06 Nisan 2014 06:00

Venezuela'da yoksullar eylemde değil hedefte

Venezuela’da hükümet karşıtı uluslararası kampanyaya rağmen gerçekler yavaş da olsa netleşiyor.

Venezuela'da yoksullar eylemde değil hedefte
Paylaş

Elif GÖRGÜ

Venezuela’ya gidip, günlük hayatın muhalif protestolardan ne kadar az etkilendiğini gördüğümde şaşırdım. Ben bile medyanın imaj kampanyasının etkisi altında kalmıştım” diye yazmış 20 Mart’ta İngiliz gazetesi The Guardian’a yazan Mark Weisbrot.

Venezuela’da hükümet karşıtı uluslararası kampanyaya rağmen gerçekler yavaş da olsa netleşiyor. Eylemlerin hangi bölgelerde yoğunlaştığı, sınıf karakteri ve politik eğilimleri, ölenlerin nasıl öldürüldüğüne dair gerçekler, tümü sağ ana muhalefeti destekleyen Venezuela büyük medyası engelini de aşmaya başladı.   

Ülkede muhalefetin sokak eylemleri iki ayı geride bıraktı. Birkaç gün önce New York Times’a bir makale yazan Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun bu süreçte yaşamını yitirenlere dair verdiği rakam otuz altı. Ölenlerden altısı, adı Bolivarcı Ulusal Güvenlik olan güvenlik kuvvetlerindendi. 17 kişi göstericilerin yolları kapatmak için kurduğu barikatları aşmaya çalışırken vurularak ya da araçları gece bu barikatlara çarpınca yaşamını yitirdi.

Faili meçhul ölümler hâlâ araştırılıyor. Sivil ölümlerden şüpheli tüm polisler tutuklanmış durumda.

40 BİN DOLARLIK CİPLE EYLEM

Göstericilerin sınıfsal karakterleri de Atlas Okyanusu’nun bu tarafı açısından da görünür hale geldi. Venezuela izlenimlerini yazan Mark Weisbrot, yoksulların genel olarak eylemlere katılmadığı, hatta sadece Altamira Bölgesi gibi orta ve üst sınıflara ait bölgelerde eylemlerin olduğunu belirtiyor. Caracas’ın işçi mahallesi Sabana Grande’den kent merkezine doğru yaptığı yürüyüşte bile Venezuela’nın denildiği gibi “bir kriz” içinde olduğuna dair hiçbir ize rastlamadığını da ekliyor: “Bu kavganın sınıf karakteri her zamankinden daha keskin ve kaçınılmaz. 5 Mart’ta Chavez’in ölümünün yıl dönümünde gerçekleşen anlamalarda kalabalık içinde yürüdüm, bir Venezuela işçi sınıfı deniziydi, on binlerce kişi vardı. Pahalı kıyafetler ve 300 dolarlık ayakkabılar yoktu. Buna karşılık Los Palos Grandes’teki hoşnutsuz kalabalıkta 40 bin dolarlık Grand Cherokee marka ciplerden günün sloganı yükseliyordu: SOS Venezuela.”

YOKSULLAR EYLEMLERE KATILMIYOR

New York Times’da 28 Şubat’ta çıkan bir başka makalesinin başlığını ise William Neuman şöyle attı: “Caracas’ın gecekondu halkı soruyor, hangi eylemler?​”

Gazeteci, yoksul mahallelerde hayatın normal akışına tanıklığını yazdı, “Caracas’ın orta ve üst sınıfları kitleler halinde sokağa dökülüp, barikatçılara dönüşürken, kentin en yoksul kesimlerinde hayatın her zamanki gibi devam ettiği”ni belirtti. Yoksul mahallelerden eylemlere katılımın bireysel düzeyde olduğunu yazdı.

Venezuela’da Chavezci Hükümetin sosyal tabanını Venezuela emekçileri ve yoksulları oluşturuyor, bu kitle aynı zamanda -her ülkede de olduğu gibi- Venezuela halkının da çoğunluğu. Çok açık ki eylemler başladığında “enflasyon, gıda kesintileri” gibi gerekçeleri öne süren aşırı sağ muhalefet zaten zor günler geçiren Venezuela yoksullarını da zamanla arkasına alabileceğini planlamıştı ancak bu plan şimdilik tutmamış görünüyor. Bunda eylemcilerin ücretsiz sağlık hizmeti veren Kübalı doktorlara ve halkın yararlandığı kamu kurumlarına yönelik saldırılarının da etkisi büyük.

Gecekondu mahallelerinin, işçilerin, yoksulların eylemlere katılmasının neden önemli olduğunu sağ muhalefet de kabul ediyor. Şubat sonunda bir açıklama yapan Ana Muhalefet Lideri Henrique Capriles şöyle demişti: “Eğer yoksul mahalleler mücadeleye katılmazsa Venezuela’da değişim mümkün değildir”.

Tıpkı 2002’deki Chavez’e darbe girişiminde de görüldüğü gibi Küba düşmanlığı eylemcilerin ortak özelliği. Bu eylemci lüks araçta da ‘Kübalılar evinize’  yazıyor.

Eylemciler ‘adam asmaca’ oynamayı
pek seviyor. Yukarıda bunun bir örneği var. Yakından
bakınca üzerinde ‘Kübalı doktorlar
defolun’ yazdığı görülüyor.


ABD Dışişleri Bakanı John Kerry

VENEZUELA’DAN ABD’YE SERT YANIT

Venezuela petrollerinin önemli müşterilerinden biri olan ABD’de de boş durmuyor. Dışişleri Bakanı John Kerry, dünyanın en ileri seçim sistemleri arasında gösterilen Venezuela’da seçimleri bile daha ilk günden “şaibeli” bulduğunu açıklamıştı. Kerry, eylemler başlar başlamaz da Venezuela Hükümetine uyarılar yollamaya başladı, Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu “Kendi halkına yönelik terörist kampanya yürütmek”le suçladı, politik müdahale ile tehdit etti. Venezuela’nın Kerry’ye yanıtı ise şu oldu: Katilsin!

14 Mart’ta Venezuela Dışişleri Bakanı Elias Jaua, devlet televizyonunda yaptığı bir konuşmada şöyle dedi: “Ne zaman şiddeti izole etmeye ve düşürmeye başlıyoruz Bay Kerry hemen bir deklarasyonla ortaya çıkıyor ve sokak eylemleri yeniden hareketleniyor. Bay Kerry, tüm dünyaya duyuruyoruz ki Venezuela’da şiddeti teşvik ediyorsunuz. Sizi Venezuela halkının katili ilan ediyoruz”

Kerry, Venezuela Hükümetini kınaması için Amerikan Devletleri Örgütünü harekete geçirmeye çalışmış ancak örgüt, Panama’nın ezelden ABD iş birlikçisi hükümeti dışında Maduro ve Venezuela hükümetinin yanında olduğunu açıklamıştı.


Halk ayaklanması mı sınıf kavgası mı?

Kanya D’ALMEDIA

Bilindiği kadarıyla en az 33 kişi öldü ve 461 kişi yaralandı. Geriye –yanıtları spekülatif olsa da-kim, neden ve Venezuela’da bundan sonra ne olacak soruları kaldı.
Bu ayın başlarında, bir grup bağımsız BM uzmanı, Nicolas Maduro hükümetine gözaltıları; basına gözdağı ve muhalefeti taciz iddialarını sordu, bu uzmanlara göre ülke son 10 yılın en kötü siyasi çalkantısını yaşıyor.

Şubat ayında tek tük öğrenci eylemleri olarak başlayan gösteriler, 500 ile 5 bin arasında değişen sayıda ve sokağa çıkma nedenleri olarak gıda ürünlerinin bulunmamasını, yüksek enflasyonu ve suç oranlarındaki artışı gösteren kişilerin katılımıyla günlük hale geldi. Venezuela Şiddet Gözlemevine göre sadece 2012 yılında 21 bin cinayet işlenmiş, bu dünyanın en yüksek cinayet oranı.

BARIŞÇILDAN ÖLÜMCÜLE

Öte yandan barışçıl başlasa da, tepkiler ölümcül eylemlere dönüştü, siviller barikat arkalarından molotof kokteylleri atıyor ve Ulusal Güvenlik tam techizatlı karşılık veriyor.
Birkaç hafta boyunca medya bu tabloyu insan hakları, ifade özgürlüğü ve siyasi gösteri özgürlüğü için demokratik bir mücadele olarak yansıttı.

18 Mart’ta Cenova’da, BM İnsan Hakları Konseyi ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Maduro Hükümetini “Uluslararası yasal zorunluluklarını yerine getirme ve insan haklarına saygı duyma, göstericilere yönelik tacizine son verme” konusunda uyardı.

IPS’ye konuşan HRW Amerika Direktörü Daniel Wilkinson, durumun “ciddi” olduğunu, özellikle “güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen, göstericilere yönelik orantısız güç kullanımını da içeren ihlalleri” olduğunu söyledi. 

Fakat Caracas ve çevresinde bulunan diğer insan hakları grupları, bazı ABD’li yorumcular ve diğer bazıları, Venezuela’daki şiddetin ne demokratik ne de kendiliğinden olduğunu, orta ve üst sınıflar tarafından, Başkan Hugo Chavez’in kurduğu ve zenginler tarafından bir bela olarak görülen devrimci sürece müdahele için dikkatle örgütlenmiş oldukları görüşündeler.

MAHALLELERDE SESSİZLİK

25 Mart’ta, 30’dan fazla Venezuelalı insan hakları aktivistinin imzaladığı bildiride bu protestolar ülkenin 335 belediyesinden 8’inde bulunan varlıklı bölgelerde yoğunlaşıyor.
Çalışmaya göre; bu bölgelerde seçmen olarak azınlıkta kalan, orta ve özellikle üst sınıf Venezuelalıların evleri var, buralarda “kablolar, tel örgüler, devrilmiş ağaçlar, kayalardan; önlerine petrol dökülmüş barikatlar kuruluyor, kullanılmayan mobilyalar, çöpler yakılıyor.”
 

“Rogarların çıkartıldığı, yollarda oluşan delikler nedeniyle en az iki motorsiklet sürücüsünün öldüğü” de belirtiliyor.

Güvenlik güçlerinin neden olduğu 33 ölümden bahseden gazete haberlerinin aksine, bu araştırmada 17 kurbanın sokaklarda kurulan barikatlarda yaşamını yitirdiği, aralarında geçtiğimiz pazartesi, içinde bulunduğu otobüs eylemciler tarafından durdurularak yolcular zorla indirilirken vurularak öldürülen hamile bir kadın da var. 

“Sokaklarda gördüğünüz insanlar, sağcı muhalefetin hükümetten kurtulmak için önümüzdeki seçime kadar beklememeye karar vermiş olan en aşırı ucudur” deniyor.

TALEPLER KAĞIT ÜZERİNDE KUSURSUZ AMA...

Bulunduğu Lima’dan telefonla IPS’e görüş veren Washington merkezli Ekonomik ve Politik Araştırmalar Merkezi Yardımcı Direktörü Mark Weisbrot, siyasi tercihlerinden bağımsız olarak göstericilerin taleplerinin kağıt üzerinde kusursuz olduğunu söylüyor: Maduro’nun geçen nisanda iktidara gelmesinin ardından yüzde 57.3’e kadar çıkan enflasyonun düşürülmesi, temel gıda ve ürünlere ulaşımın sağlanması. 

IMF’ye göre Venezuela’da 2012’de yüzde 5.6 olan ekonomik büyüme hız kaybederek 2013’de yüzde 1 oranında düştü, bu düşüşte ülke genelindeki boş market raflarının da etkisi oldu.
Fakat Weisbrot’a göre göstericiler bu sorun karşısında Caracas’ın 3.8 milyon nüfusunun yüzde 50’sini oluşturan mahallelerden çok daha korunaklı durumdalar.
Son Venezuela ziyaretindeki gözlemlerini aktaran Weisbrot, “Göstericiler Los Palos Grandes gibi kendilerinin yerine süpermarket sırası bekleyen hizmetkarları olanların yaşadığı mahallelerden geliyor, çoğu Venezuelalının ulaşamadığı ürünlere onlar ulaşıyor” diyor.  

Yükselen fiyatların ve ürün kıtlığının darbesini yiyen kesimler göstericilerin bahanesi oluyor. Caracas’ın güneyine denk düşen Petare gecekondu mahallesinden biri, daha yeni gazetecilere şöyle demişti: “Zenginler kaybettikleri ekonomik avantajı geri almaya çalışıyorlar. Gecekondu mahalleleri. onlara katılmayacak.”

Gerçekten de ekonomik analizler ortaya koyuyor ki göstericiler, yükselen enflasyondan etkilenen sağlık harcamaları ya da unun fiyatından değil, eğlence maliyetindeki yüzde 4.1’lik, otel ve restoran fiyatlarındaki yüzde 3.9’luk artıştan daha fazla etkilenmektedirler. 

YOKSULLAR HEDEFTE

Bazı kaynaklar, göstericilerin sistematik olarak ülkenin en muhtaç ve marjinalleştirilmiş kesimlerinin yararlandığı kamu refahı ile ilgili kurumları hedef aldıklarını, bu şekilde sosyalist devletin sinir merkezlerini zayıflatmayı denedikleri analizini yapıyor.

IPS’ye konuşan New York Binghamton Üniversitesinden Sosyoloji Profesörü James Petras,

“Hükümetin kurduğu düşük fiyatlı ürünlerin satıldığı süpermarketlere, Kübalı doktorların ücretsiz sağlık hizmeti sunduğu kliniklere ve eğitim kurumlarına yönelik saldırılar gerçekleştirildi” diyor.

Birkaç gece önce göstericiler, bu eylem hareketinin beşiği olan batı kenti San Cristobal’de,  yüzlerce düşük gelirli Venezuelalı öğrencinin burslu eğitim aldığı deneysel bir üniversiteyi yakmışlardı.

Petras, 12 haftadan fazla bir süre boyunca eylemcilerin “toplumsal buluşma ve rekreasyon alanlarını, elektrik kablolarını –özellikle Chavez’e desteğin güçlü olduğu yerlerde- belediye binalarını, küçük çaplı girişimleri için mikrokrediler sağlayan yerel bankaları” hedef aldığını ve listenin böyle uzayıp gittiğini söylüyor.

KENDİLİĞİNDEN EYLEM DEĞİL, BİLİNÇLİ KAMPANYA

Ateş bombaları, kundaklama ve diğer sabotaj eylemlerinin ülkeye maliyeti 10 milyar doları geçti, hükümet geçtiğimiz cuma bir açıklama yayınladı ve bu tür taktikleri “vandallık” ve “terörizm” olarak tanımladı.

“Bunlar kendiliğinden eylemler değildir, sosyal hizmetlerin dağıtımı bloke edilerek hükümet ve kitleler arasındaki toplumsal bağı yok etmek üzere örgütlenmiş bilinçli bir kampanyadır” diyor Petras da: “Sağcılar, refah programları ve hükümet arasındaki bağın bilincindeler. Bu yüzden büyük işletmeler, uluslararası bankalar ya da üst sınıflara ait diğer kurumlar hedef alınmıyor.”

Öte yandan hükümet, 1800 tutuklu göstericinin serbest bırakılması için yapılan uluslararası baskı ile kendi güvenlik güçlerini kontrol etmek ve Venezuela içinde ve dışında büyüyen hareketlerin, ayrıcalıklı azınlığın son 19 seçimin 18’ini kazanmış hükümetin istikrarına yönelik tehditiyle öne çıkan faşizm dalgasını derhal durdurması için yaptıkları çağrılar arasında kalmış durumda.

*ipsnews.com’dan çeviren Elif Görgü


Venezuela’da son iki ayda yaşanan ölümlerin nedenlerinden biri, göstericilerin caddeye serdiği tel örgüleri gece görmeyen sürücülerin yaptığı kazalar.

NASIL ÖLDÜLER?

ABD merkezli Ekonomik ve Politik Araştırma Merkezi (CEPR) 12 Mart’ta yayımladığı “Venezuela: Onlar kimdi ve nasıl öldüler?​” başlıklı raporda son iki ayda ölenlerin kimliklerini ve nasıl öldüklerini açıkladı. Rapora göre Ulusal Güvenlik güçlerinin adının karıştığı durumlarda bu kişiler tutuklandılar ve yargılanıyorlar. İşte rapordan bazı bölümler:

Roberto Redman: 21 Şubat’ta öldürülen muhalif eylemci. Görgü tanıkları silahlı siviller tarafından öldürüldüğü ifadesi verdi. 

Jose Ernesto Mendez: 18 Şubat’ta eyleme katıldığı sırada bir kamyonun çarpması sonucu öldü. Şöförü tutuklandı.

Genesis Carmano: Güzellik kraliçesiydi. 18 Şubat’ta vurularak öldürüldü. Resmi olarak kanıtlanmamış iddialara göre arkasından, yani birlikte eylem yaptığı kişilerin arasından gelen bir kurşunla vuruldu. Soruşturma aşamasında.

Julio Gonzalez: Bir kamu personeli olan Gonzalez 19 Şubat’ta arabasıyla bir barikatı aşmaya çalışırken vurularak öldürüldü.
 

Asdrubal Rodriguez: Gözaltına alındı ve ertesi gün ölü bulundu. Sorumlu tutulan iki polis memuru hapse atıldı.
 

Rafael Durán De La Rosa: 21 Şubat gecesi motorsikleti, yere serilen tel örgülere takılarak kaza yapınca öldü.
 

Jose Alejandro Marquez: 21 Şubat’ta Ulusal Güvenlik ile çıkan çatışmada aldığı darbeler sonucu öldü. 7 Güvenlik görevlisi yargılanıyor.
 

Antonio Morales: 24 Şubat’ta bir barikattan geçmeye çalışırken vurularak öldürüldü.
 

Eduardo Carmano: 25 Şubat’ta motorsikletiyle bir barikata çarpınca yaşamını yitirdi.
 

Giovanny Pantoja: 28 Şubat’ta bir barikatı kaldırmaya çalışırken vurularak öldürüldü.
 

Acner Lyon: Ulusal Güvenlik polisi, 6 Mart’ta Caracas’ta bir barikatı kaldırırken çıkan kavgada vurularak öldürüldü. 

ÖNCEKİ HABER

Karadeniz dondu!

SONRAKİ HABER

Dostumuzu düşmanımızı tanıyalım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa