Başbakan, Çin’de 1960’ta niye durdu
Bülent FALAKAOĞLU
Başbakan Erdoğan… Soma’daki maden faciasıyla ilgili olarak, “Bunlar olağan şeylerdir. İşin fıtratında var” deyince… Halkın haklı bir öfkesiyle karşılaştı.
Başbakan tespitini kanıtlamak için… İngiltere’den Fransa’dan 1860’lı yıllardan yani 19. Yüzyıldan maden kazaları örnekleri veriyordu. O ülkelerde sonraki yüzyıllarda ne olduğuna hiç değinmiyordu. Başbakan Çin’den örnekleri ise 1960’a kadar getirip bıraktı. Peki, kömür madeni üretiminde şu an dünya devi olan Çin’de 1960’tan sonra ne oldu? Aynı soruyu Başbakanın diğer örnekleri için, “Almanya, İngiltere, Fransa’da 19. yüz yıldan sonra ne oldu da ölümlü kazalar yaşanmaz oldu?” diye sorabiliriz.
Çin kazalardan bir ders çıkardı. Dünyanın en ölümcül kömür ocaklarının bulunduğu Çin’de alınan önlemlerle maden ölümleri son 60 yılın en alt düzeyine indi. Yaklaşık 7 milyon kömür işçisinin bulunduğu Çin’de madenci ölümlerindeki azalmada, küçük maden ocaklarının kapatılması, denetimin sıkılaştırılması ve maden sahiplerine ağır cezalar getirilmesi gibi tedbirler önemli rol oynadı.
Sadece teknik ve yasal düzenlemelerle yetinilmemiş. Aynı zamanda bizzat yerel parti şefleri sorumlu tutulmuş. Büyük maden kazalarının ardından yöneticilerin koltuğu kaybetmesi ölümlerin azalmasında etkili olmuş.
Sonuç ortada! Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfının bir araştırması diyor ki; Çin’de milyon ton başına düşen ölüm sayısı 1.27 iken, aynı oran Türkiye’de 5 kat daha fazla.
İNSANI HİÇE SAYAN İMTİNA!
Türkiye cari açığı düşürmek için elektrikte doğal gaza bağımlılığı azaltmak için kömürle çalışan termik santrallere ağırlık veriyor. Şirketlerin önünü açıyor. Şirketlerin ucuza, düşük maliyetli üretmelerini teşvik ediyor. Söz konusu teşvik madencinin can güvenliğini ise tehdit ediyor. Türkiye’de en ucuz şeyin insan olduğunu düşünen anlayış sorumluktan kaçıyor.
Örneğin, Uluslararası ise Çalışma Örgütünün (ILO) sözleşmesini onaylamıyor. 1995 tarihli ‘Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanması için birçok girişimde bulunulmasına karşın, Türkiye sözleşmeyi imzalamaktan imtina ediyor.
Lübnan’dan, Zimbabve’ye 28 ülkenin imzaladığı sözleşme, maden işletmesi sahiplerine ve hükümetlere önemli sorumluluklar getiriyor. İşte birkaç örnek.
* Yerin altındaki tüm kişilerin muhtemel konumlarının gün boyunca doğru şekilde bilinmesi için bir sistem kurmak.
* Madenin gerekli elektrik, mekanik ve iletişim sistemini de kapsayan diğer ekipmanlarla inşa edilmesini sağlamak.
* Bir maden işletmesinin doğasına uygun şekilde, yangınların başlaması ve yayılması ile patlamaları önleyecek, tespit ve mücadele edecek tedbir ve önlemler almak
* Riski kaynağında bertaraf etmek, güvenli çalışma sistemleri tasarlamak.
* Kaza sonrasındaki sağlık ve kurtarma etkinliklerinin kalitesinden de sorumlu olmak.
Patronlara bu yükümlülükleri getiren sözleşme hükümetlereyse teknik kılavuzların hazırlanması, denetimlerin düzenlenmesi, denetimlere ilişkin gerekli yasal düzenlemelerin sağlanması ve kazaların etkili soruşturulması gibi yükümlülükler getiriyor.
YAŞAMDAN KAÇIŞ!
Türkiye ayrıca, 3 yıl önce Zonguldak Kozlu’da meydana gelen facianın ardından maden yönetmeliğinde zorunlu hale gelmesi istenen, ‘kaçış-yaşam odaları’ fikrinden de kaçıyor.
Bir tek Pakistan, Afganistan ve Türkiye’de olmayan ‘kaçış odaları’, özellikle madenlerin en hayati tedbirleri arasında yer alıyor.
Yaşanacak maden ocağı kazalarında işçilerin ilk sığınacakları yer olarak tasarlanan ‘kaçış odaları’nın her biri 40 kişiye kadar koruma sağlayabiliyor. Odaların içindeyse su, yiyecek, oksijen, sağlık çantaları ve telefon gibi hayati ihtiyaçlar bulunuyor.
Uzmanların belirttiğine göre kaçış odalarına sığınanlar 30 günün üzerinde yaşayabiliyor. Evet, artık ölümlü kazaları sıfıra yaklaştırmak mümkün. Araştırmalar maden kazalarının yüzde 98’inin önlenebilir olduğunu gösteriyor.
Başbakan ‘iş kazası’ işte diyor. Oysa, 21. yüzyılın teknolojisi diyor ki, ‘iş kazası’ hiçbir zaman ‘kaza’ değildir. Yapılması gereken üretim süreçlerini iyileştirmek. İhmale yer bırakmamak için mühendislik ve idari önlemleri almak.
DÜNYA FITRATA DEĞİL BİLİME SARILDI
ABD: 60 dakika içinde işçilere kurtarılma veya kaçış desteği verilmesini şart koşuyor. Bu da ABD Madencilik Bürosunun hazırladığı tüzükte belirtiliyor
İngiltere: Karmaşık düzenli büyük kömür madenleri için temiz hava ve acil yardım destekli korunma sahaları zorunlu olarak kabul ediliyor.
Avustralya: 2001 yılı devreye aldığı düzenlemeyle, sığınma, kişisel kurtarma ve kaçış istasyonlarının sayısı ve konumu gibi şartlar koşuyor.
Güney Afrika: 300 metreden itibaren sığınma odalarının çoğunda, hava, yiyecek ve ekipman gibi transferi sağlayabilecek transfer kanalları var.
Japonya: 1994’te hayata geçirilen düzenlemeyle kaçış odalarının çalışma alanlarına yakın olarak kurulması zorunlu hale getirilmiştir.
Almanya: Maden ocaklarında, çalışma alanı ile temiz hava çıkış noktası arası mesafenin yürüme ile 90 dakikadan fazla olması halinde kaçış odalarının bulunması şart koşulmuştur.
O AYRICALIKLI ŞİRKET CEZA ALMAZ
Soma Holding. AKP’ye oldukça yakın.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın... 9 ay önce ziyaret edip, ramazan ayının ilk iftarını açtığı bir ocak.
Çok olumlu gözüken bu tablonun arkasında yakın siyasi ilişkiler var. O şirket işçilerini Manisa’da Başbakan Erdoğan’ın mitingine götürür. Hem de büyük bir yaptırımla. CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’in anlattığına göre olay şöyle gelişir: Mitingden bir gün önce işçilerin yemek fişleri toplanır. Ertesi gün miting alanı çıkışında fişler geri dağıtılır. Başbakana selam çakmadıysan ya yemeksiz kalırsın ya da işinden olursun!
Söz konusu ilişkilere, hükümetin şirkete yönelik kefilliğine ve de patronun rahatlığına bakılarak şu tespit yapılabilir: Soma Holdinge ceza çıkmaz!
“Bu ilişkilere ne gerek var. Bundan önceki maden kazalarındaki ihmalleri nedeniyle kim ne ceza aldı ki, bu kazanın sorumluları ceza alsınlar?” da diyebilirsiniz.
E haklısınız!
Evrensel'i Takip Et