09 Nisan 2014 18:18

31 Mart sabahı

Bazen kazanmak kaybetmenin başlangıcı. Bazen de kaybetmek kazanmanın başlangıcı olabiliyor. Göreceli olarak kaybettik duygusuyla uyandığım bir sabah.Yorgun olmam doğal diyorum kendime. Önce pazara çıkmam lazım. Semt pazarına çıktığımda da yorgunluğum yerini dikkate bırakıyor.

31 Mart sabahı
Paylaş

Zehra UZDEMİR

31 Mart sabahı, 30 Mart’ın yorgunluğuna uyanarak başladı. Sandıktaki görevin gece 23’te bittiği ve biraz da “Türkiye’de neler olmuş”a bakmak isterken sabahın üçünde uykuya yenik düşme. Sabah hiç de aydın başlamadı. Pazartesi hafta başı. Aynı zamanda da yeni bir dönemin başlangıcı. Kaybettik duygusuyla uyandığım bir sabah. Kaybetmek ve kazanmak. Karşıt iki kavram. Bazen kazanmak kaybetmenin başlangıcı. Bazen de kaybetmek kazanmanın başlangıcı olabiliyor. Göreceli olarak kaybettik duygusuyla uyandığım bir sabah.
Yorgun olmam doğal diyorum kendime. Önce pazara çıkmam lazım. Semt pazarına çıktığımda da yorgunluğum yerini dikkate bırakıyor.
– Hırsızlar kazandı
– Hırsızlığı meşrulaştırdık
– Ahlaksızlığın, yüzsüzlüğün adı sandık olmuş
– Bize müstahak, biz verdik oyları.
– Eeee verdik ne oldu. Verdik eve geldik. Beklemedik ki.
– AKP’ye oy ver abla domates 5 lira olsun.
Bu sözler kendi arasında konuşan pazarcılar esnafı ve alışverişe gelen semt sakinleri arasında geçiyor. İyice kulak kabartıp adımlarımı yavaşlatıyorum.
– Adam bangır bangır bağırıyor, İnlerine gireceğim diye. Oğlunu da kızını da almış yanına aile tablosu çiziyor. Ben her şeyi meşru kılarım havası. Maşallah nalıncı keseri gibi hep kendine yontuyor.
Konuşmalar böyle sürüp gidiyor. Öfke ilk günden devam ediyor. Ve genel seçim eşiğinde geçecek günlere başlanıyor.
Kaybettik duygusu ve yorgunluk kayboluyor. Daha bir dingin düşünmeye başlıyorum. Sevgili Sevda Karaca’nın 31 Mart tarihli yazısını okuyunca daha bir dinlendiğimi hissediyorum. 31 Mart  Kaybettiklerimiz üzerinden değil, kazanımlarımızı doğru görerek hareket edeceğimiz bir dönemin başlangıcı olacak.
İNSANLIK KAZANANA KADAR DEVAM
Öğleden sonrada Kartal’ın büyük sayılabilecek fabrikaların birinde tezgah başındayım. Gene konuşmaları dinliyorum. Bu sefer işçiyiz hepimiz. Arkadaşız yıllardır. Ama son dönemdeki kutuplaşmadan hepimiz nasibimizi aldık. Aynı çay masasını kullanan arkadaşlar küstüler birbirlerine. Aynı sömürü çarkının içinde olduğumuzu unuttuk. Unutturdular.
Merhaba bile demeden daha arkadaşımın “nasıl ders verdik ama” seslenişine cevap versem mi acaba diye bakarken, bir arkadaş benden önce davranıyor. “Ne dersi, kim verdi, kime verdi?​” diye tersleniyor. Yerimize oturuyoruz. Etrafıma bakınıyorum. Bütün arkadaşlar ikişerli üçerli fırsat buldukça konuşuyor. Hareketlerden konu belli. Çay saati ise değme analiz yapan siyaset bilimcilere taş çıkartacak cinsten.
– Profesyonel olmuşlar yalan ve inandırma konusunda. 80 darbesini bunlar için yapmışlar
– MHP desteğini CHP’den çekti.
– Oyları çaldılar hırsız bunlar. Elektrikleri bile çaldılar.
– Bu gücü nereden alıyorlar belli, ses kayıtları da savaş planları da insanlara yetmedi. Kimin çocuğu ölecek ki…
– Kim gelirse gelsin bize değil, kendilerine çalışacak hepimiz görmeliyiz
Her kafadan bir ses. Kimse memnun değil. Sadece AKP ye oy vermiş arkadaşlar memnun ifadeyle her seferinde aynı şeyi söylüyorlar: “Nasıl ders verdik”.
– Oy pusulaları, tutanaklar çöplerden toplanıyor hile var hile, diye konuşan bir arkadaşa o ana kadar susan bir işçi şöyle seslendi hepimize: “İnsanlık çöpe atılmış, bırakın oyu, pusulayı hep beraber onu çıkaralım onu oradan”.
Sustuk ama bitmedi tartışma, yarın ve yarından sonra da devam edecek ta ki insanlık kazanasıya kadar…
 

ÖNCEKİ HABER

Türkiye’de sera gazı emisyonu artıyor

SONRAKİ HABER

Madenlerde tekelleşme uyarısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa