‘Hesaplı yargı devam ediyor’
Eda YILDIRIM
KCK” basın davasında tutuklu bulunan 7 gazetecinin tahliye talepleri yarın görüşülecek. 2011’de yapılan operasyon sonrası 34’ü tutuklu 46 gazeteci hakkında KCK Basın Komitesine üye olmak suçlamasıyla dava açılmıştı. Özel yetkili mahkemelerin kapatılmasının ardından 26 Şubat 2014 yılında tutuklu bulunan 15 gazeteciden 8’i tahliye edilmişti. Ancak gazeteciler Mikail Barut, Nurettin Fırat, Ertuş Bozkurt, Turabi Kişin, Ramazan Pekgöz, Yüksel Genç ve Davut Uçar; haklarında haberleri, haber tartışmaları, röportajları, katıldıkları panellerde yaptıkları konuşmalar hakkında “Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması” gerekçesiyle serbest bırakılmamışlardı.
Gazetecilerin 2 yılı aşkın süren tutukluluğuna rağmen neden hâlâ tahliye edilmediğini, KCK basın davasını ve basın üzerindeki baskıları 26 Şubat’ta aynı davadan tahliye olan gazeteciler Kenan Kırkaya, Mazlum Özdemir ve Gazetemiz Yazarı Hüseyin Deniz ile konuşuyoruz.
İlk olarak DİHA Ankara Temsilcisi Kenan Kırkaya söze başlıyor. 7 gazetecinin siyasi bir kararla içerde olduğunu söyleyerek, “ÖYM’ler kalktı ama arkadaşlarımız hâlâ içeride. Bu hesaplı yargının hâlâ ettiğini gösteriyor” diyerek tepki gösteriyor. Kırkaya, cezaevindeki gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğini, Gazeteci Turabi Kişin’in sağlık durumunun gittikçe kötüleştiğini söylüyor.
‘BAŞBAKAN HUKUK KATLİAMINI ALKIŞLAMIŞTI’
İddianame savcısı gazetecilerin yaptıkları haberleri, haber içerikli telefon ve İnternet görüşmelerini suçlamaların temel delili olarak gösterirken, Gazeteci Kırkaya’nın kızı Hevi Jiyan’ın doğum günü CD’sini bile suç delili olarak dava dosyasına koymuştu. Kırkaya, “Operasyon olduğunda hangi gerekçelerle yargılanacağımızı ne biz ne de onlar bilmiyordu. Siyasi bir kararla alındık ve bırakıldık” diyor. ÖYM’lerin kapatılmasının da “İki yüzlü bir adım” olduğunu kaydediyor Kırkaya ve “İşin ucu kendisine dayandığı için bu mahkemeleri kapatması iki yüzlülüktür. Zamanında Cemaatle iş birliği yaptılar. Şimdi Cemaatin yaptığı bir hukuksuzluk varsa bunun sorumlusu Adalet Bakanlığı ve AKP’dir” değerlendirmesini yapıyor.
‘BİZ GAZETECİLİĞİMİZİ KABUL ETTİK’
DİHA Editörü Mazlum Özdemir de, yedi gazetecinin neden hâlâ cezaevinde olduğunu anlayamadığını söylüyor. Özdemir hakkındaki deliller de oldukça ilginç. DİHA’nın haber merkeziyle yaptığı görüşmeler, haberlere ilişkin verdiği bilgiler ve hangi haberlerin verilmesi gerektiğini belirtmesi iddianamede, ‘Örgütün yayın politikasına uygun talimat vermek’, ‘Örgütün ve hedeflerinin propagandasını yapmak’ şeklinde yorumlanıyor. Yine ajans içerisinde kendisine ‘Mazlum arkadaş’ şeklinde hitap edilmesi de iddianameye suç delili olarak giriyor. Bu açıdan operasyonun tamamen siyasi olduğunu söylüyor Özdemir ve devam ediyor: “Hukuksal bir dayanağı yok. 800 sayfalık iddianame, on binlerce sayfalık ek klasörler vardı. Hepsi gazetecilik faaliyetlerimizle ilgili deliller. Bize ‘Neden demokrasiden, barıştan, işçi haklarından, kadından söz ediyorsunuz’ diyorlar. İddianamede gazeteciliğimizi kabul ettik. Biz bu haberleri yaptık. İçeride yaptık. Dışarıda da yapmaya devam edeceğiz ” diyor.
