09 Nisan 2014 18:39

Vicdan, adalet, özgürlük!

lmanya’da. Faşist Hitler Almanyasında. Adına Halkın Mahkemesi dedikleri bir mahkemede. Anayasanın üzerinde bir mahkeme. Bir nevi İstiklal Mahkemesi ya da Devlet Güvenlik Mahkemesi ya da Özel Yetkili olanından işte. Tanıdık yani. Roland Freisler diye bir hakimin karşısında. Böyle Ali Elverdi1 cibilliyetinde. Boğazına ekmek tıkanıp ölesice bir adam. Karşısında dimdik duruyordu Sophie Scholl. Daha 22 yaşında, hayatının baharında. Bütün insanlığın haşmetiyle.Mahkeme idam kararı verdi. Sadece birkaç saat sonra infaz edilecekti. Akşamüstü saat 5’i gösterdiğinde. Giyotine vurulacaktı Sophie…

Vicdan, adalet, özgürlük!
Paylaş

Fulya ALİKOÇ

“Nihayet birilerinin bir başlangıç yapması gerekiyordu. Yazdıklarımız ve söylediklerimize başka birçok kişi de inanıyor. Sadece bizim ifade ettiğimiz gibi açıkça söylemeye cesaret edemiyorlar...” diye savunma yapıyordu bir kadın. 22 Şubat 1943’te. Almanya’da. Faşist Hitler Almanyasında. Adına Halkın Mahkemesi dedikleri bir mahkemede. Anayasanın üzerinde bir mahkeme. Bir nevi İstiklal Mahkemesi ya da Devlet Güvenlik Mahkemesi ya da Özel Yetkili olanından işte. Tanıdık yani. Roland Freisler diye bir hakimin karşısında. Böyle Ali Elverdi1 cibilliyetinde. Boğazına ekmek tıkanıp ölesice bir adam. Karşısında dimdik duruyordu Sophie Scholl. Daha 22 yaşında, hayatının baharında. Bütün insanlığın haşmetiyle.
Mahkeme idam kararı verdi. Sadece birkaç saat sonra infaz edilecekti. Akşamüstü saat 5’i gösterdiğinde. Giyotine vurulacaktı Sophie…
“Neredeyse kendini bireysel olarak doğru bir davaya adamaya gönüllü kimsenin olmadığı yerde doğruluğun üstün gelmesini nasıl bekleyebiliriz? Böylesi güzel, güneşli bir gün… ve ben gitmek zorundayım. Ama eğer bizim sayemizde binlerce insan uyanıp eyleme geçmeyecekse benim ölümümün ne önemi var?​”
Son sözleri oldu bunlar.
GÜNEŞLİ GÜNLER
Güneşli bir günde öldürüldü Sophie. Tıpkı doğduğu bahar günü gibi… 9 Mayıs 1921. Almanya’nın güneybatısında bir kasabada belediye başkanıydı babası o zamanlar. Evin altı çocuğundan dördüncüydü Sophie. Martin Luther’in öncülük ettiği Hristiyan Lutheran mezhebine mensup bir birey olarak yetiştirilmişti. 1933 yılında, henüz ortaokuldayken, yani on iki yaşındayken, Hitler Gençliği’nin genç kızlar kanadına, Alman Kızlar Birliği’ne katılmıştı. Birliğe katıldığı zamanki heyecanı hızla yerini eleştirilere bırakmıştı. Politik fikirleri o genç yaşında şekilleniyor, sosyal çevresi de giderek insanların politik tutumlarına göre şekilleniyordu. Kendisinden üç yaş büyük olan abisi Hans Scholl için de geçerliydi bu. O da on beş yaşındaydı Hitler Gençliği’ne katıldığında. Daha sonra Nazi yönetiminin Hitler Gençliği dışında yasa dışı ilan edilen gençlik örgütlerinden biri olan Alman Gençlik Hareketi’ne katıldığı için tutuklanacaktı. 1937’de abisinin ve arkadaşlarının tutuklanması Sophie’nin politik fikirlerini daha da netleştirip radikalleştirdi. Sophie’nin ve abisinin felsefi ve dini görüşlerine göre her insan onurlu doğardı. Faşizm ve Nazi karşıtı örgütlülük ve eylemlilik fikri tam da bu fikri temel üzerinde yükseldi Scholl kardeşler için.
O dönemlerde üniversiteye kabul edilmek için Ulusal Çalışma Hizmeti’nde belirli bir süre zorunlu hizmet vermek gerekiyordu. Çocukları çok seven Sophie okul öncesi öğretmeni olmuştu ve bunun zorunlu hizmet yerine geçmesini umut ediyordu. Ancak zorunlu hizmetten kaçamadı ve kreş öğretmeni olarak altı ay boyunca savaş hizmeti vermek zorunda kaldı. Çalışma Hizmeti’nin askeri yönetim şeklinden bunalan Sophie’nin pasif direniş eğilimleri güçleniyordu. Zorunlu hizmetten sonra Münih Üniversitesi’nde biyoloji ve felsefe okumaya başlayan Sophie, aynı okulda tıp okuyan abisinin arkadaş çevresiyle tanışmaya başlamıştı. İlk başlarda sanat, müzik, edebiyat felsefe ve din bilimi üzerine tartışmalar yürüterek ya da dağcılık, kayak gibi faaliyetler için bir araya gelen bu arkadaş grubu giderek politik bir grup halini alıyordu. Temel soru ortadaydı: Birey diktatörlük altında nasıl davranmalıdır? Sophie ve Hans için bu soru ayrı bir önem taşıyordu. Babası işyerinde Hitler’i eleştirdiği için cezaevinde yatıyordu çünkü.   
BEYAZ GÜL
O sırada Nazilere karşı Katolik Direnişin önde gelen figürlerinden olan August Graf von Galen’in vaazlarından birini okumuşlardı. Arkadaşı Fritz Hartnagel’in mektuplarında Nazi askerlerinin çukur kazıp Sovyet askerlerini bu çukurlarda öldürdüklerini, Yahudilerin kitleler halinde katledildiğini okudukça dehşete kapılıyordu. Vicdanı sorguluyordu Sophie. İnsanlık vicdanı neredeydi? Adalet neredeydi? Münih Üniversitesi’nde isimsiz bildiriler ortaya çıkmaya başlamıştı. Nazileri, faşizmi eleştiren, direnişe çağıran bildiriler. Bu bildirileri duvar yazıları izledi. Sophie sivil itaatsizlik örneği olan bu anti-Nazi eylemlerini kimin yaptığını merak ediyordu ki bunlardan birinin abisi Hans olduğunu öğrendi. Münih Üniversitesi’nden öğrenciler felsefe hocalarıyla birlikte sessiz, pasif ve entelektüel bir direniş başlatmışlardı; Beyaz Gül direnişini. Bu adı Hans’ın çok sevdiği bir şairin şiirinden seçtiği rivayet olunur.
Beyaz Gül’ün yazdığı ilk bildirilerin altında Sophie’nin imzası yoktu. Ancak Nazi askerlerinin erkeklere göre kadınları daha az üst aramasından geçirdiği bilindiğinden çekirdek grubun tek kadın üyesi Sophie grubun çağrılarının insanlara ulaşmasında hayati bir rol oynuyordu. Bildiriler ayrıca tüm ülkede posta yoluyla doktorlara, avukatlara, akademisyenlere ve bar işletenlere yollanıyordu.
18 Şubat 1943… Sophie ve Hans Ludwig Maximilians Üniversitesi avlusunda… Beyaz Gül’ün altıncı bildirisiyle kuşlama yapıyorlardı. Bir muhafız tarafından yakalandılar. Gestapo derhal tutukladı. Dört günlük bir yargılama süreci. Bir diktatörü eleştirdikleri için… bildiri yazarak… duvarları boyayarak… vatan hainliği ile suçlanıyorlardı. Sağdan say 4, soldan say 4. Dört günde dehşet verici bir “zeka” kıvraklığıyla karar verdi sıkıyönetim hakimi. Vatan hainiydiler. Giyotine yürüdüler… Güneşli güzel bir günde ölümünü anlamlandırmaya çalışırken Sophie, Hans bağırıyordu: Yaşasın Özgürlük!   
 

DİPNOT
*Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararını veren Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı

ÖNCEKİ HABER

Kentler, kadınlar ve yerel seçimler

SONRAKİ HABER

Kadınların seçimi, seçimin geleceği

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...