27 Nisan 2014 09:37

1 Mayıs, Haziran'ı çağırıyor!

Bütün koşullar ve içinden geçmekte olduğumuz doğurgan zamanın ihtiyaçları, şimdi bu karar anında söylenecek sözün 1 Mayıs’ın nerede kutlanacağından çok daha fazlasını ifade edeceği bir yoğunluk göstermektedir.

1 Mayıs, Haziran\'ı çağırıyor!
Paylaş

Aydın ÇUBUKÇU

1 Mayıs’ın dünya çapında bir işçi bayramı olarak kutlanmasının köklerinde işçi sınıfının hakları için mücadele etme geleneği, cesareti ve kendi gücüne güveni bulunmaktadır. Bugün bile büyük ölçüde önemini koruyan, pek çok ülkede yasalarla kesinleşmiş olmasına rağmen pervasızca ihlal edilen 8 saatlik işgünü talebinin yığınsal grevlere, burjuvazinin resmi güçleriyle ya da parayla tutulmuş haydutlarına karşı savaşmaya kadar uzanan mücadelelerin başlıca konusu olması işçi sınıfının büyük bir tarihsel güç olarak sahneye çıkışını simgelemektedir.
Artı-değer sömürüsünün hiç olmazsa sınırlanması için bu kitlesel ve dünya çapında ayağa kalkış, işçi sınıfının ekonomik-sendikal mücadele ve örgütlenme alanının da ilerisine geçmesi anlamına gelmekteydi. Bu yüzden, 8 saatlik işgünü talebi, sınıfın tümünü birleştiren, yönlendiren ve örgütleyen bir talep olarak, her işçi partisinin, her sendikanın, her uluslararası örgütün talepler listesinin başında yer almıştır. Aradan geçen iki yüz yıla yakın zaman boyunca bu talebin çerçevesi de ifade ettiği birlik ve mücadele içeriği de değişmemiştir. 8 saatlik işgünü için mücadele, artı-değer sömürüsüne karşı mücadele anlamına gelir ve bu kapitalizmin maddi temellerine karşı bir mücadeledir.
Öyleyse 1 Mayıs, ne için birlik, ne için dayanışma ve ne için mücadele sorularına karşı işçi sınıfının evrensel cevabıdır: Kapitalizme karşı birlik, kapitalizme karşı dayanışma, kapitalizme karşı mücadele.
Arada yaşanan yıllar içinde emperyalizm ve faşizm gibi, kapitalizmin iki vahşi kişiliğinin daha ortaya çıkması, demokrasi mücadelesini, demokrasi için işçi sınıfı dışındaki emekçi kitleleriyle, bütün ezilen sınıf ve tabakalarla, toplumsal gruplarla birlikteliği, dayanışmayı ve birlikte mücadeleyi gerekli kılmıştır. Merkezinde işçi sınıfı, hedefinde kapitalizm olan bu yeni mücadele alanları, işçilerin etkisini güçlendirmiş, tarihsel rolleri hakkındaki teorinin önemini bir kez daha göstermiştir.
***
Bu yıl 1 Mayıs’a geçen yıl patlayan Haziran Direnişinin heyecanı ve coşkusu hâlâ canlıyken giriyoruz. Haziran Direnişi, yüzyılımızın bütün yeni özelliklerini temsil eden, cesaret ve kendi gücüne güven ilkesini bütün halk için en yüksek düzeyde tekrarlayan bir hareket olarak, 1 Mayıs’ın tarihsel yoldaşıdır. Mücadele geleneklerinin temsilcisi, ilk kurucusu olan 1 Mayıs, Haziran’da meydanları dolduranların aradığı, öğrenmek ve yeniden yaratmak istediği en güzel dünya umudunun da mirasçısıdır.
Şimdi her ikisi de, mevcut iktidarın en korkunç düşmanı olarak damgalanmıştır. Her büyük meydanı kendisine yönelmiş bir tehdit olarak gören iktidar, bugün Taksim Meydanını kedisini devirecek bir ayaklanmanın muhtemel anası olarak görüyor. Haziran’dan korktuğu için 1 Mayıs’ı yasaklıyor! Mayıs’ın, Haziran için tarihsel bir başlangıç, Haziran’ın ise 1 Mayıs için kendi büyük geçmişini hatırlatma olduğunu, her ikisi arasında devrimle bitecek bir yol kesişmesinin yalnız olası değil, aynı zamanda zorunlu da olduğunu görüyor.
***
“İşçisiz Haziran” o haliyle bile, olağanüstü bir kabustu egemen sınıflar için. Sınıf örgütlerinden yoksun olarak meydanlara koşan yüz binlerce genç işçi, Haziran’ın rengarenk ebrusunda eridiler ve sınıf olarak davranmadılar. Haziran’ın güçleri de 1 Mayıs’ta kendileri olarak görünemiyorlardı. Tarih onları bir düğüm noktasında birleşmeye çağırıyor.
***
Ne hazindir ki, tarih bu kez Başbakan ağzından ve çarpık bir biçimde yapıyor bu çağrıyı. Sendikalar, Kadıköy mü, Taksim mi tartışması içindeyken, yukarıdan “Ne Taksim ne Kadıköy!” buyruğu geldi! Biz bunu, bölünme yok çağrısının yanlış bir ağızdan gelmiş yankısı gibi anlayabiliriz.
İşçi sınıfı, tarih sahnesine çıktığı günden bu yana taleplerini gerçekleştirmenin, haklarını almanın yollarını kendisi bulmuştur. Cesaret ve kendi gücüne güven onun temel iki özelliğidir ve bunların nasıl ve nerede kullanılacağına da kendisi karar vermiştir.
Bütün koşullar ve içinden geçmekte olduğumuz doğurgan zamanın ihtiyaçları, şimdi bu karar anında söylenecek sözün
1 Mayıs’ın nerede kutlanacağından çok daha fazlasını ifade edeceği bir yoğunluk göstermektedir. 

ÖNCEKİ HABER

Mülteci proleterin 1 Mayıs’ı

SONRAKİ HABER

Muz işçileri katliamının ‘yüzyıllık yalnızlığı’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...