19 Nisan 2014 06:00

Okullar patlamaya hazır bomba gibi

Eğitim her insanın en temel insan haklarından birisidir. Nitelikli, erişilebilir, eşit ve parasız eğitim hakkını sağlamak devletin yerine getirmesi gereken görevlerinden birisidir.

Okullar patlamaya hazır bomba gibi
Paylaş

Günay DENİZ*

Eğitim her insanın en temel  insan haklarından birisidir. Nitelikli, erişilebilir, eşit ve parasız eğitim hakkını  sağlamak devletin yerine getirmesi gereken görevlerinden birisidir.
Oysa günümüzde bırakın eşit, nitelikli ve parasız eğitim almak artık parası olanın ulaşabileceği bir metaya dönüştürülmüş ticarileştirilmiş ve bir hak olmaktan çıkarılmıştır. Devlet; eğitimi üzerindeki bir yük olarak görmüş ve özleştirmek suretiyle de bu yükten kurtulmaya çalışmaktadır. Vatandaşın ödediği vergilerin kendisine eğitim hakkı olarak dönmesi gerekirken kaynaklar özel öğretim kurumlarına aktarılmıştır. Devlet okullarının içi boşaltılmış, niteliksizleştirilmiştir. Öğretmenleri olmayan, araç-gereci  bulunmayan, kalabalık sınıflarda okumak zorunda bırakılmıştır. Bir yandan okullarda ücretli öğretmen çalıştırılmakta diğer yandan kadro yok diye binlerce öğretmen açıkta atama beklemektedir. Ders kitaplarının içeriği ırkçı, gerici, cinsiyetçi ve asimilasyoncu öğelerle doldurulmuştur. Bilimsel niteliklerinden uzaklaşılmış dine dayalı eğitime dönüştürülmüştür. Demokratik, bilimsel, laik ve anadilinde eğitim hakkı tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bilimin yerini doğmatik ve dinsel içerikler le donatılmış ders kitaplarıyla sürdürülür hale gelmiştir. Okullarda zorunlu olarak okutulan din kültürü  ve ahlak bilgisi dersinin kaldırılması bir yana daha da katı bir şekilde adeta bir mezhebin dayatılmasına dönüştürülmüştür.
Özellikle 4+4+4 sistemine geçilmesi ve seçmeli derslerin içerisine tek bir mezhebin öğretileceği derslerin konulmasıyla had safhaya ulaşmıştır. Bu dersler güya seçmeli olarak okutulacak dersler arasında ama bunun adı ZORUNLU SEÇMELİ DERSLER olarak seçilerek tüm okullar imam hatip okullarına dönüştürülmüştür. Bunun yanı sıra isteyen kız öğrenciler Kuran-ı Kerim derslerine isterlerse türbanla girebilir denilerek türban tüm derslerde takılır konumuna getirilmiştir. Sözüm ona kıyafet özgürlüğü olarak bizlere sunulan bu masumane tutum nedense kıyafet serbestliği söz konusu olduğu zaman duvara çarpar gibi yüzümüze çapmaya başlamıştır. Öğretmen ve öğrenciler serbest kıyafetle okullara geldiğinde tehdit edilerek disiplin soruşturmasıyla karşı karşıya bırakılmıştır. Demek ki özgürlük sadece türban takanlar için geçerlidir. Bu sadece öğrenciler için değil aynı zamanda öğretmenler içinde geçerlidir. Mahalle baskısı o kadar etkin olmaya başlamıştır ki kimi yerlerde kadın arkadaşlarımız ya başlarını örtmek yada bulundukları yerlerden tayin isteyip gitmekle karşı karşıya bırakılmıştır. Fiili saldırılara maruz kalmışlar soruşturmaya tabi tutularak disinlin cezası verilmiştir.
Diğer yandan din ve vicdan özgürlüğünü sağlamak adına okullarda MESCİT  açılması  istekleri ile de okullar birer camiye dönüştürülmektedirler. Mescit  kelimesi sadece tek bir mezhebi çağrıştırdığı için mescit yerine ibadethane denilerek asıl amaç gizlenmektedir. Güya bütün inanç grupları ibadethaneden eşit olarak yararlanacaklarmış gibi bir hava yaratılarak meşrulaştırılmak istenmiştir. Demokratik, bilimsel ve laik eğitim açısından sakıncalı olduğunu ileri sürmek din düşmanlığı, dinsizlikle eş değer tutulmuştur. Diğer inanç grupları yok sayılmıştır. Sanki ibadethanede cem yapılabilir, ayin yapılabilirmiş gibi insanlar kandırılmaktadır. Kendine Müslüman denilen de işte tam da burasıdır. Özgürlük yalnızca kendileri için geçerli olan bir kavram gibi algılanmaktadır. Saldırılar sadece bununla da kalmamaktadır. İdareciler ellerindeki yetkileri kötüye kullanmaktan kaçınmamaktadırlar. Öğretmenlerin ders proğramlarıyla  oynamak, nöbet günleriyle oynamak, boş derslerde dahi rahat bırakmamak, ücretlerini kesmek , ücretli ders vermemek, izin haklarını kısıtlamak gibi çeşitli baskı araçlarını kullanmaktan da çekinmemektedirler.  Öğretmenlerin gizli kalması gereken çeşitli özlük bilgilerini velilere veya öğrencilere vererek  hakkımızda şikayet etmeleri sağlanmakta ve bu şantaj aracı olarak kullanılmaktadır. Adeta GİZLİ TANIK uygulaması ile karşılaşmaktayız.
Son yerel seçimlerde AKP’nin aldığı görece başarıyı fırsata çevirerek baskıyı daha da artırmaktadırlar. Öğrenci ve öğretmenleri esir almak istemektedirler. İş yeri barışı bozulmakta  öğretmenler ayrıştırılmakta ve düşman kampları oluşturmak istenmektedirler. Sistemli ve sinsice tutumlarla çalışanlar huzursuz edilmektedirler. İşyerlerimiz adeta pimi çekilmiş birer el bombasına dönüştürülmektedir. Ötekileştirme politikaları en acımasız şekilde yürütülmektedir. Her an provakasyona açık hale gelen okullarda artık can güvenliğimiz tehdit edilmektedir. Bu şartlarda öğretmenler derslerinde nasıl verimli olabilirler. İnsanlar evlerine nasıl huzurlu dönebilirler. Ertesi gün okullarına nasıl huzurlu olarak gelebilirler.
Yukarıda sıraladığımız bu sorunları bizlerde kendi iş yerimizde yaşamaktayız. Her türlü olumlu girişimlerimize ve uyarılarımıza rağmen tutum ve davranışlar değişmemektedir.  Özellikle Eğitim Sen üyesi eğitimci arkadaşlarımız ciddi anlamda huzursu edilerek sindirilmeye çalışılmaktadır. Tüm yetkilileri son bir kez daha duyarlı olmaya çağırıyoruz. Yarın çok geç olmadan iş yerimizde yaşanan bu olumsuzluklar bir an önce sonuçlandırılmalı ve iş barışı gerçek anlamda sağlanmalıdır.

*Eyüp İMKB Ticaret Meslek Lisesi Eğitim Sen İşyeri Temsilcisi

ÖNCEKİ HABER

Ekmeğin bedeli ölüm olmamalı

SONRAKİ HABER

Neden örgütlü olmak istiyorum?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...