21 Mayıs 2014 06:00

Kurtarma operasyonu

8 kişinin tutuklandığı Soma katliamı soruşturmasında, şüphelilere yöneltilen ‘Taksirle birden fazla kimsenin ölüm ve yaralanmasına yönelik eylem’ suçlaması eleştirilere konu oldu. Soma’da bizzat incelemelerde bulunan Çağdaş Hukukçular Derneği Üyesi Avukat Güray Dağ, suçlamanın hem hükümeti hem de patronu kurtarmayı öngördüğünü belirtirken, faciada net olarak “olası kast” hükümlerinin uygulanması gerektiğini vurguladı.

Kurtarma operasyonu
Paylaş

Arif KOŞAR
İstanbul


8 kişinin tutuklandığı Soma katliamı soruşturmasında, şüphelilere yöneltilen ‘Taksirle birden fazla kimsenin ölüm ve yaralanmasına yönelik eylem’ suçlaması eleştirilere konu oldu. Soma’da bizzat incelemelerde bulunan Çağdaş Hukukçular Derneği Üyesi Avukat Güray Dağ, suçlamanın hem hükümeti hem de patronu kurtarmayı öngördüğünü belirtirken, faciada net olarak “olası kast” hükümlerinin uygulanması gerektiğini vurguladı.

TCK’nın 85/2 maddesinde düzenlenen “taksirle ölüme yol açmak”; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” anlamına geliyor. Cezası 2 yıldan 15 yıla kadar hapis iken; İnfaz Kanunu’na göre 10 yılını dolduran şüpheli şartlı tahliye olabiliyor. Düzenleme birçok olayda ve özellikle de trafik kazalarında açılan davalarda gündeme geliyor.

‘OLASI KAST’ HÜKÜMLERİ UYGULANMALI

Av. Güray Dağ’a göre; Soma katliamı için “olası kast” hükümlerinin uygulanması gerekiyor. Olası kast “sonucun ortaya çıkacağını öngörmesine rağmen kayıtsız kalanlar” için öngörülen suçu teşkil ediyor. Dağ şöyle açıklıyor: “Belirli tedbirler alınmadığında ölümlerin yaşanabileceğini ön görüyor ve buna rağmen tedbirleri almıyorsanız, gerçekleşen ölümü göze almışsınız demektir. Doğrudan öldürmüyorsunuz ama ölümü göze almışsınızdır. Kaza, öngörülemeyen davranıştır. Oysa burada öyle değil. Buna ilişkin İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası var. Orada o insanların güvenliğinin sağlanması için gerekli tedbirler var. Siz bunları almadığınızda ölümlü bir kazanın yaşacağı açıktır. Baştan kabulleniyorsunuz demektir.”
Olası kast ile taksirle ölüme yol açmak arasında ceza infazı açısından da önemli farklar var. “Taksirle ölüme yol açmak”tan şüphelilerin en fazla 10 yıl hapis yatacağını kaydeden Dağ, “Bir kişi de ölse bin kişi de ölse taksirli suçta alacağı ceza genel olarak aynıdır. Oysa ‘olası kast’ta; ölen kişi sayısı kadar ceza verilir. Her bir ölen işçi için 20 yıldan 25 yıla kadar hapis öngörülürken; 301 işçi için toplamda verilen ceza 6 bin yılı geçer.” diye konuştu.

AV. DAĞ: SORUMLU HÜKÜMET

Peki, Soma katliamında soruşturma neden “olası kast” suçlamasıyla yürütülmedi? Bu soruya Dağ iki alt başlıkta yanıt veriyor: “Birinci neden failleri korumak. İkinci neden ise soruşturmanın hükümete doğru ilerlemesini engellemek.” Sorumluluğun sadece işletme sahibi ve teknik elemanlara yüklenemeyeceğini ifade eden Dağ; “Bunun gerçek sorumluları hükümettir. Maden işkolu çok sıkı tedbirlerin alınması ve denetlenmesi gereken bir iş koludur.” dedi. Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in günler sonra Soma’ya geldiğini hatırlatan Dağ şunları ifade etti: “Kurtulmayı başarmış işçilerle ve ailelerle görüştük. Maden ocağı içinde hiç müfettiş görmedik diyorlar. Müfettiş geleceği de iki hafta önce haber veriliyor. Böyle bir uygulama olabilir mi? İş Sağlığı ve Güvenli Kanunu hem işverene hem de devlete denetim konusunda çok ciddi yükümlülükler getiriyor. İdari cezalar da öngörülüyor. Bunları yapmayan Çalışma Bakanlığı’nın sadece siyasi değil hukuki bir sorumluluğu da var ve bu da soruşturma konusu olmalıdır.” Enerji Bakanlığı’nın da “teknik nezaretçi” bulundurmadığını kaydeden Dağ, “Bu nezaretçinin kamuya bağlı olması ve 15 günlük periyotlarla denetim yapması lazım. Bunu yapmayan Bakanlık da sorumludur” dedi.

YANLARINA KÂR KALDI

Toplu iş cinayetlerine ilişkin davalardaki durum pek de iç açıcı değil. Hatta Soma katliamına dair “ön veriler” sunması açısından iç acıtıcı. Son 6 yılda meydana gelen Zonguldak Karadon, Afşin Elbistan Termik Santrali, Ostim İvedik, Muğla Milas, Esenyurt ve Davutpaşa’da meydana gelen iş cinayetlerinin davalarından henüz bir sonuç çıkmadı. Süreç devam ediyor!
Benzer bir dava; 17 Mayıs 2010’da Zonguldak’ın Gemik Beldesi’ndeki Karadon Müessese Müdürlüğü’ne ait maden ocağındaki grizu patlaması ve 30 işçi hayatını kaybetmesine ilişkin. Milliyet’ten Kemal Göktaş’ın haberine göre; dava bilirkişi raporlarındaki çelişkiler nedeniyle bir türlü bitirilemiyor.

Kahramanmaraş Elbistan’da 6 ve 9 Şubat 2011’de keydana gelen 2 ayrı göçükte 11 işçi, TTK’ya bağlı Kozlu Müessese Müdürlüğü’nde 7 Ocak 2013’de metan gazı patlaması sonucu 8 madenci, Ankara Ostim İvedik’te 3 Şubat 2011’de Ostim Organize Sanayi Bölgesi’ndeki iki ayrı işyerindeki patlama ve yangın nedeniyle 20 işçi, İstanbul Esenyurt’taki AVM inşaatında çalışan işçilerin yatakhanesinde 11 Mart 2012’de çıkan yangında 11 işçi, İstanbul Davutpaşa’da kaçak faaliyet gösteren bir maytap atölyesinde 31 Ocak 2008’de meydana gelen patlamada 21 kişi hayatını kaybetmişti. Atık su arıtma tesisinde 17 Haziran 2013’de 7 metre derinliğindeki deponun bakımı sırasında 7 işçi metan gazından etkilenerek hayatını kaybetmiş, Adana Gökdere Köprü inşaatında 24 Şubat 2012’de mekanik tünel kapağının patlaması sonucu 10 işçi iş cinayetine kurban gitmişti.

ÖNCEKİ HABER

Savaştepe’de baskı acı tanımıyor!

SONRAKİ HABER

Nijerya\'da bombalı saldırılar: 118 kişi öldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...