29 Mart 2014 06:00

Bölgede seçim sonucunu Rojava belirleyecek

Türkiye yarın, herkesin ‘adeta bir genel seçim’ ya da ‘referandum’ dediği yerel seçimler için sadık başına gidiyor. Seçimlerin kuşkusuz en çok merak edilen yanlarından biri de Kürt bölgesinde ortaya çıkacak tablo.

Bölgede seçim sonucunu Rojava belirleyecek
Paylaş

Erdal İMREK
Faruk AYYILDIZ
Diyarbakır


Türkiye yarın, herkesin ‘adeta bir genel seçim’ ya da ‘referandum’ dediği yerel seçimler için sadık başına gidiyor. Yolsuzluk skandalıyla başlayan süreçten beri hem çok ciddi sarsıntılar geçiren hem de her geçen gün daha da saldırgan bir tutum takınan AKP hükümetinin geleceğine ilişkin de belirleyici olacağı görülen seçimlerin kuşkusuz en çok merak edilen yanlarından biri de Kürt bölgesinde ortaya çıkacak tablo. Ülkenin batısında seçimlere HDP çatısında giren ve bölgede en güçlü siyasi aktör olan BDP’nin en ciddi rakibi AKP. Kürt hareketinin ‘demokratik özerkliğe giden yolu açacağını’ ve ‘çözüm sürecinin nasıl devam edeceğini belirleyeceğini’ söylediği seçimlerde ortaya nasıl bir tablo çıkacak? Bölgenin 16 ilinde 40 bini aşkın haneyle görüşerek seçmenin nabzını tutan Diyarbakır merkezli Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi’nin Genel Koordinatörü Welat Ay’la Diyarbakır’da bu soruya cevap aradık.
Seçim yasakları nedeniyle oranlarını yayınlayamadığımız, ancak oranlar dışında da çarpıcı veriler ortaya koyan anketin açığa çıkardığı eğilimler üzerine konuştuğumuz Ay, yaptıkları araştırmanın BDP’nin güçlendiğini AKP’nin ise bazı yerlerde yerinde sayarken, birçok yerde güç kaybettiğini gösterdiğini söylüyor. Bu durumun siyasal ve sosyal nedenleri üzerine uzun sohbetimizde Welat Ay’ın söyledikleri yarın gerçekleşek seçimlerde bölgede ortaya çıkacak tabloya ilişkin ciddi veriler barındırıyor.

Enteresan bir yerel seçim süreci yaşıyoruz. Taraflar bu seçimin ülkenin geleceği açısında çok önemli bir viraj olacağı konusunda hemfikir. Bölge açısında durum nedir? Bu coğrafyada seçmen neye oy verecek?
Bu seçimler kimin ne kadar meşru olduğunu, kimin halktan güç aldığını ortaya koyacak. Bu nedenle de kimse bu seçime belediyecilik ve proje bazlı bakmıyor. Bu iktidar açısından da Kürdistan ve Kürtler açısından da gerçekten bir referandum niteliğinde. Kürt siyasal hareketi de kendi siyasal ve ideolojik paradigmasının ne kadar karşılık bulduğunu, ne kadar toplumsallaştığını ve kurumsallaştığını göreceği bir referandum gözüyle bakıyor bu seçime. Seçimin sonucuna göre Türkiye’deki tüm güçler, hareket alanlarını ve mevzilerini yeniden belirleyecek. Blokların birbiriyle çelişkisini ve çatışmasını daha da derinleştirebilecek, genel siyasetin gidişatını ve sınırlarını belirleyebilecek bir seçim. Kürt sorununun çözümü için de çok belirleyici bir seçim olacak bu.

