23 Haziran 2011 10:52

ÇENGELLİ İĞNE:Patlıcan ve süpürge ses

İkinci çaydanlıktaki çay da bitmek üzere. Tazelemek gerek. Kalabalığız, yetmez bile. Ayağımın altında, eteklerimden tutup saklambaç oynamaya çalışan iki veletten kurtulmaya çalışıyorum. Anasına bağırdım, “kız gelip çocuklarını alsana, maazallah çay dökülüp yanacaklar.” Oralı olmadı. Yanındak

ÇENGELLİ İĞNE:Patlıcan ve süpürge ses
Paylaş
Ayla Belek

İkinci çaydanlıktaki çay da bitmek üzere. Tazelemek gerek. Kalabalığız, yetmez bile. Ayağımın altında, eteklerimden tutup saklambaç oynamaya çalışan iki veletten kurtulmaya çalışıyorum. Anasına bağırdım, “kız gelip çocuklarını alsana, maazallah çay dökülüp yanacaklar.” Oralı olmadı. Yanındaki kırk yıllık dostuma kocasını anlatmayı sürdürdü. Efendim, kocası çok çocuk severmiş, amma ve lakin kendisi üçte kalmak istermiş de, iki çocuk da oğlan olunca, ille de kızın olmalı demiş etrafındakiler. Kız çocuk yaşlılıkta lazım olurmuş da, artık karnındakini doğurduktan sonra karar vereceklermiş tamam mı devam mı... Bir iki komşum da lafa dahil oldu, “kızlar vefakar olurlar”, “aileye daha bağlıdırlar” diye... Arkadaşım, gülümseyerek dinliyor, ne de olsa öğretmen emeklisi. Hem çocuk sever hem de küçük dünyaları dinlemeye, anlamaya çalışır. Ben de ondaki sabır yok ki.

Konu komşu toplanmış iki lafın belini kırıyoruz, arada sırada yaparız böyle. Terapi gibi gelir hepimize. Genellikle biz yaştakilerle bir araya geliriz. Bugün olduğu gibi, gelinlerin, kızların katıldığı da olur. Eğer bana geleceklerse, içleri daha da rahat, eve gelen misafirlerini bile getirirler. Bu kızcağız da öyle geldi işte. Başımın üstünde yeri var ama sabrımın da bir sınırı var tabii...

Yine de çenemi tuttum. Çaylar yudumlanıp, yanındaki ıvır zıvırlar yenirken, iki ev ötemizde oturan komşum lafa karıştı. Kocası emekli olmuş evdeymiş. Her şeye karışır olmuş. Etrafa emirler yağdırıyormuş. En fenası da elektrik süpürgesine takmış. Sesini hiç sevmiyormuş, onun için de kadıncağız onun evden çıkmasını bekleyip öyle çalıştırıyormuş süpürgeyi. Evden çıkası da yokmuş ya. Maaş yetmediğinden iş bulmak lazımmış ama işi kim kaybetmiş de o bulsun. Komşum eve iş almaya başlamış. Yılbaşında falan kullanılan süsleri yapıyormuş evde; üç kuruş katkı olsun diye... Doğal olarak her yer kağıt kırpıntısı, toz içinde kalıyormuş. Süpüreyim dese kabahat, süpürmese kabahat!

Her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Meğer tümünün kocaları sevmezmiş elektrik süpürgesi sesini. Eh artık yetti gayri dedim, ayağa fırladım... Koştum elektrik süpürgesini getirdim. Taktım fişe çalıştırdım. Süpürgenin bet sesi çıt çıkmaz salonumda yankılandı. Hangimiz sever bu sesi, diye bağırdım. Ne zaman ah bir süpürge sesi olsa da dinlesem, dediniz? Ne zaman yorulunca bu mereti açıp bir çay doldurup içerken dinlediniz? Kimseden ses çıkmadı. Ha bir de vefa dediğiniz İstanbul’da bir semt adı, kızını eve kapalı, emrine amade yetiştirirsen sonunda olacağı senin el ulaklığındır.

Süpürge hâlâ çalıştığından bağırmam gerekiyordu. Neyse ki kırk yıllık dost beni bu eziyetten kurtarıp fişi çekti.

Yaşlanınca kızım bana baksın diye kız doğuracağımıza, evdeki işleri kocanın gönlüne göre ayarlamaya çalışacağımıza gelin hep beraber kadınlar olarak nasıl yaşamak istediğimizi sorgulayalım. Pazardan patlıcan alırken kılı kırk yararız. Seçimlerde partiler kadınlara programlarında ne vaat etmişler diye patlıcana verdiğimiz önemin binde birini göstermeyiz. O zaman da zenginin canı can, bizim ki patlıcan, dedim.

Oturdum, keyifle çayımı içip tartışmaları dinlemeye başladım.

ÖNCEKİ HABER

Azadiya Welat’ın baskıyla geçen 5 yılı

SONRAKİ HABER

Birlikte değiştirebiliriz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...