04 Mayıs 2014 07:48

‘Ümit gönlümün ekmeği umar ha umar...’

Sırtımızı umuda dayamış yaşıyoruz yıllardır.Dilemek umudun dile gelmiş hali.

‘Ümit gönlümün ekmeği  umar ha umar...’
Paylaş

Ayşen AKSAKAL

Sırtımızı umuda dayamış yaşıyoruz yıllardır.
Dilemek umudun dile gelmiş hali.
Dilek ağızdan bir kere çıkınca artık misyona, vizyona dönüşüyor. Yani dileğini, umudunu hedef koymuş oluyor insan kendine.
Buradan sonrası hedefe koşmak artık.
Dilek hayalden hep bir adım daha yakın zaten insana.
İçine atıyorsun ya, atma...
Eğer söz ağızdan bir kere çıkarsa, gerçeğe 10 adım yaklaşır. Yani nasıl ki bir yönetmen tüfek gösteriyorsa filmde, bilirsin ki tüfek ateş alacak; insanoğlu hayatında da laf ağızdan bir kere çıkarsa, bilirsin ki o laf bir gün gerçek olacak.
O yüzden önce bir hayali süsle, sonra makule çevir, sonra resmet ve as bir gül dalına.
Hızır ve İlyas derman olamasa bile sen olursun kendine deva, söz ağızdan bir kere çıktıktan sonra…
Bu yüzden ben severim Hıdrellezi; Hızır ve İlyas’tan bağımsız severim hatta.
Küçük çakıl taşları ile deniz kıyısına dileklerimi yazarım; özenerek kağıtlara resimler yaparım; gül dallarına asarım. Dileklik çaputlar taşırım cebimde, ağaçların boyumun yetebildiği kadar yukarısına bağlarım.
Hayatta her dinden çok sanırım Hıdrellez’e yakınım; tipim benzemezse çizdiğim resimde mesela, ok çıkarır adımı yazarım rezil olma pahasına, astığım daldan uçar diye yanımda mandal bile taşırım.
Çaputlarımı anısı olan kumaşlardan seçerim. Kendimce uydurduğum adetleri Hıdrellezime eklerim, bir yandan arkamda Roman orkestrası, neşeyle bağlanmış dileklerimin gerçekleşeceğine sonuna kadar inanırım.
Bir de ben, Hıdrellez binlerce yıldır süregelse de şu son yıllarda onun bile biteceğinden korkarım.
Hıdrellez dediğin çünkü; çalgıdır, çengidir, renkli çaputlardır, deniz kıyısına akın eden insanlardır, paylaşımdır, eğlencedir, dileğin ağızdan bir kere çıkması ve gerçeğe yaklaşması, dileğin diğer insanlarla korkusuzca paylaşılmasıdır.
Bir başına yaşanır bir tat değildir, sosyalleştikçe keyif verir.
Ve maalesef bilirim ki bu iktidar; kendi gibi olmayanın sosyalleşmesinden ve eğlencesinden haz etmemektedir.
En güzel Hıdrellezleri Ahırkapı’da yaşadım ben, ağaçsa ağaç, dal ise dal, müzik ise en Roman’ından, dans ise en özgürcesine bir de önümüzde deniz ardımızda tarihi surlar.
Binlerce insanla birlikte bir gece pikniği havası, 3’e sattığını o gece şerefine 5’e satmayı akıllarından bile geçirmeyen esnafı, evinden terliği ile fırlayıp göbek havasına yetişen genç kızları ile mahallelisi, oto sanayi içinde bateri sololar, tefler, tanıdık tanımadık ayırmadan birlikte çekilen halaylar, kırılan gerdanlar...
Sulukule seramonilerini kaçırdı bir nesil. Çünkü kentsel dönüşüm ile biz vedalaşma fırsatı bile bulamadan, sürüverdi bir iktidar onları evlerinden.
Aklımızda sadece Müjdat Gezen filmlerinden sahneler kaldı bölük pörçük.
Sulukule ile biz aslında birlikte yaşama adetimizi, eğlence kültürümüzü, gamsızlığımızı, kapıları açık evlerde yaşayabilme ihtimalimizi de biraz daha kaybettik.
Tanımadık bir evin sofrasına eğlence vaadi ile misafir edilmedik, edilebilme şansımız da kalmadı.
Şimdi Ahırkapı kaldı elimizde, Romanların müziğine kendimizi kaptırabileceğimiz, sokaklarına misafir olup da “bizim” hissedebileceğimiz, kolkola dansedebileceğimiz, korkmadan kahkahalar atabileceğimiz bir Hıdrellez’imiz kaldı.
Biletle girdiğimiz bir alan değil, sahnede izlediğimiz biletli bir konser değil, matbaada basılmış dilek kağıtları değil; tüm kültürleri, tüm dilleri, sokakları, ağaçları, müziği, sanatı, kızlı erkekli eğlenebilmeyi, kardeşliği istiyoruz her zamanki gibi, eski günlerdeki gibi, eski günlerde kalmasın diye umarak.
Bu sene yine Ahırkapı’da olalım; bir dileğimiz de her sene Ahırkapı’da aynı coşkuyu yaşayabilmek olsun.
Umut fakirin, ümit gönlümüzün ekmeği, ekmeğimizden olmayalım.

ÖNCEKİ HABER

Koçani Orkestar

SONRAKİ HABER

Romanlar sahnede: ‘Gırnata’dan ‘Klarnet’e

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...