Kürt sorununun barışçıl temelde çözümü için yıllarca haber yaptıklarını da vurguluyor Özdemir ve “Türkiye gerçekten Kürt sorununun çözümü için bir çaba içerisine girecekse biz bu haberleri yapmaya devam edeceğiz” diye ekliyor.
‘BARIŞIN HABERİNİ YAPAN GAZETECİLER TUTUKLU’
Gazetemiz Muhabiri Hüseyin Deniz ise, gazetecilerin cezaevinde kaldığı her gün daha fazla mağdur olduklarını vurguluyor. KCK basın duruşmaları boyunca tahliye taleplerinin reddine gerekçe olarak ‘Kaçma şüphesi’ ifadesinin gerekçe gösterilmesinin hukuki olmadığını da dile getiriyor Deniz ve şöyle devam ediyor: “Turabi Kişin tutuklanacağını bildiği halde çıkıp geldi. Bu insanlar gazeteci. Yaptıkları iş ve yerleri bilinen insanlar.” Deniz, çifte hukuk yaratma adına binlerce insanın KCK üyeliği suçlamasıyla yıllarca cezaevinde tutulduğunu söylüyor. Ancak KCK davalarının siyasi olduğunun artık kamuoyu tarafından da net şekilde görüldüğünü belirterek, “Bir taraftan barış ve çözüm süreci diyeceksiniz. Diğer taraftan Kürt sorununun barış ve demokrasi temelinde çözümünü savunan ve bu doğrultuda haber yapan gazetecileri içerde tutacaksınız” diyor. Gazetecilerin yaptıkları haberlerin delil olarak iddianameye girmesinin de hukuki temelden yoksun olduğunun altını çiziyor Deniz ve ekliyor: “Yapılan haberler, röportajlar suç teşkil etmiş olsaydı basın kanunundan dava açılırdı. Ancak biz bırakılanlar da dahil hiç kimsenin haberleri hakkında tek bir dava açılmamış.
‘HABERLERİMİZ DELİL AMA BİZ GAZETECİ DEĞİLİZ!’
Gazetecilerle Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğünün durumunu da konuşuyoruz.
DİHA Ankara temsilcisi Kenan Kırkaya’ya, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Freedom House’un hazırladığı raporla ilgili “44 tutuklu var deniyor, ancak Adalet Bakanlığı verilerine göre şu anda sarı basın kartı sahibi sadece beş gazeteci var. Bunların da değişik suçlardan tutuklu olması söz konusu” açıklamasını soruyorum. Kırkaya, “İçerideki gazeteciler gazetecilikten yargılanmıyorlarsa neden iddianamelerimizde sadece gazetecilik faaliyetimiz yer alıyor. Davutoğlu’nun bu açıklaması bile utanç verici” yorumunu yapıyor.
KCK basın operasyonunun Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğüne yönelik olduğuna dikkat çekiyor DİHA Editörü Mazlum Özdemir de ve şöyle devam ediyor: “Bizden sonra da Türkiye’deki ifade özgürlüğünün ne durumda olduğu gözler önünde serildi. Basın ve medya üzerindeki baskı, Twitter’in kapatılması da bizim tutuklandığımız dönemde yeterince ses çıkarılmamasıyla ilgilidir.”
‘TMK TEHDİDİ HÂLÂ DURUYOR’
Gazetemiz Muhabiri Hüseyin Deniz’le ÖYM ve Terörle Mücadele Kanunu’nu da konuşuyoruz. Mevcut egemen sistemin ötekileştirdiği kesimlere karşı TMK’yi bir silah olarak kullandığına dikkat çekiyor ve “TMK’deki maddelerle kolayca tutuklanabiliyorsunuz. Dolayısıyla TMK olduğu sürece, bugün tehdit olarak görülmese bile yarın tekrar tehdit olabilir. Yarın tekrar tutuklanabiliriz yaptığımız herhangi bir haber nedeniyle” diye uyarıyor. Bu açıdan gazetecilerin tutuklanmasının, bütün fikir ve düşünce özgürlüğü için çaba gösterenler için demokles’in Kılıcı olduğuna da vurgu yaparak, “Sonuç olarak bizim üzerimizden tüm gazetecilere ‘Ayağınızı denk alın’ deniyor” diye devam ediyor.
Evrensel'i Takip Et