23 Mayıs 2014 06:00

Ben Mustafa, Madenci Mustafa

Ben Mustafa. Maden işçisiyim. Beni hepiniz tanırsınız. Yüzyıllardır aynıyım ben. Hiç değişmedim. Dünyanın neresinde görseniz hep aynı. Milyonlarcayım ben.

Ben Mustafa, Madenci Mustafa
Paylaş

Ufuktan ÖDEN

Ben Mustafa.
Maden işçisiyim.
Beni hepiniz tanırsınız. Yüzyıllardır aynıyım ben. Hiç değişmedim. Dünyanın neresinde görseniz hep aynı. Milyonlarcayım ben.
Akşam haberlerinde gördünüz beni. Hani yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında ışığıyla. Madenci Mustafa işte. Yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında ışığı olan. Gördünüz ya . Bedenim kavrulmuştu. Üzerime örtülü battaniye içimi üşütüyordu. Yüzlerce defa geçtim gözlerinizin önünden. Ben Mustafa yüzü kara, başında sarı bareti, alnında ışığıyla. Madenci Mustafa.
Kürt Mustafa, Arap Mustafa, ya da Türk Mustafa değil. Madenci Mustafa. Hatta Alevi olan, Sünni olan ya da Ateist olan da değil. Ne sağcı, ne solcu, ne faşist ne bilmem neci olan. İşçi Mustafa, madenci. Bildiğiniz, yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında ışığıyla. Madenci Mustafa. Gördünüz işte. Benimle birlikte, kavrulmuş bedenleri soğuk battaniyelere sarılı olan yüzlerce kardeşimide. Hepimiz aynıydık değil mi? Hepimizin adı Madenci Mustafa. 
Hepimiz üç kuruşa çalışırız. Aynı yemekleri yer, aynı suyu içeriz. Aynı kömüre sallarız kazmayı. Aynı kahveye gider, aynı tavlaya sallarız zarı. Ocakta, yerin altında aynı tahta masaya soframızı kurar, aynı kuru fasulyeye sallarız kaşıklarımızı. Aynı ayak altından sürünerek geçer, aynı kömür tozunu çekeriz ciğerlerimize. Yüzlerimizin karası bile aynıdır bizim. Bizi ayıramazsınız birbirimizden. Yüzü kara, başında sarı bareti, alnında ışığı.
İşte; bedenlerimiz kavrulurken de  hep beraberiz.  Ayrımız gayrımız olmaz anlayacağınız. Sadece bedenlerimiz değildir kavrulan bilesiniz. Çocuklarımızın geleceği de kavruldu bedenlerimizle birlikte. Eşlerimizin hayalleri, umutları da ...
Biliyorum; şimdi sizler de üzüldünüz. Milyonlarcanız üzüldü biliyorum. Ama üzülmeyin.
Van’ da soğuktan ayakları üşüyen çocukların çadırlarındaki sobalarda yanan bendim. Gölcük’ te evleri başlarına yıkılan kardeşlerimin içini ısıtan sobada yanan ben. Hatta, şu anda oturduğunuz odalarınızı, işyerlerinizi aydınlatan lambada yanan ışık Mustafa. Madenci Mustafa.

GURURLU VE ONURLUYUM

Benim için üzülmeyin. Yediğim her lokmayı alnımın teri ve yüzümün karasıyla kazandım ben. Boğazımdan haram lokma geçmedi. Ayakkabı kutularında milyonlarca dolarım olmadı benim. Ne de kolumda saatim milyonlarca liralık. Ben yediğim her lokmayı alnımın teriyle kazandım. Bütün dünyanın işçileri gibi, emekçileri gibi. Madenci Mustafa’ yım ben. Benim için üzülmeyin. Yas ta tutmayın sakın. “ Bir avuç kömür için, bir ömür verdiler ” diye süslü sözler de söylemeyin arkamdan. Düşünün yeter.
Bir avuç kömür için niçin ömrünü versin ki bir insan. Bu kadar ucuz mu siz ce bir insanın hayatı? Bir avuç kömür müdür bir ömrün karşılığı? Bu mudur insanlık, adalet bu mudur? Koca koca şirketler, holdingler, o bir avuç kömürle trilyonları götürürken. Gerekli güvenlik önlemlerini almak söz konusu olduğunda eli cebine titreyerek gidenler varken.  Servetlerine servet katmak için dünyanın en zorlu çalışma koşullarında 8 saat yerine,  bizleri 12 saat 14 saat çalıştıranları. Bir türlü gözü doymayanları. Düşünün.
Ben Mustafa. Madenci Mustafa. Yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında ışığıyla. Neden hep ben?
Tersaneler de can veren. Zonguldak’ ta grizularda bedeni parçalanan. İnşaat iskelelerinden betonlara çakılıp can veren. Ben. Neden? Kader mi bu sizce? Sizce tanrı bu kadar adaletsiz olabilir mi? Düşünün.

BİZİM UMUTLARIMIZ DA BİR

Yıllarca sağcı - solcu, Alevi – Sünni, Türk – Kürt diye böldüler, ayırdılar bizi. Bakın, bedenlerimiz kavrulurken ayırıyorlar mı. Yüzlercemiz kavrulduk. Hangisi Türk, hangisi Kürt, hangisi Alevi – Sünni ya da sağcı – solcu diye soran var mı?  Giderayak bir sözüm de henüz bedeni kavrulmamış kardeşlerimedir. Yarın benim yerime kömüre kazma sallayacak kardeşlerime. Madenci Mustafalara. Hani yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında ışığı olanlara. Biliyorum, bugün yolumuzu aydınlatan alnımızın ışığı, yarın ülkemizi de aydınlatacaktır. Dünyayı da. Biz kardeşiz . Bizim umutlarımız bir. Bizler yer altlarında geleceğimize kazma sallarken aramızdan çıkıp, saltanat kayığına binen ağalarla bizim kaderimiz bir değildir. Onlar sırtımızdan geçinen asalaklarımızdır. Bizleri ona katlayan maaşları ve milyonlarca ödenekleriyle onların yolu bizden ayrıldı. Baksanıza; artık bizim aşımıza değil, patronların sofralarına kaşık sallıyorlar. Yüzümüze bulaşan bu karayı yıkayıp atmalıyız artık. Biliyorsunuz, bu yolda ustalaştık. Onlarca yıl tepemizde tepinen ağalarımızı bir çırpıda süpürüp attığımız günlerin üzerinden daha çok zaman geçmedi. Kardeşlerim; bu ülkede hürriyet, işçi tulumuyla elini kolunu sallayarak dolaşmadıkça bedenlerimiz yanmaya devam edecektir.
Ben Mustafa. Yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında ışığıyla. Madenci Mustafa…

ÖNCEKİ HABER

Başka ülkede olsa hükümet düşerdi

SONRAKİ HABER

Hükümet kiralamamış madenin sahibiymiş

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...