27 Nisan 2014 06:00

Kadınlara her gün 1 Mayıs

Yolsuzlukların, yoksulluğun, kadınların emeğine ve bedenine dönük saldırıların gitgide arttığı bir dönemde 2014 1 Mayısı’na giderken kadınlar ortak talepler etrafında sokağa çıkıyor. Sendika yönetimlerinde yok sayılmaya, ev içi emeğin görülmüyor olmasına, insanca sağlık hizmeti veremiyor olmaya, medyadaki eril dile dur diyen kadınlar sadece emek sömürüsüne karşı değil tüm hakları için sokağa çıkıyor.

Kadınlara her gün 1 Mayıs
Paylaş

Duygu AYBER
Gülşah İMREK

Kadınların emeği, bedeni, hakları her gün saldırı altında. Meclisten geçirilmesi planlanan Kadın İstihdam Paketi’nden tutalım da, artan kadın cinayetlerine kadar, eğitimdeki muhafazakarlaşmadan tutalım da, hem sağlık çalışanını hem hastayı mağdur eden sağlık sistemine kadar pek çok düzenleme ilk önce kadınları mağdur etti. Kadınlar ise haklarının geriye gitmemesi için mücadele etti.

Elbette bu kadın mücadelesi 1 Mayıs’ta da kendini gösterecek. Kadınlar, hem işçi ve emekçilerin mücadelesinin bileşeni olarak ama ayrıca da kadın haklarına dönük saldırılar ve gasplara karşı da 1 Mayıs alanlarında seslerini yükseltecekler. Farklı iş kollarından kadınlar, çalışma alanlarında ve toplumsal hayatta karşı karşıya bırakıldıkları sorunlara karşı neden sokakta olacaklarını anlatıyor:

MEDYADAKİ ERİL DİLİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN!

Arzu Demir (Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın Komisyonu): Medyada cinsiyetçi dile karşı mücadelenin ne kadar elzem  olduğunu, ensonhaber İnternet sitesinin yaptığı haber gösterdi.

Bir kadın işçinin, Taksim’de AKP hükümetinin uyguladığı mantık ve hukuk dışı  eylem yasağı ile polis şiddetine karşı gösterdiği direniş, “En Seksi Devrimci”, “Sarışın Devrimci de Gördük” başlıklarıyla verildi. Bir kez daha kadının nesneleştirildiği bir haber ile karşılaştık. Kadın cinayeti haberlerini, “aşk cinayeti”, “kıskandı öldürdü”, “namus cinayeti” başlıklarıyla vererek, artık bir kırıma dönüşen kadın cinayetlerini meşrulaştıran ana akım medyada, kadın bir eylemci, direnişçi olarak varsa bile, ensonhaber İnternet sitesinin örneğinde olduğu gibi yine nesneleştirilerek yer alabiliyor.

Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın Komisyonu olarak medyada var olan bu eril zihniyetin değiştirilmesi mücadelesinde yer almak için varız. Medyanın erkek egemen devlet aklını her gün üreten bu diline ve içeriğine ortak olmak istemiyoruz. Bu suç ortaklığını paylaşmak istemiyoruz. Bu nedenle değiştirmek istiyoruz.

Gezi direnişi gösterdi ki, değiştirmek de dayanışmaktan, kolektif üretimlerden ve mücadeleden, bunların hepsinin toplamı olan örgütlü mücadeleden geçiyor.
İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs’ın ön gününde tüm kadın gazetecilere, medyada cinsiyetçi dile karşı örgütlenme çağrısı yapıyoruz.

Kadın gazeteciler olarak 1 Mayıs günü tüm alanlarda olacağız.  Ancak bir farkla tabi; kalemimizle, kameramızla, fotoğraf makinemizle.
Bir de sendikamızın hazırladığı “basın” önlüklerimizle. Emekçilerin, ezilenlerin taleplerinin görünür kılınması için, devletin uyguladığı şiddetin belgelenmesi için görevde olacağız.

ERKEK EGEMEN ALGIYI HER YERDE KIRMAK İÇİN!

Nebile Irmak Çetin (DİSK Kadın Komisyonu): Orta Çağın gerici erkek egemen sistemine boyun eğmeyen kadın nasıl “cadı” ilan edil-diyse günümüzde de kapitalizm, her türlü sömürü ve şiddetine karşı; kadının sosyal, siyasal, ekonomik, politik ve örgütlülük statüsü geliştikçe, kendisi için potansiyel tehdit görüyor. Kadınların istihdam alanı daraltılıyor, emeği değersizleştiriliyor ve angarya, kuralsız, güvencesiz eş değer işlerde çalıştırılıp eşit ücret ödenmiyor. Ağırlıklı olarak biz kadınların çalıştığı ev ve bakım hizmetleri ile tarımdaki çalışması ise İş Kanunu’nda işçilik olarak kabul edilmiyor. Kadını çalışma hayatından tamamen kopartmak için 3-5 çocuk doğurun, hayatınız risk altında olsa bile normal doğum yapın diyorlar. Çocuk yaşta evlendirilmek için yasal düzenlemeler yaptıklarını zaten biliyoruz.  Her çocuk için para ödenecek, doğum ve süt izni uzatılacak aldatmacasıyla allanıp pullanan istihdam paketi tehdit olarak hâlâ karşımızda. Tacizci, tecavüzcü ve kadın katilleri yasalarca korunur durumda, kadın katliamı özendiriliyor. Kadınların yaşadıkları ev, iş, kamusal alanlar güvenilir değil, bu alanlarda yakını ya da uzağındaki, tanıdığı veya tanımadığı erkekler tarafından şiddet görüyor ve öldürülüyorlar. Bu mekan ve alanlarda hepimiz için hayati tehlike devam ediyor.
Sonuç olarak kadınlar erkek egemenliğinin emeğini, bedenini ve kimliğini ipotek altına almasını kabul etmiyor. 8 Mart başta olmak üzere her mücadele alanında hangi taleplerle çıkıldıysa, 1 Mayıs’ta da aynı taleplerle alanda olacağız.

Özel de ise DİSK ve Genel-iş üyesi kadınlar olarak üyesi olduğumuz kurumlarda erkek egemen yönetime diyoruz ki, varlığımızı görmezden gelemezsiniz. Toplumsal cinsiyeti gözeten perspektif ve politika geliştirip, cinsiyetçi tüzük ve yönetmenliklerinizi değiştirmek zorundasınız. Erkekler locası yönetim kademelerinde kadın mücadelesine alan açın, karar mekanizmalarında eşit iş, eşit ücret, eşit söz ilkesi örgütlenme, eğitim ve toplu iş sözleşme politikalarınızda ilkeselleştirin. Kısacası erkek egemen dünya, ülke, kapitalist sistem ile aynılaşmaktan vazgeçin diyeceğiz.

‘SENDİKA YÖNETİMLERİNDE VARIZ’ DEMEK İÇİN!

Neslihan Taşoluk (Sendikal Güç Birliği Platformu Kadın Koordinasyonu): 1 Mayıs’a giderken en önemli tartışma konularından biri Meclisten geçirilmesi planlanan Kadın İstihdam Pakedi’ne yönelikti. Kadınların istihdamını arttırmak, esnek çalışma modelini özel istihdam büroları aracılığı ile yaygınlaştırmak, bununla birlikte kadınların sigorta primlerini dolduramaması ve emekli olamaması, çocuk bakım hizmetlerinin kreşlerin olmayışı gibi düzenlemeler hayata geçirilmek isteniyor. Bu doğrultuda biz kadınlar da 1 Mayıs’ta alanlarda olacak ve taleplerimizi dile getireceğiz. Esnek değil düzenli, güvenceniz değil sendikalı bir iş için, eş değerde işe eşit ücret için, iş kazaları ve meslek hastalıkları tanımlamalarının yapılması ve işyerlerinin güvenli hale gelmesi, kamuya ait ücretsiz kaliteli hizmet sunan kreş, yaşlı ve hastalar için gündüz bakım evleri, şiddetten tacizden mobbingden arındırılmış işyerleri için 1 Mayıs alanında olacağız. Hem evde hem işte çalışıyorken, erken emeklilik hakkımızın teslim edilmesini istiyoruz. Sendikalarda kadın yapıları kurulmasını ve her düzeyde kadın temsili için, karar mekanizmalarında ve yönetimlerde daha fazla kadının yer alması için bütün bunlarla beraber barış, adalet, eşitlik, özgürlük ve savaşsız bir dünya için 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız.

GERİCİ, MUHAFAZAKAR BİR EĞİTİM İSTEMİYORUZ

Gülay Doğanay (Eğitim Sen 3 No’lu Şube Üyesi): Son yıllarda özellikle eğitim alanında artan cinsiyetçi ve muhafazakar algının güçlendirilmesi ve eğitim sisteminin de buna göre şekillendirilmesi biz eğitim emekçisi kadınların 1 Mayıs’ta alanlarda olmasının en temel nedeni. Hükümet eliyle güçlendirilen bu politika, kız çocuklarının evlendirilmesinin önünü açan 4+4+4 eğitim sistemi ve pek çok okulun imam hatibe dönüştürülmesi, okulların taşınması, hem öğrencileri hem de biz eğitim emekçilerini mağdur etti. Aynı zamanda eğitim kurumları muhafazakarlaştıkça taciz ve istismar olayları da artar oldu. Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürünün kendisine yöneltilen taciz suçlamasının ardından hâlâ görevine devam ediyor olması bile bunun göstergesidir. Dolayısıyla biz bu 1 Mayıs’ta gerici, muhafazakar, cinsiyetçi iş bölümünü güçlendiren ve öğrencilere aşılayan eğitim anlayışına karşı eğitim emekçisi kadınlar olarak taleplerimizle alanlarda olacağız.

‘ÇALIŞMA SAATLERİ DÜŞÜRÜLSÜN’

Gül Cansever (Metal işçisi): 20 yaşındayım. 4 ay önce evlendim. Eşimle aynı fabrikada asgari ücret karşılığında çalışıyoruz. İşlerimiz çok yoğun ve sürekli mesailere kalıyoruz. Çok çalışmaktan kaynaklı geleceğe dair bir plan yapamıyoruz. Aslında bırakın geleceği, bir hafta sonu dahi plan yapamıyoruz. Şimdiden evlendiğim için pişman oluyorum. Ben bekarken yaşadığım zorluklar, evlenince bitecek diye düşünüyordum. Babam hem yoksuldu hem de kız çocuklarının çalışmasına izin vermezdi. Ben de hep hayal ederdim; evlenince çalışacağım, ayaklarımın üstünde duracağım... Şimdi o kadar çok çalışıyorum ki üstünde duracak ayak kalmadı. Üstelik emeğimin karşılığını da alamıyorum. “Hep böyle mi devam edecek?​” diye düşünüyorum bazen. “Bir yıl sonra çocuk yaparız” diye düşünüyorduk, süreyi biraz daha uzattık. “Ev alalım” dedik. İkimizin aldığı maaş eve geldiği gibi bitiyor. Benim birçok talebim var aslında. En başta böyle yaşamak çok zormuş onu fark ettim. Çünkü ben hayatımda ilk kez çalışıyorum. 1 Mayıs’a ilk kez katılacağım. En çok da çalışma saatlerinin düşürülmesi, hiç mesailerin olmaması için; bir de asgari ücretin yükseltilmesini istiyorum. Bu taleplerle ben de gideceğim 1 Mayıs’a. Ancak bunu benim tek istememle olmaz. Fabrikada çalışan tüm işçilerin de istemesi lazım. Ancak o zaman alabiliriz hakkımızı.

SAĞLIK HİZMETİ VEREBİLMEK İSTİYORUZ

Özlem Gürsoy (İstanbul Çapa Tıp Fakültesinde Hemşire): Aldığımız maaşlar çok düşük. Ek ödemelerimiz ise emeklilikte maaşlarımıza yansımıyor. Yani daha da sefil duruma düşmek söz konusu. Eleman eksikliği ise fazla çalışmamıza neden oluyor. Servislerin yalnız gündüz vardiyasındaki çalışanlara verilmesi bir adaletsizlik. Bu yüzden aldığımız paranın büyük bölümü yol masrafına gidiyor. Kreş hizmeti de sadece gündüz vardiyasında çalışanlara veriliyor. Bir diğer adaletsizlik de bu. Çalışma barışımızı bozmak istiyorlar. Çok uzun saatler çalışıyor olmamız da bedenlerimizde bir tükenmişliğe neden oluyor. Bu şartlarda nitelikli bir sağlık hizmeti veremiyoruz. Hatta bazı arkadaşlarımızın geri dönülmez hatalar yapmasına neden oluyor. Çalışma yaşamımızda karşı karşıya bırakıldığımız bu kötü şartlara dur demek, sağlık sisteminin sağlıksız şartlarının güvenilebilir ve nitelikli bir hale gelmesi için 1 Mayıs’ta diğer sağlık emekçisi arkadaşlarımızla yan yana, dayanışma içinde olacağız. 1 Mayıs alanlarında sesimizi gür bir şekilde çıkaracağız.

‘TALEBİMİZ ÜCRETSİZ KREŞ’

Özlem Erdoğan (Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği): 30 yaşında ev kadınıyım, 5 yaşında ikizlerim var. Yeni evlendiğimde çalışmak istedim. Tam 1 yıl iş aradım. Nereye gittiysem “Evlisin, bir de çocuk yaparsın” gerekçesiyle işe almadılar. Ben de anne olmaya karar verdim. Çocuklarım doğdu ve uzun süre eve kapandım. Kızlarım 2 yaşına geldiklerinde çalışmak istedim. Bu sefer çocukları bırakabileceğim bir yer yoktu. Özel kreşler vardı, fakat ücretleri benim alacağım maaşın neredeyse 2 katı. Böylelikle çalışma hayallerim de bitmiş oldu. Bir çalışan kadın kadar sorunları olduğunu düşünüyorum ev kadınlarının da. Üstelik daha rutine binmiş bir hayat. Her gün kendini tekrar eden işler yapıyoruz. Bu işler öyle sıradan görünüyor ki erkeklere; biz sanki bütün gün evde oturan, hiçbir işe yaramayan sadece yaptığı işin bir çorbadan ibaret olduğu tembelleriz! Sadece evin işi de değil, çocukların bakımı da benim sorumluluğumda. Şimdi okul hayatları da başladı, daha da zorlaştı her şey, neredeyse kırk parçaya bölünüyorum. Bu nedenle ben bir ev kadını olarak ücretsiz kreş talep ediyorum, çünkü eğer ücretsiz kreş olsaydı ben çalışan bir kadın olacaktım. İkinci talebim ise, ev kadınlarına devletin sigorta yapmasıdır. Çünkü çeşitli nedenlerle çalışamayan biz kadınlar emekli olamıyoruz, yaşlılığımızda bari bir güvencemiz olsun.

KARARLILIĞIMIZI İFADE ETMEK İÇİN

Yıldız İMREK-HDK/HDP Kadın Meclisi

1 Mayıs, işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin sömürüye ve baskıya karşı birlik ve mücadele günü. Bu nedenle, 1 Mayıs’ta hem kadın emekçiler olarak sömürüye karşı taleplerimizi, hem de özgürlük taleplerimizin ifadesi olarak erkek egemenliğine karşı taleplerimizi dile getirmek için alanlarda olacağız. Kadın işçiler ucuz ve güvencesiz işlere mahkûm edilmiş durumda. Kadınların önemli bir bölümü evlerde ve ev eksenli çalışıyor, ancak hiçbir güvenceleri yok. Tarımda çalışan kadın emekçiler her türlü sosyal haktan mahrum. Daha birkaç gün önce Adıyaman’da 9’u kadın 10 tarım işçisi iş kazasında öldü, 10 kadın işçi yaralandı. Ve bu kadınlar günde sadece 25 TL kazanabiliyorlardı, 13 kişilik minibüste 23 kişi taşınıyordu. Ev kadınları her türlü güvenceden yoksun ve kadının bütün yaşamını almasına rağmen ev içi emeğin görünür hiçbir karşılığı yok. Mevsimlik tarım işçilerinin önemli bir kesimi Kürt kadınları ve kız çocuklarından oluşuyor. Asgari beslenme ve barınma şartlarından yoksunlar. 279 bin kız çocuğu, okula gitmek yerine çalışmak zorunda kalıyor. 2014’ün ilk 3 ayında en az 61 kadın, erkek şiddetiyle katledildi. Nefret cinayetleri LGBTİ kadınları aramızdan alıyor. Ancak, kadınlar bu zor koşullara rağmen, kendi özgürlükleri, emekleri ve barış için büyük bir dirençle mücadele ediyor. Biz de 1 Mayıs’a HDK/HDP Kadın Meclisi olarak “Erkek egemenliğine ve kapitalizme karşı isyandayız” temel sloganı ile katılıyoruz.
Yerel seçimleri geride bırakırken, bir yandan eşbaşkanlık ve tüm yerel yönetim organlarında eşit temsili, bir yandan kadın meclisleri aracılığıyla kadınların siyasete doğrudan katılımını savunduk. Siyasal alanda açtığımız bu eşit temsil hukuku, eşitsizliğe kararlı bir karşı çıkışı ifade ediyordu. 1 Mayıs aynı şekilde sömürüye ve erkek egemenliğine karşı mücadele kararlılığımızın ifadesi olacak.


SAĞLIK SİSTEMİNİN SAĞLIKSIZ ŞARTLARINA DUR DEMEK İÇİN!

Funda KELEŞ- Dev- Sağlık İş Sendikası Genel Merkez Yöneticisi
Taşeron çalışan sağlık emekçisi bir hemşireyim. Bir kız çocuk annesi genç bir kadınım. Benim çalışma yaşamında başıma gelen her türlü kötü uygulama ona da mutlaka yansıdı. Kızılay hemşiresiydiM. Sudan’a, Arabistan’a gittim, aylarca evimden uzakta çalıştım. Zaten her iş kolunda kadınlar birçok baskıya, angarya işlere maruz kalıyor. Sağlık alanında ise evlerimizde hastalarımıza bakarak, temizlik, yemek yaparak vs hayatımızı devam ettirirken yaptığımız şeyleri bu sağlık iş kolunda da devam ediyoruz. Çünkü yaptığımız işler “kadın işi” olarak görülüyor. Sağlık iş kolundaki taşeron aracılığıyla çalışan arkadaşlarımızın çoğunluğu kadın. Hem daha ucuza çalıştırılabiliyorlar hem de angarya işleri daha çok kadınlara yaptırabiliyorlar. Mobbing uygulamaları daha fazla. Sendikal çalışmaya katıldıktan sonra daha fazla kötü uygulamaları duymaya başladık. Hamile arkadaşlarımız işten çıkarılıyor. Farklı statüdekiler aynı işi yapıyor ama farklı maaş alıyor. Çalışma saatlerimiz birbirinden farklı. Her gün tehdit edilen, hiçbir işçi sağlığı ve güvenliği koruma tedbirinden faydalanmayan ve çalışanın kuralları öğrenemediği bir sağlık ortamında biz size sağlık hizmeti sunmaya çalışıyoruz. Çalışma Bakanlığı’nın açıklamasına göre Türkiye’de sadece sağlık alanında çalışan işçilerin sadece yüzde 7’si örgütlü. Yapacak çok işimiz var.  Biz işçi sınıfının disiplini neyi gerektiriyorsa onu yapacağız, kaybettiklerimizi kazandıklarımızı kazanacaklarımızı, taleplerimizi dile getirdiğimiz 1 Mayıs için ben Taksim’de olacağım.
 

ÖNCEKİ HABER

Sağlık verileri paylaşılamaz

SONRAKİ HABER

Başbakanla görüştü 1 Mayıs bölündü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...