25 Nisan 2014 06:00

Dudullu Greif işçisi asla yenilmedi

18 Nisan 2014 Cuma tarihli Evrensel gazetesinde Esenyurt’tan bir işçi olan İsmail Gül’ün kaleme aldığı ‘Greif Direnişinin Öğrettikleri’ başlıklı yazıyı okuduktan sonra bu yazıyı kaleme alarak muhabiriniz aracılığı ile yayımlamanızı istiyorum

Dudullu Greif işçisi  asla yenilmedi
Paylaş

Raşit YILMAZ
Dudullu Greif İşçisi/İstanbul


18 Nisan 2014 Cuma tarihli Evrensel gazetesinde Esenyurt’tan bir işçi olan İsmail Gül’ün kaleme aldığı ‘Greif Direnişinin Öğrettikleri’ başlıklı yazıyı okuduktan sonra bu yazıyı kaleme alarak muhabiriniz aracılığı ile yayımlamanızı istiyorum.

İki aydan fazla bir zamandır süren derslerle dolu direnişimizin Dudullu fabrikasındaki bölümünü anlatacağım. Öncelikle İsmail Gül arkadaşımızın yazısının tamamına katılıyorum. Biz işçiler olarak sendikal örgütlülüğün gerekliliğine karar verdiğimiz günden itibaren öncelikle kadrolu işçilerin örgütlenmesiyle faaliyetimizi sınırlı tutmadık. Her şeyden önce ağır şartlarda çalışan, iş güvenceleri bağlı oldukları taşeron şirketlerin temsilcilerinin iki dudağı arasında çıkan kelimelere bağlı kadrosuz yani taşeron işçilerin örgütlenmesiyle başladık. Açıkça söylemeliyim ki taşeronda çalışan arkadaşlarımız,  bazı arkadaşlarımız hariç DİSK/Tekstil Sendikası ismini bile duyduklarında çok tedirgin ve sendikayı ideolojik etkilenmelerden dolayı ‘Komünist Sendika’ olarak algılamalarını açıkça dile getirerek tepkilerini ifade ettiler. Bu durum ayrım yapmadan söylüyorum işçilerin suçu değildi. Henüz sınıf bilinci almamış, kendisini işçi sınıfının bir parçası olduğunu kavramamış bir işçi kitlesinden bahsediyorum. Bu son derece doğaldı. Doğal olmayan bizim DİSK/Tekstil Sendikasında örgütlenmemizden sonraki süreçtir. DİSK/Tekstil Sendikası İstanbul Şube Başkanı Kazım Doğan’ı, Merkez Yöneticisi Muzaffer Subaşı’yı tanıdıktan sonra en geri diyebileceğimiz işçi arkadaşımız bile ‘Bunlar fırıldak sendikacılar, bunlar mı bizim haklarımızı koruyacak’ demeye başladılar. Çünkü biz TİS taslakları hazırlıkları yapıp, taleplerimizi sıraladığımızda bile bu sendikacılar ve sendikanın Genel Başkanı Rıdvan Budak, bizleri hayal dünyasında yaşamakla suçladılar. Öyle ki bizleri çeşitli örgütlerin taşeronu, hatta hayatlarında direniş görmemişler olarak lanse ettiler. Bu tespitlerin ve demagojiye dayanan karalama kampanyalarının bir tek sebebi vardı. O da artık GREİF’in tüm fabrikalarında el altından 44 taşeron firmanın yetkilileriyle kirli pazarlıklar yapamayacaklarıydı. GREİF işçisi en rezil, en pespaye olmuş, işçilerin sırtından mal varlığı yapıp, işçilerle toplantı yapmayı bile kendisine harcırah sayıp maaşlarını arttıran, orada burada yazlıklar, katlar alarak  aidatlarımızı soyan sendikacı tiplerine büyük darbe vurdu.

Rüşvetin belgesi mi olur lafını belki de bu tip sendikacılar hak ediyor. Delege seçimlerinde, kongrelerde bir sendikacı onlarca delegeyi en lüks lokantalarda ağırlayamaz, Dedeman, Hilton gibi otellerde ağırlayamaz. Bu benim ve diğer işçi arkadaşlarımızın sadece duygusu değil. DİSK’te her namuslu, az çok işçilerden yana sendikacılar bu durumu çok iyi bilirler. Peki biz sadece bu tip sendikacıların yiyip içici yanlarını mı biliyoruz. Yoksa  onların bir direniş, işgal ve grev anlarındaki hallerini de mi  biliyoruz. Asıl yazmak istediğim bu yandır. Esenyurt, Hadımköy, Dudullu GREİF fabrikalarında işgal, direniş ve fiili grev başladığı ilk günden itibaren DİSK/Tekstil Sendikasının İstanbul Şube Başkanı başta olmak üzere diğer sendikacılar emniyet supabı gibi grev kırıcılığına soyundular. Üst üste  44 taşeron firmasının yetkilileri olmak üzere, GREİF’in müdür ve patronları ile kirli pazarlıklara başladılar. Geri bilince hitap edecek, sık sık yanıltıcı açıklamalarda bulunarak işgal ve grevi bitirmeye çalıştılar. Sendikacıların akıl danışmanları Ümraniye Emniyet Müdürlüğünde görevli sendikalar masası polis şefleri ve ünlü terörle mücadele polis şefleriydi. Bizlere göstere göstere bunlarla iş birliği halinde soğuk savaş taktikleri uyguluyorlardı. Akşamları nöbetleşe evlerimize gittiğimizde polis olduklarını söyleyip, hem de emniyetten aradıklarını söyleyip evli olan arkadaşlarımıza ‘Eşleriniz bazı bölücü örgütlerin payandası olmuş. Biz onları kurtarmak istiyoruz. Bize yardımcı olun’ diyerek tehditlere maruz kaldık. Hatta savcılıkların talimatları ile ayan beyan dinlendik. Bu ispatlıdır. DİSK/Tekstil’in İstanbul Şube Başkanı Kazım Doğan’ın sık sık Dudullu Greif ve Sultanbeyli Greif’e gelmesi tesadüfü değildi. Polis bunu yaparken taşeron firma yetkilileri de bizleri dövdürtmek için plakaları sıkça değiştirilen içleri badigartlarla dolu minibüslerle  fabrikalarımızın önünde beklemeleri nasıl açıklanabilir? Bu tehdit ve şantajlar tutmayınca gizlice el altından TİS imzaladılar. Kadrolu iki işçi arkadaşımız imzalanan TİS’i eleştirdiği için, taşeronda çalışan 15 işçi arkadaşımızı işten attılar. Bu arkadaşlarımızın atılmasında da imzalanan tutanakta da Kazım Doğan’ın imzası var. Bu iş birlikçi sendikacıların yaptıkları yazmakla da, anlatmakla da bitmez. Grev ve işgalin uzaması dönem dönem moral değerlerimizde yükselmelere ve düşüşlere yol açtı. Bunu inkar edemeyiz. Biz ta başından itibaren TİS sürecini sendika ile birlikte yürütmek istedik. Bunu zorladık. Ama bu çabamız hep sonuçsuz kaldı. TİS oturumunun ilki bile kirli pazarlıklarla gerçekleşti. Fabrika kapılarında görevli özel güvenlik elemanları bile bu duruma tanık. Sendikacılara verilen özel yemeklerin, özel hediyelerin hangisini anlatsak. Dudullu Greif işçisi olarak mutlak bir başarıdan bahsedemeyiz. Ama asla da boyun eğmedik ve yenilmedik. Dudullu OSB işçisi, çevre fabrikaların işçileri, çeşitli sendikaların işyeri temsilcileri, örgütsüz işçiler, GREİF işçilerinden çok şey öğrendiler. Kapitalist sömürü çarkında beslenen iş birlikçi, ihanetçi sendikal bürokrasisi yenilgiye uğradı asıl. İşçi sınıfı yeni bir deneyim yaşayarak mücadele birikimi elde etti. Şimdi görevimiz taşeron sistemini tümüyle ortadan kaldıracak yeni bir mücadele hamlesini başlatmaktır. Bunun için güçlerimizi birleştirerek, hatalarımızı ve zaaflarımızı görerek ilerlemek istiyoruz. GREİF direnişi ve işgali sendikal bürokrasiye ve kölece çalışma koşullarına vurulmuş en büyük tokattır. Bunun değerini işçiler mutlaka çok iyi bilecektir. Her dönem yanımızda olan ve gerçekleri yazan gazeteniz Evrensel’e çok teşekkür ediyoruz. GREİF işçileri gazetenizin katkılarını asla unutmayacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Hükümetin banka tercihi zarar yazdı!

SONRAKİ HABER

Uno’da çalışma da izin de zor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...