23 Haziran 2011 11:36

Hem iş istiyoruz hem barış!

Seçimlere sayılı günler kaldı. Seçim meydanlarında son nutuklar atılırken bu nutukların en gözde malzemesi kadınlar ve onlara verilen vaatler. Yaşanan bunca sıkıntı orta yerde dururken iktidar partisi, kadınlar için daha fazla özgürlük getireceğini söylüyor, diğerleri de geri kalmıyor.Emek, Demokrasi, Özgürl&

Hem iş istiyoruz hem barış!
Paylaş
Meltem Akyol

Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloku’nun İstanbul 3. Bölge Bağımsız Milletvekili adayı Abdullah Levent Tüzel’in seçim çalışmaları süresince yüzlerce kadınla yüzyüze geldik, konuştuk, tartıştık. Kimi kapı ardına kadar açıktı bize, kimi kapıdan kovulduk. Pek çok kadınla beklentilerini, seçimleri konuşma şansımız oldu. Bunlardan bir kaçını sizlerle paylaşmak istedik.

‘Ben babandan dayak yedim ayrılmadım’

Evine konuk olduğumuz kadınlardan biri tekstil işçisi Nur. Nur 10 yıldır evli olduğu adamdan ayrılmak için mahkemeye başvurmuş, davası devam ediyor. Boşanmak isteyen her kadının yaşadıklarını yaşamış. Eşinden tehdit alıyor, ailesi sırt çevirmiş. Hatta sohbet sırasında annesinin söylediklerini hatırlatıyor: “Ben babandan senelerce dayak yedim, ayrılmadım sen neden ayrılıyorsun?​” Asgari ücretle çalışan Nur, Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloku’nu bu yüzden desteklediğini ifade ediyor. “Ben” diyor, “Hem iş istiyorum, hem barış. Hem emeğimin karşılığını almak istiyorum hem de savaş bitsin. İşte bütün bunların gerçekleşeceği yer Blok’tur.”

Vaatler kandırmıyor

Filiz Kamuş da genç bir kadın; 20 yaşında, 5 yıldır çalışıyor. O da diğer kadın işçiler gibi asgari ücretle çalışıyor. “Ücretin yetiyor?​” mu diye soruyoruz, başlıyor anlatmaya: “Nasıl yetsin, biz alıyoruz ücretimizi eve veriyoruz. Kalırsa kendi ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışıyoruz; artık ne kadar olursa... Böyle olunca her istediğini alamıyorsun tabii, ama ne yapalım işte.”

İlk kez oy kullanacak Filiz. “Abdullah Levent Tüzel’e vereceğim. Onun ülke için ve biz işçiler için çok şey yapacağını düşünüyorum” diyor.

Sevgi Yılmaz esnaf. Yolumuzun üstünde marketi. Her sabah selamlaşıyoruz. Kadınların en temel ihtiyacının özgürlük olduğunu düşünüyor: “Kadınlara özgürlük istiyoruz, kadınlar büyük sıkıntılar yaşıyor, gerek eşlerinden dolayı gerek evde olmalarından dolayı. Kadınlar çok şey istemiyor aslında; çalışmak istiyor, gezmek istiyor, hayatlarını yaşamak istiyor kısaca...”

Siyasi partilerin kadınlarla ilgili vaatlerine inanmıyor Sevgi. “Hep yalan söylüyorlar, gelen işine bakıyor, cebini doldurmaya bakıyor. İnanmıyorum vaatlere. Kapı kapı geziyorlar ama iş yapmaya gelince, yok... O yüzden fasa fiso diyorum” diye konuşuyor.

‘Bize en çok demokrasi lazım’

Gülşen Polat, genç bir Kürt kadını. Ülkenin en temel ihtiyacının demokrasi olduğunu söyleyerek ederek başlıyor söze ve devam ediyor: “Demokrasi var diyorlar ama sözde bir demokrasi var. Bizim ülkemize lazım olan şey demokrasidir, ama gerçek demokrasi. Yine başka bir ihtiyaç da barış ve kardeşlik. Sonra eğitimde Kürt çocuklarının yaşadığı bir sürü sorun var. Biz hep kötü muamele görüyoruz, zaten anadilimizle eğitim de alamıyoruz. Ama ben Blok’la bütün bunların değişeceğine inanıyorum.”

Sema Adıyaman, bir Kürt anası. Onun en temel talebi akan kanın durması. “Artık yeter! Kan akmasın, çocuklarımız ölmesin. Barış olsun, kardeşlik olsun” diye dile getiriyor isteklerini.

Benim hayatım diyebilmek...

Leyla da genç bir kadın. Konuşmak için şartları var: “Resim çekme, bir de soyadımı verme.” 26 yaşında, tekstil işçisi, ama şimdilerde evde, çünkü hasta annesine bakıyor. Okuldan almışlar. Küçük yaşta çalışmaya başlamışlardan o da. “Kadının hiçbir hakkı yok ki” diyor, “Okuldan biri mi alınacak, seni alırlar... İşten biri mi çıkacak, seni çıkarırlar... Ne istersin diye soran olmaz. Onlar karar verir, sen uyarsın. Uymam deme şansın yok. O yüzden ben kadınların özgür olmasını istiyorum. Kendi kararlarını verebilsinler, söylenenlere itiraz edebilsinler. Bir şey yap dediklerinde, yapmak istemiyorsam, benim hayatım diyebilmek istiyorum…”

‘Herkesin kendi evi olsun’

Sema da yeni evli, genç bir kadın. Kendi evi olsun istiyor. Kalabalık oturuyorlar çünkü; kaynana, kayınpeder, kayınlar… Bunun için çalışmak istemiş ama eşi dışarıda çalışmasına izin vermemiş. “Ben de” diyor, “Eve iş alıyorum. İşleri hallettikten sonra oturup bunları yapıyorum. Zor da olmuyor. Hiç yoktan iyidir.” Bir terlik firmasının belki hiç giyemeyeceği terliklerinin parçalarını birleştiriyor; 100 tanesini 2,5 TL’ye. Öyle kolay bir iş de değil. Oturuyoruz, sohbet boyunca biz de yapıyoruz onunla birlikte. Gülümsüyor çalışırken, daha doğrusu biz beceremezken: “Abla ilkin ben de zorlanıyordum ama şimdi hızlı oluyor, alışırsın merak etme” diye teselli ediyor. “Seçimler geldi, ne yapılmalı sence?​” diye soruyoruz, başını kaldırıyor utangaçça ve “Herkesin kendi evi olsun, ben onu isterim” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Performans sistemine hayır!

SONRAKİ HABER

Yasaklı ‘Yeşil Günler’ yasaklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...