21 Haziran 2011 12:35
Gökhan Durmuş

Birkaç sendikanın dışında da kimsenin çözme gibi bir çabası ve kaygısı da yok gözüküyor. Hemen hepsi Türk-İş’in çerçeve sözleşmesini imzalamasını bekliyor. Sessiz sedasız ilerliyor sözleşme süreci. Sendikalarda bu bekleyiş sürerken, işçiler sendikaların sözleşmeyi imzalamak için seçim fırsatını kaçırdığını düşünüyor. Sendikalarına ve konfederasyonlarına tepki gösteren işçiler, 230 bin işçinin mağdur edildiğini düşünüyor.

Karayolları 1. Bölge Müdürlüğündeki Yol-İş üyeleri ile kamu sözleşmelerini ve beklentilerini konuştuk.

EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET

2006 yılında Karayollarında işe başlayan Osman Özcan, 230 bin işçinin oyalanmasının, mağdur edilmesinin kendilerini rahatsız ettiğini kaydetti.

Hükümetin ve sendika yönetimlerinin gerekli duyarlılığı göstermemesini eleştiren Özcan, yaşam standartlarını yükseltebilecek bir sözleşmenin imzalanabilineceğine inanmadığını, çünkü yöneticilerin böyle bir kaygısı olmadığını dile getirdi.

“Kamu işçisi memurdan da rahat” sözlerine kızan Özcan, “Ben kendi açımdan düşünüldüğümde rahat değilim. Kamu da çalışan bir personelin yaptığı iş taşeron işçisine oranla çok daha fazla olduğu halde, aldığı ücrette taşeron işçisine göre daha azdır. Bizim aldığımız ücret 1200 lira ve Türkiye şartları göz önünde bulundurulduğunda bu ücret bizim hiçbir ihtiyacımızı karşılamıyor. Ben 400 lira kira veriyorum, geriye kalanla da hiçbir ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Sosyal hiçbir aktivite de bulunamıyoruz, kendi şahsi ihtiyaçlarımızı gideremiyoruz. Yani aldığımız ücret bizi hiçbir şekilde doyurmuyor” diye yanıtlıyor.

İşe başladıkları günden beri “Eşit işe eşit ücret” mücadelesini sürdürdüklerini ifade eden Özcan, aynı işi yaptıkları eski işçilerle aralarında bir uçurum olduğunu kaydetti.

Bu durumun performanslarını da etkilediğini dile getiren Özcan, anayasaya aykırı olmasına rağmen toplusözleşmelerde bu durumun devam ettiğini söyledi.

Özcan, çok düşük olan asgari ücretin yükseltilmesi için kamu işçilerinin de mücadeleye katılması gerektiğini düşünüyor.

230 BİN İŞÇİ NERDE?

Kamu sözleşmelerinde bir çok sendikanın yasal süreyi tamamlamasına rağmen eylem yapan işçi sayısının az olduğunu belirten Ümit Aydoğan, “200 bin işçi nerede güzel soru. Hepimiz Tük-İş’e bağlıyız. Aslında bu işin köklü çözümü Tük-İş’te. Biz elimizden gelen mücadeleyi veriyoruz ama çok fazla sesimizi duyuramıyoruz, medya yer vermiyor” diye konuştu.

Türk-İş’in eski işçileri de bu süreçte aktif hale getirmesi gerektiğini düşünen Aydoğan, çocuklarının geleceği için herkesin mücadele etmesi gerektiğini ifade etti.

Aydoğan, Türk-İş’in toplusözleşmede iyi bir şey yapacağına inanmadığını belirterek, “Türk-İş baştan zaten kabullenmiş, ‘Bizim gücümüz yok hükümet ne verirse onu alacağız’ diyor” dedi.

Aslında sadece kamu sözleşmelerine dahil olan 230 bin işçinin sokağa çıktığı zaman çok ses çıkartacağını belirten Aydoğan, “Mesela şöyle bir hafızalarımızı geri götürüp 10 bin TEKEL işçisi sokağa döküldüğü zaman hükümeti nasıl sallamıştı? Biz de desteğe gitmiştik. Türk-İş kamu işçisi ile çok şey yapabilir ama bunu yapmayı istemiyor” diye konuştu.
Türk-İş kabulleniyor diye kendilerinin bu durumu kabullenmediğini, yapılan eylemlere katıldıklarını söyleyen Aydoğan,, Yol-İş’in de yeteri kadar çaba sarf etmediğini, Türk-İş’e baskı yapmadığını kaydetti.

‘SOSYAL FAALİYETİMİZ YOK’

Bir kamu işçisi olarak nasıl bir yaşantı sürdüğünü Aydoğan şöyle anlatıyor. “Valla nasıl yaşıyorum, yaşıyor musun diye bir sorsana! Ay sonunu getirmek için akla karayı seçiyorum. Sözleşmede Türk-İş bunu koymuş, 2005’ten sonra girenler için ayrı ücret. Bizim aldığımız şu anda bütün eklentiler de dahil 1200 TL. İstanbul şartlarında 1200 lirayla nasıl geçinebilirsin? Çocuğun okul masrafları var, bizim masraflarımız var, sonuçta hepsi bu paranın içinde. Faturalarımız var. Yetmiyor yani aç yaşıyoruz desek yeridir. Hiç bir sosyal faaliyetimiz yok. Bir yemeğe gidemiyorsun, bir sinemaya gidemiyorsun. Bu şartlarda bile ay sonunu getiremiyoruz.”  (İstanbul/EVRENSEL)


BU SÜREÇ DİYALOGLA ÇÖZÜLMEZ

Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü Yol-İş İş Yeri Baştemsilcisi Naci Göçer: Yeni işe giren arkadaşların ne kadar sıkıntı çektiklerini biliyoruz. İkinci ücret skalası 2005 yılında bizim toplusözleşmemize girdi. Bu arkadaşlarımızda 2006 yılında işe alındılar. Hükümetle sendika arasında yapılan protokolle her yıl bin işçi alınacağı kararlaştırılmıştı. 5 yılda 5 bin elaman alınacaktı. Karayollarındaki eleman sayısı azalıyor, arttıralım kaygısı ile ikinci ücret skalasını kabul ederek taviz verdiler. 2006 yılında bin kişi alında daha sonra eleman alınmadı. Zaman zaman mücadele edildi ama yeteri kadar gündeme gelmedi. Bu protokole hükümet uymadı. Bu ülkede yoksulluk sınırı 2 bin 835 TL iken bu arkadaşlarımıza verilen rakam çok komik tabi. Eşit işe eşit ücret verilmesini istiyoruz. Derece farkı olabilir ama yara yarıya bir fark olmamalıdır. Aynı işi yapıyorsak aynı ücreti alalım diyoruz.

Türk-İş kamu sözleşmeleri konusunda sesiz kaldı. Türk-İş elinde seçim gibi bir fırsat vardı ama bunu değerlendiremedi. Eğer bir Türk-İş sözleşme için Trabzon’a bakanın seçim çalışması yürüttüğü yere gidiyorsa bu işçi sınıfına yapılmış en büyük ayıptır. 230 bin üyeyi temsil eden Türk-İş eğer bakanın ayağına gidiyorsa bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Hükümet cephesinden işçilere yönelik saldırılar bitmiyorken Türk-İş bu hükümetin bakanının ayağına gidiyor. Bu işçi sınıfına yapılan bir ihanettir. Bu süreç diyalogla çözülemez o yüzden kamu işçilerinin sokağa çıkması gerekmektedir.


-Siz süreç hakkında ne düşünüyorsunuz?

Murat Yurt: Ben birinci olarak problemi sendikalarda görüyorum. Yol-İş baktığımız zaman özellikle üyelerimizin yarısından fazlası belirli bir yaş sınırının üzerinde. Yani hani böyle tabandan diyorsunuz ya bir destek yok. Yani bu emekliliği cebine koymuş olanlar biraz kulak ardı ediyor süreci. Yeri geliyor biz de kulak ardı edebiliyoruz, bizim de cebimizde beş liramız bile olmayabiliyor, eyleme gidecek. Her hangi bir eylemde, etkinlikte bir şekilde katılamayabiliyoruz. Taze kana, üyelerini daha çok dinleyen bir sendikal yapıya ihtiyaç var.
 

- Eski işçiler sendikayı da mı dinlemiyorlar?

Murat Yurt: Yani bir şekilde ilk anda dinliyor gibi görünseler bile kıyıdan, köşeden o etkinliği tamamlamadan gidiyor.

-Peki mesela sendikanın da kendini sorgulaması gerekmiyor mu?

Murat Yurt: Öyle bir şey olmuş ki artık sendika yöneticileri de üyesi olarak kalsın aidatını ödesin de eyleme katılmasa da olur diyor gibi geliyor.

- Sen 5 yıldır sendikalısın değil mi?
Murat Yurt: Evet 5 yıldır sendikalıyım

- Kaç defa eğitim gördün?
Murat Yurt: Sendika eğitimini hatırlayamıyorum, yok. Yani yanılıyor da olabilirim, varsa bile belki bir sefer. Hatırlayamayacağımız kadar az diyelim.

-Yol-İş üyelerini eylemlere katamıyorsa, onlara sınıf mücadelesini anlatmıyorsa, niye Türk-İş’i eleştiriyorsunuz?

Murat Yurt: Sanki baştaki sendikaların hükümete karşı bir gebeliği varmış gibi bir durum var. Bir kabullenmecilik. Mesela bizim son görüşmemizde 2 Haziranda yapıldı. Sendika yöneticilerimiz Trabzon’a, bakanın seçim bölgesine gittiler görüşme yapmak için.
Bir de teşkilat olarak dağınık bir teşkilatız, bir şekilde bir araya da gelemiyoruz. Yani tabanda kendisinde bir şeyler aramalı, bence en çok üsttekiler kendilerinde bir şeyler aramalı.

-İşçiler sözleşme konusunda ne düşünüyor?

Murat Yurt: Yani biz açıkçası bundan bir önceki sözleşmede de gerek taslak hazırlıklarında olsun çok güzel açıklamalar, vaat diyeyim ben ona vaatler, güzel açıklamalar yaptılar ama işçi pek inanmıyor. Biz inanmıyoruz yani. Mesela 2009 sözleşmesinde derece-kademe olayı vardı bizde. Birin biri en düşük yevmiyeyle yönetilir, 40 liraya çekilecek diye bir taslak hazırlaması yapıldığını söylediler. En düşük ücret 40 liradan aylık 1200 lira olacak şeklinde bir taslak hazırlandı. Biz baya heveslendik ama 2009 sözleşmesinden bahsediyorum ve şu an 2011 sözleşmesini görüşüyoruz ve şuan benim yevmiyem 39.60. Aradan 2 sene geçmiş olmasına rağmen 40 lirayı göremedik. Yani muhakkak ki bunda bize de düşen görevler var.

-Peki bu sözleşme Türk-İş yönetimini götürür mü?

Murat Yurt: Kötü bir sözleşme bile Türk-İş yönetimini bence götürmez.

-Neden?

Murat Yurt: Yukarılarda bizim aklımızın almadığı bir durumlar var. Biz eleştiriyoruz ama bir bakıyoruz genel kurul olduğunda adamlar yine aynı şekilde seçilerek başımıza geliyorlar. Bir çelişki var. O nedir onu bilmiyoruz.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.