21 Mayıs 2014 06:00

Sınırların olmadığı bir dünyaya inananlara

“Ziazan”, Ermenistan’dan Türkiye’ye geçmeye çalışan küçük bir Ermeni kızın hikâyesini anlatıyor. Filmin Yönetmeni Derya Durmaz’la, SEEa Paris Fetsival’de Jüri Özel Ödülü’nü ardından da 3. Atıf Yılmaz Kısa Film Yarışması’nda En İyi Kısa Film Ödülü’nü son olarak da Diversity’in Cannes Kısa Film Yarışması’nda Jüri ve İzleyici Ödüllerini alan Ziazan’ı konuştuk.

Sınırların olmadığı bir dünyaya inananlara
Paylaş

Selda ÖZER
İstanbul

Bir tüp çikolata için koca bir sınırı aşmanız gerekirse ne yaparsınız? Sanırım bunun için çok da çaba harcamazsanız. Ya bir çocuksanız ve o bir tüp çikolatayı getirince arkadaşlarınız sizi dışlamayacaksa. İşte o zaman minik bir yolculuğa çıkmak elzem olur. Oyuncu Derya Durmaz, ilk yönetmenlik denemesi olan Ziazan adlı kısa filmde Ermenistan-Türkiye arasında kapatılan sınıra farklı bir noktadan yaklaşıyor. Bir çocuğun gözünden sınır meselesini anlatan Durmaz sık sık kamerasını göğe çeviriyor ve Ziazan için “Sınırların olmadığı bir dünyaya inananlar için bir kısa film” diyor. Derya Durmaz’la, SEEa Paris Fetsival’de Jüri Özel Ödülü’nü ardından da 3. Atıf Yılmaz Kısa Film Yarışması’nda En İyi Kısa Film Ödülü’nü son olarak da Diversity’in Cannes Kısa Film Yarışması’nda Jüri ve İzleyici Ödüllerini alan Ziazan’ı konuştuk.

Türkiye-Ermenistan arasındaki sınır sorununu, küçük bir çocuğun hayaliyle anlatmışsınız. Muzipçe ama bir yanıyla da hüzünlü. Nasıl doğdu bu fikir?
Ben Daily News’ta bir haber okumuştum yaklaşık üç yıl önce. Ermenistan, Türkiye arasında süren bavul ticaretini anlatıyordu. Habere göre iki ülke arasındaki sınır kapalı olduğu için ticaret 36 saatlik bir yolculukla, Gürcistan üzerinden, Türkiye’den şirketlerin işlettiği otobüslerle yapılıyordu. Ve insanlar aldıkları malları kargo şirketleriyle eve geri gönderiyordu. Haber, kargo şirketi fiyatlarının yüzde yüz artırması, bu yüzden birden ticaretin durma noktasına gelmesi ve her iki ülkede de buradan ekmeğini kazanan insanların mağduriyetini anlatıyordu. İki ülke arasındaki bu durumun absürtlüğünü düşünürken, bu bir tarafıyla hüzünlü, bir tarafıyla da hayatın olağan akışına karışıp giden mesele kafamda küçük bir kız çocuğunun hikayesine dönüştü.

DİLİNİ BİLMESENİZ DE OYUN OYNAYABİLİYORSUNUZ

Filmde çocuklarla nasıl bir diyalog kurdunuz. Hem çocuk oyuncu hem de Ermeni oyuncular. Sizinle ve filmle ilişkileri, kurdukları bağ nasıl oldu?
Sinema okumuş arkadaşlarımın Ziazan’ı çekeceğimi öğrendiklerinde bana ilk söyledikleri şey “Sinema okullarında öğretilen ilk kural, ‘ilk filminizi asla çocuklar ya da hayvanlarla çekmeye kalkışmayın’dır, bilmiyor musun!”. Ben hem bu kuralı çiğneyip, hem de dilini konuşamadığım çocuklarla çalıştım. Biraz çifte çılgınlık oldu sanırım yaptığım. Çünkü çocukları, yetişkin profesyonel oyuncular gibi kontrol edebilmek, onlara istediğiniz şeyi, istediğiniz zamanda, istediğiniz şekilde yaptırabilmek, hele hele aynı şeyi tekrar ettirebilmek çok zor. O yüzden onlarla oyun oynar gibi, tasarlanmış bir şey yaptığımız hissini mümkün olduğu kadar vermeden çalıştık. Onların dikkatini fazla dağıtmaması ve bize onları istediğimiz gibi takip edebilme olanağı vermesi için kamera seçimimizi Canon Mark III’ten yana kullandık. Ve tabii ki tercüman aracılığıyla çalıştık. Ben geçmişte mültecilerle STK projeleri kapsamında eğitim çalışmaları yaptım. O zaman da dilini bilmediğim insanlarla tercüman aracılığıyla iletişim kurmam, çalışmam gerekmişti. Dolayısıyla bu konuda tecrübeliyim. Ama tüm zorluklarının yanında, çocuk oyuncularla çalışmanın müthiş keyifli bir yanı var. Eğer onları oyununuzun içine çekebilirseniz, size, sizin dahi tahmin edemeyeceğiniz keyifte oyunlar veriyorlar. Ve dillerini bilmeseniz de en temel güdü ‘oyun oynamak’ üzerinden birbirinizle çok rahat anlaşabiliyorsunuz.

Bir çocuğun gözünden diplomasi nedir sizce? Bir tüp çikolata olabilir mi?
Çocuk gözüyle diplomasi yok bence. Çünkü çocuk saf duygularla harekete geçiyor. Örneğin bir tüp çikolata peşine düşmesine sebep olan şey, ‘arkadaşlarım beni de aralarına alsın.’ Evet, ne yapıyorsa sadece arkadaşları onu da arasına alsın diye yapıyor. Olay orada bitiyor. O noktanın üzerine başka alışverişler, beklentiler, iktidar ilişkileri kurulmuyor.

Filmde, gökyüzü teması çok yaygın bir şekilde hissediliyor. Ziazan yani gökkuşağı ve gökyüzünün sınırı yoktur. O yüzden mi kamera bulutlara ve gökyüzüne odaklanıyor?
İngilizcede bir deyiş var “Sky is the limit – sınır gökyüzü”, yani yapabileceklerimizin sınırının gökyüzü olması. Ve yani aslında o derece sınırsız. Bu filmi bitirdikten sonra, filmi tanımlamam istendiğinde söylediğim şey şuydu “Sınırların olmadığı bir dünyaya inananlar için bir kısa film”. Sanırım bununla da alakalı. Bu dünyada sınırları belki ömrümüzün yettiği bir zaman diliminde ortadan kaldıramayacağız, ama buna inanmak konusunda sınır tanımamalıyız.

Sizi oyuncu olarak tanıyor birçok kişi. Yönetmenlik yapmak nasıl bir deneyim?
Çok zor ve inanılmaz keyifli. Film tamamen bittiğinde kendimi çocuk doğurmuş gibi hissettim. Bir oyuncu olarak sinema benim için çok özel. Hem kolektif üretim olduğu için, hem de birinin zihninde kurduğu hayali hayata geçirmeye yardımcı olduğum için. Yönetmenlik yaptığınızda kendi kurduğunuz hayalin adım adım hayata geçtiğini görüyorsunuz. Epey tarifsiz bir keyif!

KENDİNDEN ÇOK ŞEY KATAN İNSANLARLA ÇALIŞTIM

Ziazan, SEEa Paris Fetsival’de Jüri Özel Ödülü’nü ardından da 3. Atıf Yılmaz Kısa Film Yarışması’nda En İyi Kısa Film Ödülü’nü aldı. Filmle ilgili olumlu geri dönüşler bunlar. Neler hissediyorsunuz?
Çok çok mutluyum. İlk kısa filmimle, filmin katıldığı ilk iki festivalden böyle ödüller almak büyük bir onur. Birlikte çalıştığım tüm ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorum; çünkü dedim ya, sinema kolektif bir üretim. Filme kendinden çok şey katan insanlarla çalıştım. Ve kendi adıma da, ben bu filmi an be an zihnimde canlandırdığımda hissettiğim şeylerin seyirciden tepki ve yorum olarak geri dönüşünü almak inanılmaz büyük bir mutluluk.

 

ÖNCEKİ HABER

Dünya Kupası şarkısı Dünya Kupası gibi; Brezilya’ya yabancı

SONRAKİ HABER

Almanya’da istenmeyen adam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...