17 Nisan 2014 06:00

'30 kuruşa yapıyoruz 80 liraya alıyoruz'

Çoğu bodrum katında, dışarıdan görünemeyecek şekilde kamufle edilmiş tekstil atölyeleriyle dolu İstanbul’un yoksul mahalleri. Gencecik kadınlar, erkekler, havasız ortamlarda, uzun çalışma saatleriyle, düşük ücretlerle, sigortasız çalıştırılıyor. Kimi zaman, bir anda gelen iş sebebiyle fazladan mesai yaparak zaten çok kısıtlı olan iş dışındaki hayatlarına dair hiçbir plan, program dahi yapamıyorlar.

\'30 kuruşa yapıyoruz 80 liraya alıyoruz\'
Paylaş

Seda AKBAŞ
İstanbul


Çoğu bodrum katında, dışarıdan görünemeyecek şekilde kamufle edilmiş tekstil atölyeleriyle dolu İstanbul’un yoksul mahalleri. Gencecik kadınlar, erkekler, havasız ortamlarda, uzun çalışma saatleriyle, düşük ücretlerle, sigortasız çalıştırılıyor. Kimi zaman, bir anda gelen iş sebebiyle fazladan mesai yaparak zaten çok kısıtlı olan iş dışındaki hayatlarına dair hiçbir plan, program dahi yapamıyorlar. Dünyada, ülkede olan bitenden ve zamanla kendi yaşamlarından da yavaş yavaş kopuyorlar. Biz de İstanbul’un Sultangazi ilçesindeki bazı atölyelerdeki çalışanlarla konuştuk. Kimi atölyelerde işyeri sorumlusu girip işçilerle konuşmamıza bile müsaade etmedi. Her ne hikmetse çoğu işyerinde çok acil iş vardı ve işçilerin konuşmasına fırsat vermediler. Bazı işyerlerinde çalışanlara masa başındayken sorduk sorularımızı, birkaç dakikalığına işi bırakıp yapılacak o görüşme bir iflasa neden olabilirdi zira. Girebildiğimiz atölyelerde sorduk biz de işçilere 1 Mayıs da yaklaşırken, yer altı atölyelerinden dış dünyanın nasıl göründüğünü. Ve maalesef işten atılma kaygısıyla işçilerin soy isimlerini yayınlayamıyoruz.

‘HAKKIMIZI SAVUNUNCA İŞİMİZDEN OLUYORUZ’

Gazi Mahallesi’nde bir tekstil atölyesinde çalışan Nurten T. isimli bir kadın işçi 1 Mayıs’la ilgili ne düşünüyorsunuz sorusuna “Biz o gün çalışmak zorundayız hem zaten biz hakkımızı savununca işimizden oluyoruz” diyor. Aynı atölyede çalışan Ramazan T. isimli bir işçi “1 Mayıs’ta hep birlikte iş bırakmalıyız sadece birimiz çıkınca, ertesi gün o kişi işinden oluyor. Hep birlikte gidersek patron izin vermek zorunda kalır. Patronlara kalsa gece gündüz çalışalım” diyor.

NE FIRSATIM NE DE ZAMANIM OLDU…

“1 Mayıs resmi kurumlarda tatil iken neden siz çalışıyorsunuz” diye sorduğumuzda bir kadın işçi iş yoğunluğundan şikayet ederek, “1 Mayıs’ı düşünecek ne fırsatım ne de zamanım olmadı” cevabını veriyor. Kendileri için hiçbir plan yapamadıklarını, gelen acil işler sebebiyle zamansız mesaiye kaldıklarını söylüyor. Yasemin Ç. isimli bir başka kadın işçi bu soruya “Sigortasız çalıştığımız için devlet bizim emeğimizi görmüyor” diye cevaplıyor.

‘SAÇIMI BOYAYACAK ZAMANIM YOK’


İşçiler, yoğun çalışma koşullarından şikayetçi. Bir anne işçi “Değil 1 Mayıs’a gitmek saçımı boyayacak zamanım olmuyor diye isyan ediyor. Ev işi, çocuk, koca derken başka hiçbir şeye fırsatımız olmuyor diyor. Kendine zaman ayırabildiğini söyleyenler daha çok bekar olanlar. “Eş ve çocuk olsa iş dışında hiçbir şeye vaktimiz olmazdı” diyorlar. “Kendimiz için yapabildiklerimiz bile çok kısıtlı, biz karnımızı zor doyuruyoruz öyle sinemaya, tiyatroya hiç gidemiyoruz.” Kendinize zaman ayırabiliyor musunuz sorusuna kadınlardan biri “Evet, cam siliyorum” deyip gülüyor. Ev işlerini nasıl kendi hayatının parçası haline getirdiğini söylüyor biraz da üzülerek. Çünkü işten arta kalan zamanını da ev işlerinin yiyip bitirdiğinin farkında.

‘MESAİ VAR! GECE BURADAYIZ!’


Zamansız ve düşük ücretli mesailerden yana çok dertli işçiler. Tekstil atölyelerinin korkulu rüyası acil işler. İşveren gelir işi teslim eder, süre verir gider. Düşünmez kaç kişi kaç günde yapabilir diye. Çalışanlar kimi zaman sabahlamak zorunda kalırlar yetiştirmek için işi. Birileri daha çabuk vitrine koysun diye o ürünü sorgusuz, sualsiz çalarlar insanların gecelerini, uykularını.  Önemli bir işiniz olduğunda ne yapıyorsunuz diye sorduğumuzda; “Bir plan yapmıyoruz biz zaten, varsa da iptal ediyoruz, çocuğu komşuya yolluyoruz” diye yanıtlıyorlar. Bir de mesailerde yüzde 100 zamlı olması gerekirken aynı ücretin verilmesinden şikayetçiler. “Bu haksızlık ve biz hakkımızı savunamıyoruz” diyorlar.


‘BİZ PAZARDAN ALIŞVERİŞ YAPIYORUZ’

Defacto firması için iş yapan atölyelerden birinde işçilere bu mağazalara gidip alışveriş yapıp yapmadığını, bu ürünlerin etiket fiyatına dair ne düşündüklerini sorduk. Bir kısmı gitse de dilediğince, istediğini alamadığını, çünkü çok pahalı olduğunu, bir kısmı da gitmediğini söylüyor. Etiket fiyatını sorduğumuzda işçilerden biri; “Biz parça başı 30 kuruş alıyoruz ama onlar vitrinde 70-80 TL’ye satıyor” diyerek tepki gösterdi. Aradaki paranın nereye gittiğini sorduğumuzda ise bir işçi “Büyükbaşlar alıyor. Fakiri daha fakirleştirmek için kullanıyorlar. Burada çalışan bir arkadaşımız çıkıp o mağazalara gitse elimizden çıkan ürünlerden 5-6 tane almak istiyorum dese alamaz. Ben günlük 30 lira kazanıyorum, 70 TL’lik pantolonu nasıl alayım. Elektrik, su, doğal gaz derken bu ücretle biz ay sonunu getiremiyoruz bile” diyor. Kadın işçiler “Biz zaten o yüzden pazardan alışveriş yapıyoruz, daha ucuz” diyor.


'PATRONLARDAN 'SURİYELİ' TEHDİDİ

Dışarıdaki işsiz sayısının onları olumsuz etkilediğini söylüyor işçiler. Özellikle Suriyeliler nedeniyle patrona ses çıkaramadıklarını, bir problem olduğunda “İsterseniz bırakın dışarıda bir sürü Suriyeli var” diye işten atılmakla tehdit edildiklerini söylüyorlar. Çünkü savaş mağduru bu insanlar bir taraftan ucuz iş gücü olarak, her türlü güvenceden yoksun köle gibi çalıştırılmakta bir taraftan da kendisi gibi emekçiler tarafından onların iş güvencesine tehdit olarak görülmekteler.

ÖNCEKİ HABER

İnsanlık deneyi

SONRAKİ HABER

Çay işçileri 1 Mayıs’a hazırlanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa