaya yeterli. Eugenio Mena ve Mauricio Isla gibi iki hücumcu bekle oynayan Sampaoli’nin 4-3-1-2’sinde Jorge Valdivia’ya da, Alexis Sanchez’e de,  Eduardo Vargas’a da yer var. Takımın maestrosu kuşkusuz Arturo Vidal. Zayıf yanları ise savunmaları. Şahsen gönlüm bir kez daha Şili’den yana.


AVUSTRALYA: GENÇ KANGURULAR

Geçtiğimiz yıl Holger Osieck’in yerine görev başına gelen Yunanistan doğumlu Ange Postecoglou, genç bir takımla yoluna devam ediyor. Senelerce Premier Lig’de ter döken tecrübeli yıldız, Tim Cahill’in etrafına serpiştirilen Tommy Oar, Matthew Lewkie, Ben Halloran ve Tom Rogic gibi gençler ‘Kangurular’ı sürprize açık hale getirmeye çalışacak. Ancak Avustralya, 2006’daki gücünün çok uzağında ve gruptan çıkma ihtimali de imkansıza yakın gözüküyor.

ÖNCEKİ HABER

Caretta’da sendikaya tahammül yok!

SONRAKİ HABER

Bir yılın ardından Gezi...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...