AKP açısından tamam ama Kürt sorunu için neden bu kadar belirleyici bu seçim?
Kürt hareketi bundan sonraki yönelimi açısından seçimi baz alacağını söylüyor. Hükümete, ‘ben 1 yıldır bir süreç başlattım, üstüme düşen bütün sorumlulukları yerine getirdim. Ama sen üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmedin, beni oyaladın. Ben de bu işi seninle götürmek zorunda değilim’ diyor. Halka verdiği mesaj da bu yönde. Kürt siyasal hareketinin, Ortadoğu’daki dengeleri yeniden okuduğu ve artık kendi hattını belirlediğini görüyoruz. Rojava deneyimine de dayanarak artık kendisini kurumsallaştırmak isteyen Kürt hareketi, “Biz Türkiye’deki demokrasi güçleriyle beraber, yeni bir alternatif oluşturmak istiyoruz” diyor. Hem Rojava’nın Türkiye’de ciddi bir siyasal karşılığı olması hem de Gezi direnişi bunun ortamını yarattı. Kürt hareketi seçimlerde zaferle çıkıp burada yerel yönetimleri sağlamlaştırırsa, kuracağı halk meclisleri, mahalle meclislerinin İstanbul, İzmir, Ankara’da Gezi’den sonra oluşan forumlarla diyaloğa geçmesini, HDP üzerinden örgütlenmiş bir hareketle ortaklaşmayı istediğini biliyoruz. Bu açıdan da seçim sonuçlarını bundan sonrası için çok belirleyici görüyor. BDP farklı etnik milliyetlerden adaylar gösteriyor. Kürdistan’ı sadece Kürtlerden oluşan bir coğrafya olmaktan çıkaran bir perspektif ortaya koyuyor. Seçimlere böyle bir projeyle giriyor ve öngördüğü sistemin ne kadar karşılık bulduğunu göreceği bir referandum olarak algılıyor seçimi.

BDP’nin siyasi yönelimi böyle. Peki araştırmalarınızda bunun halktaki yansımasına ilişkin gözlemler edinebildiniz mi? Ya da sadece bu yetiyor mu halka? BDP birçok ilde uzun süredir iktidar. Halk memnun mu, belediyecilik faaliyetlerine ilişkin beklentileri yok mu BDP’den?
Biz daha önce yaptığımız araştırmalarda BDP’nin yönetimde olduğu belediyelerde halk memnuniyetine de baktık. Ve kente ilişkin bazı talepleri olmakla birlikte büyük çoğunluğun BDP yönetimlerinden memnun olduğunu gördük. Bu menuniyet salt siyasi saiklerle ilgili değil. Çünkü halk daha önce sistem partilerinin de yerel yönetim anlayışlarını deneyimledi. Kürdistan’ın en önemli sorunu yoksulluk ve işsizliktir. Diyarbakır’da çok ciddi bir yoksulluk ve işszilik var. İnsanlar bu anlamda çok ciddi travmalar yaşıyor. Kürdistan genelinde sosyal politikalar anlamında devlete güven 0’lara inmiş durumda. Kürtler artık devlete hiç bir anlamda güvenmiyor. Bu bakımdan Kürt siyasal hareketinin sosyal politikalar geliştirmesini bekliyor. Devlete karşı Kürt siyasal hareketini alternatif olarak görüyor. Bu sadece tarihin getirmiş olduğu duygusal bir bağlılık da değil. Kürt siyasal hareketinin iktidar olduğu yerel yönetimlerden ciddi beklentileri var halkın.

AKP hükümetinin bu beklentileri karşılayacağına dair hiç bir umut kalmadı mı halkta?
Sokağa çıktığınızda AKP açısından her yerde şunu görüyorsunuz; ‘Daima millet, daima hizmet’ şeklinde genel bir slogan. ‘İstanbulda 3. köprü yapıyoruz’, ‘Marmaray yaptık.’ İnsanlar ‘Ben boğazdan geçmiyorum ki. Bana ne Marmaray’dan. ‘Benim işsizlik, açlık, demokrasi, kimlik problemim var’ diyor. İktidara yönelik çok ciddi sınıfsal bir tepki söz konusu bu coğrafyada.

Nasıl bir tepki bu?
Halkın tepkisinin sadece kimlik, Kürtlük boyutu görülüyor. Ama Kürtlük salt bir etnik kimlik değil burada. Bu kimliği oluşturan parametreler var. Bunların en önemlisi de sınıfsal yapısı. Kürtler çok ciddi bir yoksuluk yaşıyor. Bakın Kürt siyasal hareketine en kitlesel olarak angaje olmuş kesim, sınıfsal olarak en alt kademede olanalardır. Biz İstanbul ve İzmir’de yaptığımız araştırmada yoksul sınıfın AKP’ye yöneldiğini görmüştük. Kürdistan’da ise bu kesim BDP’ye yönelmiş durumda. Kürt hareketinin kapasitesini asıl oluşturanlar ve gücünü dinamik kılanlar da bu kesimler aslında.

Peki ekonomik açıdan daha iyi durumda olanlar...
Kürdistan’da orta ve üst sınıfın iktidara daha yakın bir pozisyonu var. Yani bu açıdan da aslında Kürt siyasi hareketine angaje olan yoksullarla diğer kesim arasındaki mücadelenin sınıfsal bir karakteri var.

Peki BDP yoksulluk meselesine ilişkin ne söylüyor seçmene?
Kooperatiflerden bahsediyor, sermayenin tekelleşmesine karşı, kar maksimizasyonunu önlemeye çalışan, sosyal adalet ve sosyal paylaşımı yeniden düzenleyeceğini belirten bir siyasi söylemi var. Bu söylemi pratikte de uygulayabilirse, yoksulluğun inanılmaz boyutlara ulaştığı bu yerde ciddi bir sosyal sitstem de inşa edebilir. Yeni, eşitlik ve sosyal adalete dayanan bir sistemi halkla birlikte inşa etmeyi vaadediyor. Ve bunun çok ciddi biçimde karşılık bulduğunu söyleyebiliriz. Kentsel dönüşüme karşı yerinden dönüşüm diyor. Kooperatifçilik, mikro üretim ve tüketim mekanizmaları, yeni pazarlar oluşturmaktan söz ediyor. Bunlar projedir. Bir toplumsal sistem inşa etmeye çalışıyor.

Bu durumda BDP seçimde bu projeyi de oylamış olacak...
Evet. Kürt siyasal hareketi projesinin ne kadar karşılık bulduğunu bu seçimde test etmek istiyor. Son birkaç yıldır özellikle Rojava’daki kazanımlarla beraber, farklı kesimlerle stratejik ortaklıklar kuruyorlar. Sadece Kürtlerden oluşan bir coğrafya ve yönetim anlayışı değil. Dışarıyla ortaklaşmaya çalışan, onun tarihi ve kültürünü de ortak duyguya dönüştürmeye çalışan bir yaklaşım. Bunun en somut örneği de HDP’dir. HDP projesinin Kürdistan’da ciddi bir karşılığı söz konusu.

Bu dönemde BDP’ye AKP’den, CHP’den, aşiretlerden, katılımlar oldu. Bunlar seçim anlaşmazlıklarıyla ilgili kaymalar mı sizce?
Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Tabiki bireysel hesapları olanlar vardır. Ama bence bu katılımlar asıl olarak güçlü bir siyasal alternatife dönüşmesi, bir sitem tahayyül etmesi ve onu inşa etmeye dönük kurumsal yapılarını oluşturmasıyla ilgili. Katılımların, adaylıkların belirlenmesinden sonra yoğunlaşması, bu akışın seçimle ilgili hesaplardan kaynaklı olmadığına işaret. Bence BDP halkı gerçekten bir alternatif inşa edebileceğine inandırdı.

BDP’nin bu denli güçlü bir hava yaratmasının en belirleyici etkeni ne sizce?

BDP’nin bugün ne kadar Kürdistan’da belediyeler dışında somut olarak gösterebileceği bir şey yoktu. Özerklik diyordu, konfederalizm, demokratik ulus diyordu ama bunlarla neyi kastettiği tam olarak anlaşılamıyordu. Ama artık Rojava diye bir örnek var. Rojava muazzam belirleyici oldu. Bütün güç Rojava’dan geliyor. Artık özerklik fikri somut olarak kafalara oturdu. İnsanlar artık gözleriyle ne olup bittiğini görüyor. Yani Rojavada’ki gelişmeler burada hem BDP’yi güçlendirmiş hem de BDP’nin söylemek, yapmak istediğini daha anlaşılır hale getirmiştir? Rojava’da farklı kimlikler beraber savaştı, beraber yarattı, beraber yönetiyor. Şimdi buradaki farklı kimlikler de; Süryaniler, Araplar, Ermeniler’i de ikna etti bu örnek. Canavar devlet figürüne karşı, Rojava örneği çok ciddi bir karşılık buldu Kürdistan’da.

O halde seçimlerde hem BDP hem de AKP açısından halkın tercihlerini belirleyecek en güçlü referanslardan biri de Rojava olacak diyebiliriz...

Kesinlikle. AKP’nin rojava politikası bölge halkında çok belirleyici olmuştur. Eğer Rojava’yla birliktelik oluştursa, Rojava’yı tanımış olasalardı bu seçimde farklı bir ihtimali olabilirdi belki. Rojava’da ortaya çıkan durum BDP’yi güçlendirdi. Kürdistan’da 16 ilde yaptığımız araştırmalarda BDP’nin hem oy oranını hem de belediye sayısını arttırdığını görüyoruz. Şu anda elinde olmayan Ağrı, Muş, Bitlis gibi illeri alma ihtimali çok yüksek görünüyor. Kars ve Bingöl’ü de bunlara katabiliriz. Elinde olan yerlerde ise 2009 seçimlerinde aldığı oyu arttırdığını göreceğiz. Daha önce BDP’ye oy vermemiş BDP’den oldukça uzak olan kanaat önderleri, aileler, aşiretler, BDP’ye yönelmiş durumda.


