Emekçi bir yayıncı
Emine UYAR
İzmir
Berfin Bahar dergisi mart sayısını Bülent Habora’ya ayırdı. Dergi elimize geç ulaştığı ve seçim yoğunluğu içerisinde yazmaya fırsat bulamadığımız için gecikmeden dolayı okurlarımızın affına sığınıyoruz.
19 yıllık kültür, sanat ve edebiyat dergisi Berfin Bahar, mart sayısının önemli bir bölümünü, geçtiğimiz günlerde 60. sanat yılını kutladığımız, Yayıncı, Yazar, Gazeteci ve Gazetemizin Köşe Yazarı Bülent Habora’ya ayırdı.
Berfin Bahar dergisinin sayfalarında Afşar Timuçin, Tarık Dursun K, H. Hüseyin Yalvaç, Osman Bozkurt, Kadir İncesu, Metin Erten, Yağmur ve Tuygun Habora, “Emekçi bir yayıncı ve yazar” ana başlığı altında Bülent Habora’yı anlatıyor.
1960 yılında Yelken dergisi etrafında bir genç edebiyatçılar topluluğu oluşturur Afşar Timuçin, Bülent Habora, Eray Canberk ve bir kaç genç edebiyatçı daha… “Bizleri bir araya getiren de birbirimizden ayıran da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin insana bunaltı veren koridorları oldu. Yelken dergisinin bizleri bir araya toplayacak bir odası bile yoktu” diyen Timuçin, Habora’nın Aksaray’daki küçük evinde yaptıkları toplantıları anlatıyor. Timuçin “İnançlı bir toplumcu” olarak tanımlıyor Habora’yı.
Bir başka Yayıncı, Eleştirmen ve Senarist Tarık Dursun K, “Yolculuk Nereye İmiş Çocuk” başlıklı yazısında, “Duydum bir hazırlık içindeymişsin. Uzun bir yolculuğa hazırlık mı yoksa? Sakın sakın ha çocuk, sakın!” diyerek sesleniyor kendisinden 9 yaş küçük Habora’ya.
Cağaloğlu’da geçen 30 yıllık yayıncılık hayatının ardından İzmir’e göç eden Habora, palmiyelerin gölgesi altındaki Sevgi Yolu’nda kitapçılık yapar. Karşısındaki stantta ise H. Hüseyin Yalvaç vardır. H. Hüseyin Yalvaç Berfin Bahar’da, “Siyasetin ve politikacıların en iyi takipçisi” dediği Habora ile sık sık yaptıkları yolculukları anlatıyor.
Osman Bozkurt, Habora’nın emekçi yönüne vurgu yaparak, “Fakir bir ailenin çocuğu sayılmaz Ne var ki varsıllık üst sınıf üyesi olmanın küçültücü bencilliği yerine alt sınıfın onurlu bir savaşçısı olmayı yeğler… Zenciliği yeğlemekle, ‘Elle gelen düğün bayram’ demiş sonuçlarına da sonuna dek göğüs germiştir” diyor. Metin Erten, kendisi gibi İstanbul’dan gelip İzmir’e yerleşen ve tesadüfen tanıştığı Bülent Habora’yı, aile yaşamından, birlikte yer aldıkları TYS İzmir Temsilciliğinin çalışmalarına, kitaplarındaki kahramanlardan arşivciliğine kadar her yönüyle anlatıyor.
Yağmur Habora, Cağaloğlu’da geçen çocukluk anıları ile başladığı yazısını, “Bir keresinde elektrikler kesilmişti ve kaçacak yerin yoktu. Fırsat bu fırsat deyip konuşmaya çalışmıştım seninle. İlk defa gerçekten konuşabildiğimizi, birbirimizi anlamaya çalıştığımızı düşünmüştüm. Etrafındaki duvarları o kadar kalın ve yüksek örmüşsün ki tırman tırman bitmedi be baba! Ama o duvarlarla uğraşmak da seni çok farklı açılardan görmemi sağladı” diyerek ergenlik yıllarında babasını tanımak ve anlamak için verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Tuygun Habora da babası gibi bir yazar olamasa da sahaflık yaparak bir nevi baba mesleğini devam ettirmeyi seçtiğini ve ileride “Habora Yayınevi”ni bir şekilde faaliyete geçirme amacını dile getiriyor.
Evrensel'i Takip Et