26 Mart 2014 06:00

Kadınların, gençlerin ve emekçilerin talepleri öne çıkıyor

Trakya, AKP’nin iktidar olmasından sonra, CHP’nin kalesi haline geldi. Birkaç belde ve ilçeyi saymazsak, özellikle göç almayan yerleşim yerlerinde, belediyelerin çoğu CHP’nin elinde. Bunun sebebi; Trakyalıların, AKP’nin iktidar olması halinde, yaşam biçimine müdahale edeceği endişesini taşıyor olmaları.

Kadınların, gençlerin ve emekçilerin talepleri öne çıkıyor
Paylaş

Aytekin BULUT

Trakya, AKP’nin iktidar olmasından sonra, CHP’nin kalesi haline geldi. Birkaç belde ve ilçeyi saymazsak, özellikle göç almayan yerleşim yerlerinde, belediyelerin çoğu CHP’nin elinde. Bunun sebebi; Trakyalıların, AKP’nin iktidar olması halinde, yaşam biçimine müdahale edeceği endişesini taşıyor olmaları.

Çünkü Trakya insanı, yediğine, içtiğine, giydiğine, gezdiğine, taktığına karışılmasını istemez. Rahattır, sakindir, başkalarının yaşam tarzına da karışmaz. Ramazan ayında, ülkenin birçok şehrinde lokantalar, birahaneler, meyhaneler, hatta kahvehaneler kapatılırken, insanlar sokakta sigara dahi içemezken, Trakya’da, her yer açıktır. Oruç tutana da saygı gösterilir. Kimse kimseye karışmaz. İnsanlar, AKP’nin bu hali değiştireceğinden endişe ediyorlar. Başbakanın açıklamaları da bu endişeyi daha da körüklüyor.
Trakya’da, AKP’nin güçlü olduğu yerler, sanayinin gelişmesiyle birlikte, Anadolu’nun değişik yerlerinden yoğun göç almış Çorlu, Çerkezköy ve Tekirdağ çevresi. AKP, bu seçimlerde de, bu gücünü koruma çabası içinde. 30 Mart yerel seçimlerinde, Trakya’nın bu yapısının değişmesi beklenmiyor.

GEZİ DİRENİŞİNİN ETKİLERİ

Gezi süreci, Trakya’da başka bölgelere göre daha sakin geçti... Aşağı yukarı, bütün il ve ilçelerde, yüksek katılımlı gösteri ve yürüyüşler gerçekleştirildi, ancak çatışmalar yaşanmadı. Gösteri ve yürüyüşlerde gençler ve kadınların katılımı yoğundu. Bu durum, parti propagandalarında, gençlere ve kadınlara yönelik taleplere daha çok yer verilmesini sağladı. Örneğin, Lüleburgaz’da, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, AKP de, MHP de, caddede kadınlara karanfiller dağıttılar, yerel gazetelere kutlama ilanları verdiler. Bu, çok alışıldık bir durum değil. Çünkü, Lüleburgaz’da yıllardır 8 Mart kutlamaları yapılır, bu partilerin kutlamalarda yer aldığı çok görülmemiştir.
Yine Gezi sürecinin en önemli yanı, her siyasi görüşten, her din ve kültürden insanın yan yana, sırt sırta mücadele etmesinin insanlar üzerinde yarattığı etkiydi. Bu etki, parti propagandalarına, “Kimsenin dinine, ırkına, siyasi görüşüne bakılmadan, herkese eşit hizmet verilecektir” şeklinde yansıdı. Geçmiş seçimlerde bu vurgu, çok öne çıkmıyordu.

İŞÇİ VE EMEKÇİLER DAHA GÖRÜNÜR OLDU

Diğer bir gözlem de, işçi ve emekçiye yönelik söylemlerin, propaganda materyallerinde geçmiş yıllara göre daha çok yer alması oldu. Bu hal, geçmiş yıllarda, emekten yana partilerin dışında sadece, az da olsa, CHP’de vardı. MHP ve AKP, “işçi”, “emekçi” lafını ağzına pek almıyordu. MHP adayı, sendikaları ziyaret etti ve yaptığı konuşmada, “emekçilerin haklarını da koruyacağız” dedi. AKP adayı, doldurduğu ses kasetinde, değişik toplum kesimlerini sayarken, işçileri sıranın başına almış. Sanırım Lüleburgaz ve çevresinin işçi ağırlıklı olması, 1 Mayıs ve diğer işçi-emekçi eylemlerinin sıklıkla yapılıyor olması, sendikacıların, emekten yana siyasi parti ve kişilerin yerel gazetelere verdikleri demeçlerde “işçi” ve “emekçi” sözcüklerini kullanması, siyasi partileri etkilemiş, işçi ve emekçileri görünür kılmış.

GÖZLER HDP’DE

Bütün bunların dışında, HDP’nin siyaset alanına çıkmasını ve insanlar üzerinde yarattığı etkiyi de hesaba katmamız gerekir. Yine Lüleburgaz’dan örnek verirsek: Yerel basında, HDP’nin Lüleburgaz adaylarını tanıtım haberi, en çok okunan, İnternet sayfasında da en çok tıklanan haberi oldu. Bu da gösteriyor ki halk, HDP’yi merak ediyor, izliyor. Ve düzen partileri, HDP’nin yaratacağı etkiye karşı önlemlerini aldılar.

HDP ile ilgili söylenebilecek diğer bir olgu da şu… Önceki yıllarda, buralara göç etmiş Kürt nüfus, BDP ve diğer ittifakları çok sahiplenmemişti. Bu seçimde Kürtler, HDP’ye daha bir yakın duruyor. Kendilerine güvenleri artmış durumda. Beklenen, bu yönelişin sandığa yansıması... Konuştuğumuz Kürt seçmenler, yüzde 10 seçim barajının, sayısal bir barajdan çok, psikolojik bir baraj haline gelmiş olması. “Eğer biz, bu seçimlerde bu barajı aşarsak, genel seçimlerde kimse bizi tutamaz” diyorlar.

Kürtlerin dışında, HDP’nin başarısı, herhangi bir partide yer almayan devrimci/demokrat insanları da etkileyecek gibi gözüküyor. Bunların birçoğu oyunu HDP’ye vereceğini söylüyor. Yüzde 10 barajının aşılması ya da yaklaşılması HDP’yi genel seçimlerde daha bir çekim merkezi haline getirecek gibi gözüküyor.
Bu nedenle gözler, HDP’nin üzerinde. 31 Mart sabahı, birçok şeyin başlangıcı olabilir.


İzmir şaşırtırsa şaşırmayalım…

Gönül SOYOĞUL
Gazeteci

 
Meslekte 30 yılını devirmiş, her seçim öncesi nabza/tansiyona bakarak üç aşağı beş yukarı iyi/kötü tahminlerde bulunmuş, bu tahminlerinde pek de yanılmamış bir gazeteci olarak itiraf edeyim, bu kez kendimi bir miktar ‘şaşırmaya’ hazırlıyorum.

Zira içinde bulunduğumuz şu seçim ortamı, artık hepimizin bildiği ve dillendirdiği gibi, ne yerel seçim, ne genel seçim, ne de referandum ortamı.
Hepsinden bir parça taşıyan, hem deve, hem kuş, hem devekuşu…

Sapla samanın birbirine harmanlandığı, üstüne bir de anket kuruluşlarının ‘parayı verenin düdüğünü çaldığı’, çalmayanların da bu kirli ortamda (ister istemez) kirlendiği bir seçim atmosferinde; gözlem de bir yere kadar…

Kafası fena karışmış bir seçmen kitlesi var ortada zira.

AKP iktidarını ‘tehdit’ olarak algılayıp iktidara geldiği andan itibaren Türkiye’de yaygın destek bulmuş bu partiye yüz vermemiş İzmirli seçmenin bu kez çok zıt davranabileceğini düşünmesem de…

Kafa karışıklığından İzmir’in de ziyadesiyle nasiplendiğini görüyorum.

“(…)  İzmirli oy verme davranışlarıyla da Türkiye’nin siyasal yaşamında hep farklılığıyla dikkati çekmiştir. Yeni kurulan siyasal oluşumlar ilk desteklerini hep İzmir’den bulmuşlardır. 1930’larda Serbest Fırkaya, II Dünya Savaşı sonrasında Demokrat Partiye, Ecevit sonrasında Sosyal Demokratlara oy vermiştir. Son yıllarda kurulan Genç Parti de en yüksek desteğini İzmir’den bulmuştur. Bu bakımdan AKP Türkiye’de yaygın destek bulmasına karşın, İzmir’den beklediği oyu alamamıştır. Seçim sonuçları üzerinde yapılan yorumlarda, AKP’nin İzmir’de yeterince destek bulmamış olmasında, İzmirlinin AKP’nin temsil ettiği yaşam biçimini yadsımasının büyük payı olduğu üzerinde önemli bir oydaşma bulunmaktadır.”

SEÇMEN FARKLI DAVRANIR MI?


İBB Ahmet Priştina Kent Arşivi ve Müzesi tarafından kitaplaştırılan, Ekim 2009’daki “İzmirli Olmak” Sempozyumu’nun konuşmacılarından Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin “İzmir’in Farklılığı Üzerinde Düşünmenin Değişik Yolları” başlıklı yazısından alıntıladığım gibi… İzmir, bu seçimde de yine ‘farklı’ seçmen davranışı gösterecek mi?

AKP’ye direnmekten yorulmuş, kimi CHP’li belediyelerin iş tutuşuna/tembelliğine ‘AKP karşıtlığı’ nedeniyle katlanmış seçmen, Başbakan Erdoğan’ın iyiden iyiye göz korkutan faşizan politikalarına… Ve kendisini yerel yönetimde hayal kırıklığına uğratmış kimi CHP’li belediye başkanlarına karşı, nasıl bir tavır geliştirecek? ‘Aşağı tükürse sakalı, yukarı tükürse bıyığı’ feda edeceği duygusu, İzmirli seçmeni sandıkta nasıl bir karar almaya itecek? Oyu toptan ‘ideolojik’ mi olacak, yoksa AKP’nin göz kamaştıran projelerine bakıp ‘Bir kereden bir şey olmaz, üstelik bu yerel seçim’ yutkunmasıyla Başbakan Erdoğan’ı görmezden gelip; mührünü, geçmişleri genelde ‘merkez sağa’ dayalı AKP’li ilçe belediye başkan adaylarına mı basacak?  Bir başka deyişle… İzmirli farkını, bu kez ‘hem AKP’yi, hem de beğenmedikleri CHP’li başkanları cezalandırarak’ mı gösterecek?

Birkaç gün sonra gideceğimiz seçimin düğüm noktasının İzmir’de bu olduğu kanaatiyle, ilçelere son bir kez daha bakınca gördüğüm: Kafa karışıklığının yansımaları ve tek tip/tek vücut İzmirli seçmen olmadığı… Sadece kendi gözlem ve bilgilerime değil, yerel siyaseti, her partiden siyasetçilerle birlikte an be an izleyen muhabirlere ve geçmişteki isabetli tahminleri/güvenirlilikleriyle tanıdığım İzmirli Integral araştırma şirketinin anketlerine dayanarak…

KİMİ İLÇELERDE ÇEKİŞME VAR


Bayraklı’nın, Buca’nın, Çeşme’nin ve Aliağa’nın bu seçimin en çekişmeli ilçelerinden olacağını düşünüyorum. Bayraklı ve Aliağa’daki DSP’li güçlü aday faktörleri, bu iki ilçede ipi göğüsleyemese de, AKP ve CHP’li adayların kazanmasının ya da kaybetmesinin yolunu açacak gibi… CHP’nin seçimi rahat kazanabileceği ilçelerin başında Narlıdere, Karşıyaka, Bornova, Çiğli, Urla, Menemen, Selçuk ve Gaziemir geliyor. ‘Hamit Nişancı/AKP’ faktörüne rağmen, Seferihisar’ın CHP’li Tunç Soyer’e ikinci kez güvenoyu vereceğini… ‘Kıyılarda’ çalışan DSP’li Hakan Tartan’a, ‘varoşlarda’ çaba sarfeden AKP’li İlknur Denizli’ye rağmen, CHP’nin ‘sol’ gelenekten adayı Sema Pekdaş’ın Konak’ta zorlanmadan ipi göğüsleyeceğini, objektif anketler de gösteriyor. Bergama’da, Karaburun’da, Bayındır’da, Ödemiş’te yoğun CHP-AKP çekişmesinden fark az bile olsa CHP’nin çıkacağını, Kiraz ve Kınık’ın tercihinin ise AKP olacağını söylüyor anketler/gözlemciler.

BÜYÜKŞEHİR’DE BAŞKAN BELLİ
Henüz adaylar belli olmadan, Aziz Kocaoğlu’nun CHP’den, Binali Yıldırım’ın AKP’den aday gösterileceğinin konuşulduğu günlerde, ‘açık ara CHP’nin kazanacağı’ tahminlerinde bulunan ulusal anket şirketlerinin tahminleri, adaylar belli olduktan sonra değişmedi. 2009 seçimlerinde yüzde 56.7 rekor oyla seçilen Aziz Kocaoğlu’nun, bu seçimde aynı orana yaklaşacağı, ancak geçemeyeceği… AKP’nin adayı Binali Yıldırım’ın, 2009 seçimlerinde Kocaoğlu’nun rakibi olan Taha Aksoy’un yüzde 30.7 olan oy oranını bulamayacağı konuşulsa da…  Oranlar değişse bile; Integral’in bir süre önce yaptığı ankette, “asla oy vermeyecekleri parti” olarak yüzde 37.1 “AKP”yi, yüzde 21.4’ü “BDP’yi”, yüzde 7.5’i ise “MHP’yi”  işaret eden İzmirlilerin büyükşehir tercihlerinin değişmesi, an itibarıyla mümkün görünmüyor.

“MHP’nin kimi ilçelerde başkanlıkları zorlasa ve oylarını artırsa da İzmir’deki yerel seçimlerin CHP ile AKP arasında geçeceği…

CHP’ye kızıp DSP’den seçime girenlerin yanı sıra, sessiz sedasız çalışan HDP adaylarının da kazanma şanslarının olmadığı cümleleriyle toplayabileceğimiz bu seçimde İzmir’in farklılığı; başta da belirttiğim gibi sonuçtan ziyade, oy oranlarında ortaya çıkacak: Hem AKP’yi istemeyip hem de CHP’nin kimi ilçelerde oy oranlarını aşağıya düşürerek…

Olur mu?

Olup olmayacağının kesin/net sonuçlarla görmek için, sadece birkaç günümüz kaldı nasılsa. Tek yapacağımız, daha da laf çevirmeden beklemek. Beklemek ve görmek...

 

ÖNCEKİ HABER

Kamu araçları AKP’nin malı mı?

SONRAKİ HABER

Önce Enes’in hesabını ver!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa