29 Mayıs 2014 06:00

Kaybın acısı mı? Yoksulluğun sızısı mı?

Ülkemizde yaşanan en büyük cinayet bu olsa gerek. Ne acıdır ki Soma’daki madende bu cinayet yaşanmasaydı kimse Soma’yı ve Soma halkının yoksulluğunu bilmeyecekti.

Kaybın acısı mı? Yoksulluğun sızısı mı?
Paylaş

Ayşen Buldan TUFAN / Figen PEHLİVAN DEMİREL

Ülkemizde yaşanan en büyük cinayet bu olsa gerek. Ne acıdır ki Soma’daki madende bu cinayet yaşanmasaydı kimse Soma’yı ve Soma halkının yoksulluğunu bilmeyecekti. Öyle bir kent ki Soma, insanların madende çalışmaktan başka çareleri yok gibi. Tarım ve hayvancılık yok. İnsanlar yaşamak ve evlerine helal lokma götürmek için böylesi zor koşullarda çalışmak zorundalar. Sabah 8’de işe başlamak için gece 3’te yataklarından kalkıyorlar ve 5’te yollara düşüyorlar, dağ köylerinden bir de kelle koltukta yolculuk yapıyorlar. Eve geldiklerinde ise ne eşiyle ne de çocuklarıyla ilgilenebilecek halleri kalıyor. İşte bu zor yaşam yetmiyormuş gibi çocuklar babalarını, kadınlar da eşlerini kaybetti. Daha kundakta bebekler var ve çoğu çocuk babasını tanımayacak. Babalarının yokluğunun hesabını kim verecek.
Orada her evin  acısı ortak. Kadınlar, çocuklar ve Soma halkı Alevi-Sunni demeden herkesin acısına ortak olmaya çalışırken devlet, Alevi-Sunni ayrımı yaparak üzerine düşen görevi yerine getirmiyor. Sünni köylere bakanlar taziyeye gidiyor, ama Alevi köylerine gitmiyor. Orada ölenler insan değil mi? Orada ölenlerin eşleri ve çocukları yok mu?
Soma’da hayat bundan önce de zorluklar içindeydi bundan sonra daha da zor olacak. Kapılarını çaldığımız Elmadere köylüleri, yoksulluğun en çok olduğu köylerden birisi. İnsanların evlerinde oturucak bir koltuk, serecek bir halıları dahi yok. Odanın ortasına serilmiş bir hasır ve kenarlara pamuktan doldurulmuş yastıklar evin içindeki eşyalar. Eşlerin bir yatak odaları dahi yok. Birilerinin çocuk odasında bulunan televizyonlar bu insanların oturdukları odalarda duruyor. Çocukların üzerlerine giyecek kıyafetleri dahi yoksulluğu gözler önüne seriyor. Birilerinin çocukları alışveriş yaparken bu çocuklar ellerine verilen paketlerin ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Yoksulluğun vurduğu bu çocukların artık babaları da yok. Eve ekmek ve belki istedikleri bir bisikleti almak için çalışan babalarını kapıda dört gözle bekliyorlardı. Diğer çocuklar da daha ne olduğunu anlamadıkları için babası ölen kardeşleriyle aynı evin bahçesinde oynuyorlar. Elmadere köyü o kadar yoksul ki; cenazesi olan evlere yapılan yardımların  aslında tüm diğer evlere de yapılması gerekiyor. Sadece madende hayatlarını kaybedenlere değil o köyde yaşayan tüm ailelere ve özellikle çocuklara el uzatılmasını istiyorlar. Kadın dayanışmasını sergilemek için Ekmek ve Gül ekibinin gönderdiği bisikletleri ve okul çantalarını verdiğimiz ailelerde eşleri ölen kadınlar feryat ediyor: ‘Bizim çocuklarımıza bisikletleri eller aldı, bu nasıl bir hayat’ diyorlar. Yoksulluğun yanında kayıpların yaşanmışlığını yüzlerinde görmemek elde değil. Soma’da yaşanan gerçekler sadece madenci eşlerin ve ailelerin ağzından dinlemek ve duymak çok daha acı. Soma’da madende çalışmak bir gelenek haline gelmiş durumda. Dededen oğula geçmiş. Ve onlar şimdi hayatlarını kaybetmiş gençlerimizin ve ağabeylerimizin eşleri, anaları şunu istiyor: ‘Oğullarımızı, kocalarımızı bile bile ölüme gönderdik. Artık evlatlarımızın okumasını istiyoruz onları da madende ölüme göndermek istemiyoruz…’

*Manisa

ÖNCEKİ HABER

\'Cristiano Ronaldo\'nun gol sevinci film için planlanmıştı\'

SONRAKİ HABER

İşçiye dayak ve hakaret serbest mi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...