AKP’NİN ADAYLARI 90’LI YILLARIN KARAKTERLERİ

AKP’nin bölgedeki aday profillerine ilişkin ne söylersiniz?
AKP’nin Van Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hizbullah’tan yatmış, Hizbullah’la anılmış bir isim. Diyarbakır adayları 90’lı yıllardan beri devletle beraber hareket etmiş, devletin uygulamlarının bizzat içinde yer almış, sistemle barışık yaşamış, bundan da rant sağlamış. Keza Mardin öyle. Urfa’da valiyi, yani devletin temsilcisini aday göstermiş. AKP’nin aday profili 90’lı yıllardaki konsepti hatırlatıyor. 90’ların Kürt toplumu için ne demek olduğunu anlamak lazım. Siz bu hafızayı habire tazeleyecek siyaset üretirseniz bunun karşılığı ağır olur. 90’lar konsepti herkes için korkutucudur. İmajlar sembolik olabilir ama belirleyicidir. Çünkü senin konseptine işaret eder. Ak Parti’nin adaylarının halkta yarattığı algı; ‘90’lı yılların karakterleriyle hareket edecek, bunlarla bu kenti yönetecek’ şeklinde.

Bu siyaset bilmezlikten, halkın bu hassasiyetini okuyamamaktan değil heralde...
Değil tabiki. AKP’nin  aday profili, Rojava siyaseti, en son Ergenekoncuların hepsinin serbest bırakılamsı... Hepsi bir siyasal mesajdır. Ergenekondan salıverilenleri gelin Kürdistan’dan sorun. Size herkes tek tek onlarla ilgili bir hikaye anlatabilir. Ak Parti yeni dönemde 90’lardaki bu karakterleri siyasi figürleri haline getiriyor.

Peki BDP adayları...

BDP siyasetin somutlaştığı bazı karakterleri ön plana çıkardı. Bu şekilde yerel siyaseti çok daha önemsediğini gösterdi. Sadece oy arttıracak karakterler olarak bakmamak lazım bu isimlere. DTK, Kürdistan Meclsisi formatındadır, onun eş başkanı Ahmet Türk’ü Mardin’den aday yapıyor. Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak’ı Diyarbakır’dan aday yapıyor, Osman Baydemir Urfa adayı. Ve bunun gibi başka isimler. Bu adayların anlamı siyaset hattını yerelleştirmektir. Yerel siyaseti öncelemektir. Aslında ‘özerklik inşası’ denen de tam budur.


HÜDA PAR ETKİSİZ

HÜDA Par’ın bölgede ciddi bir çıkış yapacağına dair tahminler yapılıyordu. Ancak anketinize bakınca durum pek de böyle görünmüyor...
Çok düşük bir oranı var. Hüda Par’ın bölgede kendini tartıştırma biçimini gördük. 90’lı yılların konseptidir. Bu konsepti iki kesim kullandı. Hizbullah ve devlet. 90’larda bunlar birleşti. Bu gün Ak Parti’nin de Hüda Par’ın da Kürdistana dönük siyaseti 90’lar konsepti. Bunların seçimden önce bir birleriyle görüşmüş olmaları da tesadüf değil. Kürtler bu seçimdeki tercihleriyle 90’larla da yüzleşecek. Bu açıdan da bir referandum olarak görüyorum bu seçimleri.


CEMAATİN SONUÇLARI ETKİLEYECEK BİR GÜCÜ YOK

Batıda Cemaat tabanının, AKP’ye oy vermeyecekse çeşitli seçenekleri var. Peki Cemaatin Kürt meselesine yaklaşımını da hesaba katarak sorarsak; Burada ne yapacaklar? Her şeye rağmen BDP’ye karşı AKP’yi güçlendirecek kampta mı yer alacak?
Ben Kürdistan’da da Türkiye’de de cemaatin ciddi bir tabanı, toplumsal karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Cemaat, iktidar olmaya dönük bir kadro hareketi olarak işliyor. Yargıda, emniyette, sermayesinde örgütlenmiş ve toplumsal dinamiklere o güçler üzerinden yön vermeye çalışan bir mekanizma gibi işliyor. Bu bakımdan topluma yön verebilecek, toplumsal tercihleri etkileyebilecek bir kapasitesi olduğunu düşünmüyorum. Toplumdaki tercihleri, siyasal eğilimlerin dengelerini sarsabilecek bir gücü yok.


KILIÇDAROĞLU’NUN ‘SÜREÇ AYNEN DEVAM EDER’ DEMESİ İRONİK!

Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde Dersim’de ‘Bizim iktidarımızda da süreç aynen devam edecek’ dedi. Bu bir açılım olarak da sunuldu. Bu tarz açıklamalar CHP’yi rahatlatır mı bölgede?
Bence Kılıçdaroğlu’nun bu sözünde ciddi bir ironi var; ‘Süreç aynen devam edecek’ diyor. Yürüyen bir süreç yok ki. Belki de bunu kastediyor. KCK deklerasyon yayınlıyor ve süreci bu şekilde götürdüğü için AKP’nin muhatap olmaktan çıktığını söylüyor. Kılıçdaroğlu ise mevcut süreci aynen devam ettirmekten söz ediyor. Kürtlerin sürecin muhatabını sorgulamaya başladığı yerde CHP’nin ‘Bizim iktidarımızda da süreç aynen devam edecek’ demesi ironik ve manidar. Öte yandan CHP’nin artık devletçi reflekslerden arınması, tarihsel olarak kendisiyle yüzleşmesi gerek. Bizim araştırmamıza göre Dersim ve Kars dışında bir varlığı görünmüyor CHP’nin. Kürdistan’ı etkileyebilecek, Kürdistan’da siyaset yapabilecek ne bir söylemi ne de bir iddiası var.


KÜRTLERİN ÖZGÜVENİ ARTTI

Anketinize göre BDP oylarını arttırıyor. AKP ise genel seçimdeki oranlara göre ya yerinde sayıyor ya da geriliyor. Bu tablonun nedenlerine ilişkin neler söylersiniz?
Hem 17 Aralık süreci, hem hükümetin Kürt siyaseti, çözüm süreciyle ilişkisi bir çok neden sayabiliriz. AKP’nin gerilemesini sadece Kürt siyasal hareketinin güçlenmesiyle açıklayamayız. Çözüm sürecinin Kürdistan’da karşılığı çok büyük gerçekten. 30 yıldır savaştığı devletle artık müzakere eden bir hareketten söz ediyoruz. Bu süreç ciddi bir toplumsal rahatlama ve özgüven oluşturdu. Eskiden sokakta her an her şey olabilir korkusuyla yaşanıyordu. Bugün yıllardır ‘terörist’ denilen hareket artık devletle müzakere yürüten bir siyasi aktöre dönüşmüş. Bunun yarattığı bir özgüven sözkonusu. Yaptığımız araştırmalarda şöyle sonuçlar ortaya çıkıyor; 2011’de AKP’ye oy vermiş, bu seçimde BDP’ye oy vereceğini söyleyen çok fazla kişi var.


‘BÖLGEDE MHP, CHP, SAADET SEÇMENİ BDP’YE KARŞI AKP’Yİ DESTEKLİYOR’

Bölgede AKP ve BDP dışında kalan kesimler ne yapacak bu seçimde?
Burada MHP, CHP, Saadet Partisi ya da kendini farklı siyasi yapılarda gören hareketlerin özünde milliyetçi, devleti esas alan refleksler var. Bu kesimlerin tercihlerini de ‘BDP’yi nasıl güçsüzleştiririm’ fikri belirliyor büyük oranda. Burada BDP’nin karşısındaki en güçlü aktör de AKP olunca, ondan yana bir blok oluşuyor.

Ama CHP, MHP batıda AKP’yle ciddi bir kapışma içinde. Bu bölgedeki seçmenlerini hiç etkilemeyecek mi?

Şu örneği vereyim; Biz Urfa’nın bütün ilçelerinde, büyükşehiri de baz alan bir araştırma yatık. Harran, Akçakale gibi yerlerde MHP çok güçlü. Bu ilçelerde belediye alabilecek potansiyeli var. Ama bu ilçelerde büyükşehire giden oylara baktığınızda yüzde 90’ı Ak Parti’ye gidiyor. İşte bu bir bloktur. Saadet Partisi’nin çok güçlü olduğu ilçelerde de durum aynı. Örneğin Urfa’da herkes kendi ideolojik aidiyetine göre oy kullansa, BDP birinci partidir.

ÖNCEKİ HABER

HDP ve BDP halkın geleceğidir

SONRAKİ HABER

Abdullah Gül, Youtube yasağını da deldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...