15 Mayıs 2014 09:58

Ocağına ölüm düştü Soma’nın

Soma yas ile öfkeyi, tedirginliği, endişeyi bir arada yaşıyor. İlçede madenci anıtının bulunduğu ve dört yolu birleştiren meydanın etrafında toplanmış olan Somalılar bazen ‘Katil Erdoğan’ diye slogan atıyor, bazen tepkisini dile getirirken İstiklal Marşı okuyor. Fatih Polat ve Özer Akdemir, Soma'da...

Ocağına ölüm düştü Soma’nın
Paylaş

Fatih POLAT
Özer AKDEMİR
Soma


Soma yas ile öfkeyi, tedirginliği, endişeyi bir arada yaşıyor. Cumhuriyet tarihinin en fazla işçi ölümünü yaşayan Soma’da neredeyse her dükkanın kapısında ‘Başımız sağ olsun’, ‘Halkımızın başı sağ olsun’ yazılı kağıtlar asılı. İlçede madenci anıtının bulunduğu ve dört yolu birleştiren meydanın etrafında toplanmış olan Somalılar bazen ‘Katil Erdoğan’ diye slogan atıyor, bazen tepkisini dile getirirken İstiklal Marşı okuyor. Örneğin dün akşam saati madenlerin bulunduğu bölgeye gitmemizden az önce, ilçenin ana caddelerinden birinde ‘Katil Erdoğan’, ‘Erdoğan Soma’ya hesap verecek’ slogan atan çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir kitleye rastladık. Bu eylemlerde çeşitli siyasi sembollerin de iç içe geçtiğini söylemek mümkün. Ama özünde yüreği yanmış bir ilçenin isyanı ile karşı karşıyayız.
Soma taşerondan şikayete sık tanık olduğumuz bir bölge aynı zamanda. Bu olay, bu konudaki tepkileri daha da öne çıkarmış. Madenlerin özelleştirilmesi ve taşeron uygulamasının çalışma sisteminin temeli haline gelmesiyle birlikte ölümlü iş kazalarının daha da arttığının farkında işçiler. Ancak taşeronun bir sınıfın politikası olarak içerdiği anlam, burada patronlar ile Hükümet arasındaki örtüşmenin kaynağı ve anlamı gibi sorgulama kısmının geride kaldığı, ya da büyük ölçüde geride kaldığı bir durum bu.
Soma’da gün boyu “Maden kazasında ölen…” diye başlayan işçileri cenazeleri ile ilgili anonslar susmak bilmedi. İlçeye, köylerine ocaktan çıkarılmış işçi ölüleriyle birlikte yüzlerce ateş gidiyordu.



ÖLÜSÜNÜ ARAYAN KENT
Soma’da dün akşam, yani ‘katliam gibi kaza’nın ikinci günü madenlerin bulunduğu bölgeye de gittik. Gittiğimizde gün akşam olmaya başlamıştı ve burada onlarca sayıda ambulans, değişik kentlerden gelen itfaiye araçları ve arama kurtarma ekipleri dikkati çekiyordu. Arama kurtarma çalışmalarını daha çok, bölgeyi bilen ve diğer, yakın madenlerde çalışan işçiler dönüşümlü olarak geçerleştiriyordu. Arkadaşlarına biran önce ulaşmak için kendi hayatlarını riske etmekten çekinmeyen işçiler kahramanca çabaladılar ve çabalamaya da devam ediyorlar. Bizim madenlerin olduğu bölgede bulunduğumuz 2-3 saat içinde çok sayıda işçi battaniyeye sarılı olarak çıkarıldı. İşçiler çıkarıldığında çevrede toplanmış olan kadınlı erkekli kalabalık, yüzünün açılmasını, ya da isminin söylenmesi için tepki veriyordu. Ceset torbaları içinde ambulanslara alınan cenazelerin başına koşan işçi yakınları ölenin yüzünü görmekte ısrar ediyorlardı. Çok kısa bir zaman gösterilen ölü işçilerin yüzlerindeki ifadeyi, simsiyah sıkılı yumruğunu ve kocaman açılmış cansız gözlerini “Karbon monoksitten ölüm tatlı bir ölümdür” diyen sözde bilim insanının, ya da “Güzel öldüler” diyen eski bakanın görmesini isterdik.

BAKAN BAŞINI KALDIRAMADI
Burada iki gündür sinirleri iyice gerilmiş olan bu yorgun kalabalık en çok da hükümet yetkililerine tepki gösteriyordu. Örneğin bizim orada bulunduğumuz süre içinde Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu madene ziyarette bulundu. Müezzinoğlu asker ve polislerin oluşturduğu bir koridorun içinden madene gitse de öyle tepkilerle karşılaştı ki, başını kaldırıp kitleye dahi bakamadı. Bunun üzerine ‘yüzünü kaldır, yüzümüze bak’ diye tepki gösterenler oldu. Ocak ağzında toplam 5 dakika bile kalamayan Bakan Müezzinoğlu geldiği gibi başı önde güvenlik koridoru arasında kaza yerini terk ederken, bir işçi yakını “Tavuk kümesinden çıkmıyorsun. İşçilerin mezarı burası. Başını kaldır yüzümüze bak” diye bağırıyordu.
Arama kurtarma çalışması yürüten işçiler dün akşam itibariyle kurtardıkları ve kurtarılmasına tanıklık ettikleri işçi sayısının 300’ü geçtiğini söylediler. Onların anlatımlarına göre aşağıda daha fazla çıkarılmaya bekleyen işçi vardı ve onlarla birlikte bu sayı daha artacaktı. Burada yaptığımız görüşmelerde, çıkarılmayı bekleyen işçilerin içinde canlı çıkmasının neredeyse sürpriz olduğu vurgulanıyordu. Çünkü ölümler zehirlenme biçiminde gerçekleşmişti.

“CESETLERİ ÜST ÜSTE YIĞMIŞLARDI”
Aynı bölgedeki bir başka özel ocakta çalışan ve kazanın ardından kurtarma çalışmalarına katılmak için Eynez Ocağına gelen bir işçi, ocak içinde tanık olduklarını şöyle anlattı; “Bu madende çalışıyordum daha önce. Sonra İmbat’a geçtim. İçeride hala yangın devam ediyor. Girilemeyen 2 pano var. Cenazeleri içerdeki revire üst üste yığmışlar. Revir sular içinde ve bir kısım cenazeyi bu sulardan çıkardık”.

İŞÇİLERDEN ÖNCE DOĞA KATLEDİLMİŞ
Etrafta kesif bir duman kokusunu burada ocağa uzak noktalardan bile hissediliyordu. Bu durum da, madenden henüz çıkarılmamış olan işçilerin hayatlarıyla ilgili endişeleri güçlendiren bir gelişmeydi. Akşamüzeri geldiğimiz yoldan geri dönerken, bölgedeki bir başka katliamı da içimiz burkularak izledik. Maden, yüzlerce işçiden önce yakınındaki doğayı katletmiş. Pasa yığınları ve ortasından yarılıp alınmış tepeler katliamın boyutlarını gösteriyordu.  

SOMA KUŞATMA ALTINDA
Adeta savaş sonrası görüntülerin yaşandığı Soma’da gerginlik, hüzün ve endişe bütün gece boyunca sürdü. Bir kısım genç ellerinde “Kaza değil katliam” yazılı dövizlerle madenci anıtının önünde ‘Duran Adam’ eylemi yapıyordu. Kent, birçok ilden getirilen takviye polis ve jandarma komando ekipleri ile adeta kuşatılmış. Akşamüzeri Soma çıkışında çevrilen araçlardan ilçe dışından gelen bazı kişilerin gözaltına alındığı haberleri geldi. Gece, ağır bir yükü omuzlamışçasına yaslı kentin üzerine inerken, Eynez ocağındaki kurtarma çalışmaları ve ölen işçilerin cesetleri çıkarılmaya devam ediyordu.

ÖNCEKİ HABER

1800\'lerde olmayan kaçış odaları dünyada var ama...

SONRAKİ HABER

Son nefeslerini sırayla kullanmışlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...