14 Mayıs 2014 06:00

Kara afrika yılanı

Nadifa Mohamed’in romanı emperyalist işgal altında inleyen Doğu Afrika’nın acısına tanıklık ediyor.

Kara afrika yılanı
Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Bütün dünya, Boka Haram Örgütünün Nijerya’da bir kız yurdunu basarak kaçırdığı 276 kız öğrenciyi konuşuyor. Peş peşe açılan kampanyalara emperyalist devletlerin liderleri de katıldı. Angelina Jolie’den sonra ABD First Lady’si Michele Obama da bu kampanyada sivrilip öne çıkanlardan. Anlaşılan o ki; geçmişten bugüne kara Afrika’nın makus talihini yazanlar, kendilerini aklayacak yeni bir oyuncak buldular!

Bence şimdi Nadifa Mohamed’i okumanın tam zamanı. O’nun “Gökyüzüyle Konuşan Çocuk” adıyla Türkçeye çevrilen romanı, raflardaki yerini henüz aldı. Pegasus Yayınlarından çıkan kitabın orijinal adı ise “Black Mamba Boy” yani Kara Çocuk Mamba. Nadife Mohamed, 319 sayfalık bu romanda; okuru 1930-40’lı yılların Afrika’sına götürüyor. İlk gençlik çağına henüz adım atan Cuma, babasına ulaşmak için çölleri ve denizleri aşıyor. Bu uzun yolculuk sırasında okur; Kızıldeniz boyunca uzanan ve emperyalist işgal altında inleyen Doğu Afrika’nın acısına tanıklık ediyor.     

YÜZLEŞME YA DA HESAPLAŞMA

Küçük Cuma’nın babasını bulmak için başlattığı uzun yolculuk 1935’de Yemen’de başlar. Bu çileli yolculuk boyunca; sırasıyla Aden, Somaliland, Cibuti, Eritre, Kahire, Port-Said ve Gazze geçilecektir. Annesini, babasını ve nihayet gençken evlendiği biricik karısını yıldızlarla özdeşleştiren Cuma’nın başından geçenler, gerçek bir hayat hikayesinden alınmıştır. Zira Genç Yazar Nadifa Mohamed, Küçük Cuma’nın dünyasında aslında kendi ailesinin Afrika’daki geçmişine uzanır. Roman, aynı zamanda geçmişle bir yüzleşme ve hesaplaşma romanıdır.  

İTALYAN AFRİKASI


İngilizler ve Fransızlardan sonra Afrika üzerinde hak iddia eden çiçeği bununda emperyalistler İtalyanlardır. Afrika zenginlikleri için salya suyu akıtan İtalyan faşizmini yazar şöyle anlatır;  “... Komedyen Duçe’nin radyoda yaptığı abartılı resmi açıklamalar, Roma’daki balkonun önünde İtalyan Habeşistan’ı için çılgınca uluyarak yürüyen Karar Gömlekliler, Mussolini’nin savaşını ödemek için çılgınca alyanslarını vermek üzere sokaklara dökülen aklı başında ev kadınları (ve) haritada gösteremeyecekleri yerleri medenileştirmeye zorlamak…”
Cuma’nın yürüyüşü başlarken İtalyan faşistler Afrika topraklarında yükseliştedir. Sofralarda ilk önce İtalyanlar yemek yiyorlardı. Ancak son Avrupalı da yemek yedikten sonra Afrikalılara servis yapılıyordu… Nadifa’nın anlatımı işgal gerçeği kadar sınıfsal ayrımı da ortaya serer: “Massava’da Arap, Yahudi, Ermeni ve Avrupalı tüccarların büyük evlerinin kapısında hizmetçiler vardı. İçine az yemek konduğu için yanan tavaların olduğu gecekondu mahalleri de vardı ve tabii ki ucuz barlara takılan faşist İtalyan askerleri…” Başka bir bölümde, yaşlı bir işçinin Cuma’ya anlattıkları oldukça çarpıcıdır; “Bizim topraklarımız verimsiz değil, ama ben hala sırtımda bu kamburla, elimde de bir süpürgeyle İtalyan villalarını temizliyorum.”

Günler ve geceler boyunca devam eden çileli yürüyüşünde, açlık, ölüm ve kahkaha atan sırtlanlar Cuma’nın peşini hiç bırakmaz. Yaşça daha tecrübeli Afrikalılar ise, -tatlı ya da sert bir ifadeyle- onu, hep karşılaşacağı tehlikeler konusunda uyarırlar; “Bir köpeğin üstündeki pire gibisin, eninde sonunda kendini onun dişleri arasında bulacaksın. Eritre’ye vardığında dikkatli ol. Hepsinden de önemlisi Cuma, faşistlerden uzak dur!”

ÇOCUK ASKARİLER

Afrika üzerindeki hâkimiyet yarışı kızışınca, Mussolini, İngiltere ve Fransa’ya savaş açar. Sonuç İtalyanlar için tam bir çöküştür; “İtalyan gücünün, bir sihirbazın numarasından başka bir şey olmadığı ortaya çıkınca, sıradan Eritreliler bile savaş havasına girmişlerdi. İtalyan savaş mahkûmları Teseney’den geçerken, yüzlerini işkence ettikleri erkeklerden ve ırzına geçtikleri kadınlardan gizlediler…”

İtalyanların yaptığı işkence ve katliamlar korkunçtur; Cuma ve arkadaşları da bundan nasibini alır. İtalyan faşistlerinin çöküşü hızlandıkça çocuk askerlere olan talep artmaktadır. Cuma ve arkadaşları biraz rahat etmek için İtalyanların askari (asker) listesine yazılmışlardır. Hırsızlık yaptığı iddiasıyla Şidan’a yapılan işkence sahnesi dehşet vericidir; “Por favore, buoni Italiani, smettere (Lütfen iyi İtalyan dur)” yakarışları ne yazık ki ölümün önüne geçemeyecektir.

İtalyan faşistler yenildiğinde, onların pisliklerini temizlemek de diğer emperyalistlere düşer; “Keren’deki katliamdan sonra bile İngilizler, İtalyanları el üstünde tutarak ve onlardan intikam almak isteyenlerden koruyarak, Avrupalıların itibarını büyük bir titizlikle muhafaza ettiler.”

Cuma Filistin topraklarına vardığında benzer bir çelişkiyi orada da yaşar. 1947’de İngilizlerin gemilerle getirdiği Yahudiler hem eziyet görmüş hem de İngilizler tarafından Arapları topraklarından söküp atmak üzere, çeteler biçiminde örgütlendirilmişlerdir.

EN ZEHİRLİ YILAN: MAMBA

Kara çocuk Cuma’nın lakabı Mamba’dır yani Afrika topraklarının gördüğü en zehirli yılan. Yazar, romanda yılanı metaforik bir motif olarak kullanır. Örneğin Cibuti’de Cuma’yı ‘Yılanlar Platosu’na götüren yaşlı İdea şöyle konuşur; “Evlat burası kasvetli sefil bir yer, buradaki herkes, her şey satın alınabilir, fakirler açık kanalizasyonların yukarısında yaşarken, zenginler Avrupa otellerinin havuzlarında keyif çatıyor, düşüncesiz, akılsız, boş insanlar... Fransızlar bizi avuçlarının içine almış, besliyorlar, iyileştiriyorlar, dövüyorlar, istedikleri gibi beceriyorlar”
Ve nihayet Cuma’nın çalıştığı gemi mürettebatından ‘Yoldaş Sidney’ romanın içine girer. Orak Çekiçli bayraklarla süslü odasında Cuma’ya kolundaki dövmeyi gösterir. Kara Afrika yılanının resmedildiği aynı dövmeyi kendi koluna işleyen Cuma, Yılanlar Platosu’na meydan okur gibidir.  


 

 

ÖNCEKİ HABER

Guttmann ‘Bela’sı mı Eusebio aşkı mı?

SONRAKİ HABER

Pencere’den Gezi oyunu: Slogan Bulamadım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa