11 Mayıs 2014 13:00

Bankacılık sektörü dış sermayenin elinde

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO), “Türk Bankacılık Sisteminde Yabancılaşma” adlı bir rapor yayınladı. Rapora göre, Türkiye'deki 49 bankadan 37'sinde yabancıların hissesi var.

Bankacılık sektörü dış sermayenin elinde
Paylaş

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO),  “Türk Bankacılık Sisteminde Yabancılaşma” adlı bir rapor yayınladı. Rapora göre, Türkiye'deki 49 bankadan 37'sinde yabancıların hissesi var. 2001 yılından sonra hızlanan küresel el değiştirmeyle, 21 Türk bankasını satın alan ya da ortak olan yabancılar 20.5 milyar dolar harcadı. Satın alınan banka paylarının bugünkü değeri ise yaklaşık 27 milyar dolarken, son 12 yıllık yabancı kârı ise 17 milyar doları aştı. Türk bankacılık sisteminde yabancıların toplamdaki payı yüzde 25'lere yaklaşırken, Borsa İstanbul'un yabancı hisse sahiplik oranına göre bu oran yüzde 42'yi geçti.

YABANCILAR ALDIKÇA ALDI

Türkiye Bankalar Birliği, İstanbul Borsası, TBMM Soru Önergeleri'ne verilen yanıtlar, yerli ve yabancı çeşitli araştırma şirketlerinin verilerinden yararlanarak yapılan çalışmaya göre, yabancı yatırımcılar 2001'de başlayan süreçte bankalara ortak olmak veya tamamını satın almak için 20.5 milyar dolar sermaye getirdi. Temmuz 2001'de Demirbank'ın HSBC Bank'a 350 milyon dolara satılması sonrası gerçekleşen en yüksek tutarlı satış ise Türkiye'de Citibank adıyla yabancı bir banka olarak yer alan Citigroup'un Akbank'ın yüzde 20'sine 3.1 milyar dolar vermesi oldu.
Küresel devlerin Türk bankalarını satın almalarındaki etkenlerin başında ise yüksek büyüme ivmesinin yakalanması oldu. Türkiye'de patlayan kredi talebinin yanı sıra, kredi kartı gibi henüz bakir olan ve büyük potansiyel taşıyan ciddi kârlı alanlardan elde edilen gelirler ile bankalar hızla büyüdü. Bankaların faiz dışı gelirleri artarak 2013 sonunda toplam yıllık gelirinin 33 milyar lirasına ulaşırken, faiz dışı hizmetlerden alınan ücretlerde rekor kırıldı. Sadece kredi kartı ücreti olarak toplanan para 7.4 milyar liraya ulaştı. Rapora göre, yabancı bankalar da ağırlıklı olarak bireysel bankacılığa yöneldi. İhtiyaç kredileri, kredi kartındaki yüksek faiz oranları yabancı bankaları cezbederken, sektörde bireysel kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 35 olmasına karşın, özellikle yüzde 100 yabancı sermayeli bazı bankalarda bu oran yüzde 60'a kadar ulaştı.

KÂR 2010'DA ZİRVE YAPTI

"Türk Bankacılık Sisteminde Yabancı'laşma" adlı rapora göre, yüksek bankacılık ücretlerinin de desteği ile yabancılar Türk finans sektörüne yatırımlarının sonucu adeta ihya oldular. Ağırlıklı olarak 2005'ten sonra gerçekleşen satın almalar sonrası yabancı ortakların elde ettikleri kar 15 bankada 17.2 milyar dolara çıkarak konulan sermayeye oldukça yaklaştı.
Rapora göre, 2006'da defter değerinin 4.8 katına kadar alıcı bulan ve satıldıklarında piyasa değerleri toplamı 43.1 milyar dolar olan Türk bankalarının bugünkü değerleri de dünya ekonomisinin geçirdiği en büyük kriz olan 2008 sarsıntısına ve Mayıs 2013'te ABD Merkez Bankası FED'in tahvil alımlarını sonlandıracağı beklentisi ile gelişmekte olan ülkelerden çekilen para ile birlikte düşen değerlere rağmen yüzde 35 arttı. 2006 ve 2007'de yabancılara satılan ve aynı zamanda bugün de Borsa İstanbul'da hisseleri işlem gören 7 bankanın piyasa değeri yabancı ortaklık anlaşmaları imzaladıkları gün 34.9 milyar dolardan 17 Nisan 2014 tarihi itibariyle yüzde 35 artarak 47 milyar dolara çıktı. Yabancı ortakların 20.5 milyar dolar vererek aldıkları banka paylarının bugünkü karşılığı yaklaşık 27 milyar dolar oldu.

Raporun sonuç bölümündeki tespitler de dikkat çekici. Bankaların önemli orandaki yüzdesinin yabancıların eline geçmesiyle finans sektörü ve Türkiye ekonomisi de ciddi tehlike altında. Bu riskler bir tablo halinde raporda şöyle vurgulanıyor: “Sermaye kaçışı, kâr transferi benzeri hareketlerle cari açığı artırma, birlikte hareket ederek manipülasyona zemin oluşturabilme, kamu bankalarının hisselerinin alınmasıyla, sosyal devlet ilkesine ters olarak sadece kârlı alanlara yatırım gözetilmesi, olası krizlerde sadece kendi ülke menfaatlerinin gözetilmesi, kârlı bireysel kredilere bonkör, küçük işletmelere açılan kredilere cimri davranılması, sadece kredibilitesi yüksek müşterilerin gözetilmesi.” (İstanbul/DHA)

ÖNCEKİ HABER

Seyyar satıcıya zabıta dayağı

SONRAKİ HABER

Denizler Urfa’da anıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa