ÖYM’ler kapandı ama 8 KESK’li hâlâ tutuklu

Eda YILDIRIM
İstanbul

Özel yetkili mahkemelerin kapatılmasının ardından bazı davalarda tahliyeler yaşanırken, DHKP-C’ye yönelik olduğu iddiasıyla yapılan operasyonla tutuklanan 8 KESK üyesi hâlâ tahliye edilmedi.

19 Şubat 2013 tarihinde 28 ilde KESK üyelerine operasyon yapıldı. İstanbul’da yapılan operasyonda da 32 emekçi DHKP-C üyesi oldukları iddiasıyla tutuklandı. 11 aylık tutukluluğun ardından kamu emekçileri ilk kez 23 Ocak 2014 tarihinde İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıktı. İlk duruşmada 24 kişi tahliye edilirken, 8 kişinin ise tutukluluğuna devam yönünde karar verildi. O tarihten itibaren ise dava süreci içinden çıkılamaz bir hale geldi.

Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılmasının ardından kamu emekçilerinin yargılandığı dava dosyası İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesine devredildi. Mehmet Karababa başkanlığındaki  mahkeme heyetiyle görüşen dava avukatları, 6 Mayıs tarihinin dolu olduğu gerekçesiyle duruşmanın ertelendiğini öğrendi. Avukatlar bir hafta sonra tutukluluk itirazında bulunmak üzere yeniden mahkeme heyetiyle görüşmeye gittiğinde ise bu kez de 3. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin değiştiğini gördü. Dava dosyasına bakacak yeni mahkeme heyeti de 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrası yargıda deprem yaratan hakim ve savcı atamalarından nasibini alınca, kamu emekçileri uzun süre tutukluluklarına itiraz edemedi. 3. Ağır Ceza Mahkemesinin yeni heyeti ise avukatların tahliye taleplerini reddederek, 6 Mayıs’ta görülmesi gereken duruşmayı 8 Temmuz 2014 tarihine erteledi. Şu an 8 KESK üyesi 8 Temmuz’da tahliye edilmeyi umuyor.

AKILLARA ZARAR DELİLLER

Aylardır tutuklu bulunan kamu emekçileri, DHKP-C’ye üye olmakla yargılanırken, suçlamaya dayanak olarak gösterilen deliller skandal boyutta. Sendikacıların sendika toplantıları, eylemleri, grevler, 4+4+4 eğitim modeline karşı yaptıkları eylemler suçlamalara delil sayılıyor.

SENDİKA  MESAJINDAN ÖRGÜTSEL KONUŞMA!

SES Bakırköy Şubesi tarafından Tekel işçilerine destek eylemi için üyelerine gönderilen  mesaj, iddianamede ‘eylem için kitle oluşturma’, ‘insanların eyleme katılması için baskı yapmak’ ve  ‘eylem örgütlenmesi’ yönünde talimat verildiği şeklinde yorumlanıyor. Yine Tüm Bel-Sen’de yönetici olan Hüseyin Kalanç’a, Tüm Bel-Sen tarafından gönderilen, ‘Türk-İş’in aldığı karar doğrultusunda 25 Kasım Cuma Günü saat 18.00’de Şişli Cevahir önünde toplanarak AKP Şişli İlçe binasına yürüyüş yapılacaktır’ şeklindeki telefon mesajı da örgütsel içerikli konuşma sayılarak delil kabul ediliyor.

Yargılanan sendikacıların iddianamesinde dikkat çeken bir diğer delil de 26 Mayıs 2011 tarihinde görev yaptığı İstanbul Bağcılar’da bulunan Sosyal Güvelik Merkezi’nden gözaltına alınarak tutuklanan BES 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu Üyesi Gülsüm Yıldız için yapılan eylemler. Tutuklu KESK’lilerin kendileri gibi tutuklu bulunan arkadaşları Yıldız’ın serbest bırakılması için yaptıkları tüm basın açıklamaları ve eylemler suçlamalara dayanak yapılıyor.

BAŞ DAĞITICI OLDU BAŞSAVCI!

İddianamede polis fezlekelerinden aynen kopyalanan delillerin olması oldukça dikkat çekici. Skandal boyuttaki bu delillerden bir tanesini Haber-Sen Üyesi Muzaffer Halisdemir’in telefon görüşmeleri oluşturuyor. Polis fezlekesinde yer alan bir telefon görüşmesinde, Halisdemir postanede baş dağıtıcı olarak Hüseyin Ceylan isimli bir kişiden söz ediyor. Ancak ‘Baş dağıtıcı’ iddianameye ‘Başsavcı Hüseyin Ceylan’ olarak yazılıyor ve ‘Başsavcı Hüseyin Ceylan olarak belirttikleri kişiye yönelik bir eylemde bulunabilecekleri’ şeklinde suçlama yapılıyor. Halisdemir’in savcılık sorgusunda Hüseyin Ceylan’ın PTT’de baş dağıtıcı olarak çalıştığına dair belge sunmasına karşın iddianameyi hazırlayan savcı da fezlekede yer alan bu suçlamayı aynen iddianameye geçiriyor. İlginçlikler bununla bitmiyor. İddianamede, Haber-Sen Üyesi Halisdemir’in Eğitim Sen İstanbul 8 No’lu Şube üyesi olduğu yazılıyor.