28 Nisan 2014 16:58

Yağmuru anlatmayalım, yağalım!

Belki de bilim ve teknolojideki son gelişmeler kağıdın kalemin pabucunu dama atacak. Işık oyunlarıyla havaya çizilecek bilgiler ama kağıdın keşfedilmediği devirlerden taşlara kazınan şekilleri, yazıları, hiyeroglifleri, mağara resimlerini unutmayalım

Yağmuru anlatmayalım, yağalım!
Paylaş

Uygur Orhan
Heykel Atölyesi Yürütücüsü


Yeniden yontu atölyesinde buluşmak için...
Odaların kapısını tamamıyla ve sonuna kadar açabilen tek rüzgar biliyorum. O da ortak keder ve sevinç. Bir kamp rüzgarı daha başlıyor. Uzun sözün uluslararası fırçasıyla merhaba. Ve yine yeniden Yontu Atölyesi olarak merhaba!
Hey gidi 2014 ün halleri.
İ hali, e hali, de hali, den hali... İlle de aşk ve devrim hali! İzmir-Selçuk Pamucak’ta  ‘Guernica’ ve ‘Herakleitos’ anıtı, Dikili’de Barış Anıtı çalışmalarından yeni çalışmalara merhaba. Bu yıl da Heykeltıraş Mehmet Latif Sağlam hocamızla birlikteyiz.
HEYKEL ATÖLYESİ NOTLARI
Merhaba, yılların öncesinden yılların sonrasına merhaba… Sizi Samuel Ulman’ın ‘Gençliğin Felsefesi’ kitabından bir alıntıyla selamlıyorum. ‘İnsan kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır. Cesareti oranında genç, korkuları oranında yaşlıdır. Hiç kimse yalnız birkaç yıl fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz. İnsanları ihtiyarlatan ideallerinin gömülmesidir.’ Merhaba hayallerini satmayanlar..! Dilsel, görüntüsel, kültürel bir referans olmak değil amacım. En kolayı seçenlerden yana tavır koymayan bir birey olarak içtenlikle yazıyorum bu Heykel Atölyesi notlarını. Dinamizm, beceri, heyecan ve yaratıcılıkla…
O BÜYÜ NEREDE
Belki de bilim ve teknolojideki son gelişmeler kağıdın kalemin pabucunu dama atacak. Işık oyunlarıyla havaya çizilecek bilgiler ama kağıdın keşfedilmediği devirlerden taşlara kazınan şekilleri, yazıları, hiyeroglifleri, mağara resimlerini unutmayalım.
Çakmak taşından ateş yapan insanlığın ilkel bir hınçla koparttığı ilk lokmadan, uzayın kara deliklerindeki yıldızlarda bizim gibi insanları arayışına, ne çok deneyim aktarmışız şimdiye; kopa düşe, fırlaya koşa, kekeme ve çok dilli bir defterden, nereden nereye… Şu an işimiz kile ve taşa yazılanlardan daha zor ama ressamın son duygulu fırçası, heykeltraşın son çekiç vuruşu gibi son ruh, son duygu nerede..!
Güm güm eden yürek vuruşlarımızı kurgulayan o büyü nerede?
DÜNYANI BÜYÜT, DÜNYANI BÜYÜT
‘Hadi hocam, hadi… Günün sözünü söyle!‘ diyen öğrencilerimle paylaştım hep bunu. ‘Dünyanı büyüt, dünyanı büyüt…’ Kamptaki gençlerle de paylaşacağım bu sözü.
Ay da, Güneş de herkesin ışığı! Su gibi aziz ve ekmek gibi mübarek ol dediğimiz değerler var ya, şu an en üstte mi duruyor? En yüce değer alın terimizin beklentileri karşılanmış mı? 2014’te de bir çimdik somun, bir bardak suyun yerini tutamayacak şeyler hala var mı? Bir şairimizin de dizelerin de dediği gibi; ‘Düşün, uzay çağında bir ayağımız / ham çarık, kıl çorapta olsa da biri / düşün, olasılık, atom fiziği / Ve bizi biz eden amansız sevda / Atıp bir kıyıya iki zamanı…‘ Evet, yarının çocukları! Evet.
YONTTUKÇA ÖZNELEŞECEĞİZ
Bilim ve sanat kervanına dizilmeye devam edin, kafada formül, elde çekiç fırça, beyaz kağıtta kalem, laboratuarda hiç tanışmadığım birisi için bir deney ve araçları… Ama insan yanımızı, hiç ama hiç unutmadan. Belki çok ısınacak ya da soğuyacak Dünya, Türkiye de nasibini alacak ama yaptığımız etkinlikler tatlı bir anı olarak kalacak.
Ve inanıyorum ki anlattıkça ve yorumlayıp yonttukça özneleşeceğiz. Prizmamızdan geçirdiğimiz dil, edebiyat, kültür, sanat, demokrasi ve kardeşlik imgelerimizi kullanıma sokarak, anlayarak ve değiştirerek becereceğiz
biz bu işi.
Nasıl güvercin biçiminden soyutlanamazsa, ekmeğin tadına yenilerek varılırsa ve elma kokusundan ayrı satılmıyorsa; dil, kültür, sanat, demokrasi, kardeşlik değerleri ile çamurla, taşla, çivilerle, atık nesnelerle yaptığımız heykelciklerle anılacağız…
KORKUSUZ BİR 2014 AĞUSTOSUNA
2014’ün Anadolusunda, Trakyasında, Mezopotamyasında; Gandi’nin sessiz çığlığından Martin Luther King’in işini iyi yapan çöpçüsüne, Yunus Emre’nin soru sorduğu ‘Sarı Çiçek’inden Mevlana’nın Ne olursan Ol Yine Gel‘ deyişine genç gözü ile merhaba!
Yağmuru anlatmayalım, yağalım ya...
Shakespeare’in bir sonesinde dediği gibi ‘sevmekten korkuyor / sevilmekten korkuyor / kendisini sevilmeye layık görmediği için / İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için / düşünmekten korkuyor / sorumluluk getireceği için / konuşmaktan korkuyor / eleştirilmekten korktuğu için / duygularını ifade etmekten korkuyor / reddedilmekten korktuğu için / yaşlanmaktan korkuyor / gençliğinin kıymetini bilmediği için / unutulmaktan korkuyor / dünyaya iyi bir şey vermediği için / ve ölmekten korkuyor aslında / yaşamayı bilmediği için..’
Korkusuz
bir 2014 Ağustosuna…

 

ÖNCEKİ HABER

Makineyle veya not defteriyle

SONRAKİ HABER

Ayrılırken yanınızda götürmek istediğiniz kamp

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...