17 Şubat 2011 01:59

Korkuyorum baba!

Öncesi de var elbette ama daha iki gün önce altını hırsla oyanları uyarmış toprak. Göçük olmuş. Bir işçi ölmüş. Santrale kömür taşıyan bütün işçiler kederlenmiş, korkmuş. Vicdanlı mühendisler, 1 yıldır toprak kayıyor, çatlaklar her gün artıyor önlem alalım diye uyarmışlar. Din

Korkuyorum baba!
Paylaş
Serpil İlgün

Öncesi de var elbette ama daha iki gün önce altını hırsla oyanları uyarmış toprak. Göçük olmuş. Bir işçi ölmüş. Santrale kömür taşıyan bütün işçiler kederlenmiş, korkmuş. Vicdanlı mühendisler, 1 yıldır toprak kayıyor, çatlaklar her gün artıyor önlem alalım diye uyarmışlar. Dinlememiş patronlar. Göçükten bir gece önce işçiler de fark etmiş çatlakları, onlar da üstlerine bildirmişler. “Bu sefer ciddiye alırlar da yüreğimiz ağzımızda sahaya inmemize izin vermezler” diye düşünmüşler saflıkla. “Yok bir şey, işinize bakın” demiş müdürleri. Değil bir gün, bir saat bile iş duramaz!
Korku büyümüş, çaresiz indikleri sahada yüzler düşmüş, korku, endişe artmış. Sonra… Sonrası “korkulan oldu” tiradının yeniden tekrarı. Sonrası büyük bir gürültü, sonrası toz duman. Sonrası 10 işçinin bir daha korku için bile çarpamayacak yürekleri. Sonrası korkunun, endişenin, acının, anneye, babaya, eşe, çocuğa devri.
O babalardan biri işte, Maraş’ın ayazına bir gömlek, bir ceketle direnerek, o büyük ve derin çukurun başında durmuş aşağıya, oğluna bakıyor. Dünya kadar toprağın altında kalan oğluna. Ses acır mı? Acıyor. “’Baba burada göçük oluyor korkuyorum’ dedi. Gitme oğlum’ dedim. Gidecem baba, çeyiz parası” dedi. Cümlesini tamamlayamıyor. Yoksullukla başlayan, öyle de devam eden hayatının sonuna yaklaşmış yaşlı adam için zaman orda, o dev çukurun başında duruyor. Hayat ne kadar zorlarsa zorlasın, ekmeğini namusuyla kazanma erdeminden vazgeçmeyenlere mahsus yaşlı gözler, gözyaşı avcısı kamera tarafından zoomlanıyor. Muhabir “Evet Birand, acılı aileler umutlu bekleyişlerini sürdürüyor” diyor kendisi de bir umudun kalmadığını bilerek. Önceki günün yoğun gündemi içinde haber değeri azalmış işçi ölümlerini, diğer çok izlenen kanallar da benzer görüntülerle son haberlerden biri olarak veriyorlar. Ertesi gün candaşı, yandaşı bütün “büyük” gazetelerin birinci sayfasında bit kadar ve patrona/sisteme/özelleştirme ve taşeronlaştırmaya helal getirmeyen utanmaz sıkılmaz başlıklarla veriyorlar. “Göçük yuttu”, “bu kez 10 kişi yuttu”, “1 ölü 9 kayıp”….!
Ve dün (cumartesi) sabah/öğlen “santralde durum ne oldu” diye haber kanallarını açtıysanız, medyanın  9 maden işçisini o dünya kadar toprağın altında bıraktığını gördünüz.  Balyoz davası ve Mısır dışında bir haberin/gelişmenin haber değeri kalmamıştı. Zaten Maraş nere, İstanbul nere? Gazeteciliğin çok basit bir iki sorusuna verilecek yanıtla bile büyük patron, medya kralı Ciner’in karizması çizelebileceğinden  haberi artık yok sayarsınız olur biter. Ha bir de, iki gün önceki göçükte “Bir işçinin ölmesi Allahın lütfu” diyen müdür çeyiz alır ölü işçilere, belki her seferinde Allah korkusundan söz eden dindar başbakan da ev verir de onun haberlerini yaparlar. Birinci haber olarak, geniş geniş!

ÖNCEKİ HABER

Cinsiyet tayin testine yasak

SONRAKİ HABER

HES’ler doğayı da yaşamı da söndürüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa