14 Mart 2014 06:00

Kadınların ‘yaşam direnci’ sinema perdesinde

12. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 15 Mart’ta İstanbul’da başlıyor. Festival seçkisi 5-6 Nisan’da Mersin’de, 12-13 Nisan’da Adana’da ve 19-20 Nisan’da Bodrum’da seyircisiyle buluşacak. Festivalin Koordinatörü Melek Özman’a Filmmor’un bu yılki temasını, film seçkisini ve 12 yıldır feminist ve bağımsız bir festivali seyirciyle buluşturmanın inceliklerini sorduk.

Kadınların ‘yaşam direnci’  sinema perdesinde
Paylaş

Suncem KOÇER
İstanbul


12. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 15 Mart’ta İstanbul’da başlıyor. Festival seçkisi 5-6 Nisan’da Mersin’de, 12-13 Nisan’da Adana’da ve 19-20 Nisan’da Bodrum’da seyircisiyle buluşacak. Festivalin Koordinatörü Melek Özman’a Filmmor’un bu yılki temasını, film seçkisini ve 12 yıldır feminist ve bağımsız bir festivali seyirciyle buluşturmanın inceliklerini sorduk.

Bu yıl festivalin özel teması “Kendine Ait Bir Cüzdan, Gelir, Bütçe...” Neden bu başlık?
Herkes bize “Bu yıl temanız direniş mi olacak?​” diye sordu. Ama zaten kadınlar yaşamak için direniyorlar. Kadınlar için direniş ne yeni bir şey ne de yıllık bir tema. Bu yılın teması “Kendine ait bir cüzdan, gelir, bütçe” çünkü biz kadın istihdamı yasa tasarısını çok tehlikeli buluyoruz. Bedellerini ağır bir biçimde ödediğimiz mevcut muhafazakar politikalara kadınlar direniyorlar. Ancak istihdam yasa tasarısı hayata geçtiğinde kadınlar zaten zor dahil oldukları emek piyasasının dışına itilecekler. Bunun risklerini çok uzun yıllar bertaraf edemeyebiliriz. Bu duruma dikkat çekmek için bu yıl “Kendine ait cüzdan, gelir, bütçe” dedik.

Filmmor 12 yıldır bağımsız bir festival. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?
Türkiye’de bağımsız film festivallerinin sayısı çok az. Pek çoğunun arkasında ya bir kültür sanat vakfı ya da gruplar var. Biz bir düşle yola çıktık ve on iki yıldır kadın dayanışmasından başka güvencemiz olmadan bu festivali yapıyoruz. Birçok firmanın sponsorluğunu reddediyoruz. Aslında, devlet bütçesinden şirket bütçelerine kadar tüm sermaye birikiminde kadınların da hakkı olduğunu düşünüyoruz. Ama sponsor reddetme gerekçelerimiz şöyle oluyor: Örneğin kadınlar için hijyenik olmayan, zararlı şeyle üreten, hayvanlar üzerinde deney yapan bir kozmetik firmasını sponsor almayız. Ya da herhangi bir ülkede kadın emeğini sömüren, çocuk işçi çalıştıran kurumlardan sponsorluk almayız. Zaten bunları çıkardığımızda ortada hiç bir şey kalmıyor. Biz Filmmor olarak hem bağımsız hem de yalnızız. Belki birileri mesela bir grup gelip bizle ortak olmak istese kabul etmezdik ama böyle gruplar da yok zaten. Kültür Bakanlığından festival desteği başvurumuza hâlâ yanıt alamadık ki zaten çok cüzi destekler veriliyor. Öyle olunca da geriye kadınları destekleyen konsolosluklar, uluslararası fonlar kalıyor.
Diğer taraftan kadınlarla dayanışma ağımızda güçlüyüz. Salon aldığımız kadınlardan tutun medyadaki kadınlara kadar her yerdeki kadınların bu çorbada tuzu var. Herkes olduğu yerden bir şeyler katıyor. Dolayısıyla belki yola çıkarken bir avuç kadındık ama sonrasında bizi her yerde kadınlar dinledi, kadınlar anladı ve çok büyük bir kadın dayanışmasından güç alarak devam ettik.

Filmmor’un on iki yıldır büyüyen ve dönüşen bir seyircisi var...
Özellikle festivalin erkek izleyicileri çok değişti. Erkek olmak her şeyi çok bildiğini zannetmek ya da kadınların az bildiğini zannetmek gibi bir yan etki, bir sanrı taşır. İlk zamanlarda panel ve söyleşilerde ilk önce muhakkak erkekler söz alırdı ve bize kadınların nasıl kurtulacağı vs. konularda akıl öğretmeye kalkarlardı. Ne kadar iyi niyetle olursa olsun o akıl öğretme ilişkisini istemiyorduk. Baktık olmuyor, hemen bir çözüm geliştirdik. İkinci yıldan itibaren ilk sözü kadınlara vermeye başladık. Şimdi kadınların sözü bittiği zaman erkeklere sözü veriyoruz. Son yıllarda bu akıl öğretmeler de epey azaldı. Benim her zaman umudum kadınlardadır. Ama şimdi erkek izleyiciler de bana umut veriyor.
Türkiye çok dinamik bir ülke ve bu dinamizm Filmmor’a da yansıyor. Muhafazakarlık erkeklerin işine geldiği için bu ülkede kadın cinayetleri var. Erkekler her şey eskisi gibi olsun istiyor; kadınlar onları boşamasın, hayır demesin, dayak yediği halde itaat etsin, evde otursun falan istiyor. Ama kadınlar buna direniyor. Türkiye’de değişimi götürenler her zaman esas kadınlardır. Çok ağır bir bedel ama Türkiye’de kadın cinayetleri sırf muhafazakar politikalar, çarpık hukuk ve devlet yüzünden değil, kadınlar muhafazakarlığa direndiği için de artıyor. Kadınlar ölümü göze alıyor. Kadınlarda böyle bir direnç var, bu uğurda ölüyorlar ve kimse bunu görmüyor. Türkiye’de bizi çok endişelendiren bir geriye gidiş her zaman var ama diğer yandan festival izleyicisi açısından bakınca oldukça umutluyum. Filmmor’un “Türkiye çok dinamik bir ülke ve her an değişebilir”

Festivalde “Bedenimiz Bizimdir” ve “Kadınların Sineması” gibi geleneksel bölümlerin yanı sıra iki toplu gösterim dikkat çekiyor: Bilge Olgaç ve Catherine Briellat filmleri...
Bilge Olgaç hepimizin üzerinde çok etkili bir isim. Bir sinemacı olarak üzerimde çok emeği var. Filmmor gibi yerlerin var olmasında da emeği olan, yolları açan bir kadın. Ölümünün yirminci yılında üç filmiyle Bilge Olgaç’ı anacağız. Ayrıca Füsun Demirel ve Perihan Savaş gibi yakın çalışma arkadaşlarının katılacağı bir panel gerçekleştireceğiz.
Diğer taraftan son filmi de dahil olmak üzere altı filmiyle Catherine Briellat toplu gösterimimiz var. Briellat filmleri çok heyecan yarattı. Catherine Briellat cinselliğin sinemada feminist öykülerini cüretkar bir şekilde anlatan önemli bir yönetmen. Bu yıl her şeyin muhafazakarlaştığı koşullarda böyle bir toplu gösterimin tam zamanı olduğunu düşündük.

Sanat ve muhafazakarlık konusundan devam edelim. Siz işin pratiğini sırtlanmış kadınlar olarak Kültür Bakanlığının festivallerle ilgili düzenlemelerinden ve sansürden nasıl etkileniyorsunuz?
Biz sansürden daha kötüsünün otosansür olduğunu düşünüyoruz. Filmlerin denetlenmesine dair Kültür Bakanlığından bize de yazı geldi. Gösterilecek filmlerin DVD’leri yıllardır isteniyor ama biz şimdiye kadar hiç vermedik. Açıkçası biz sansürle mücadele ederken bütün sektörün, bütün festivallerin ortak davranmasını önemsiyoruz. Filmmorun tek başına bunu yapacak gücü yok. O zaman biz festivali yapamaz hale geliriz. Akıllı işaretler kullanmak sorun değil ama mesele bunun ileride daha derin bir denetime ve sansüre dönmesi tehlikesi. Festivaller sansürlenemez ve bağımsız olmalıdırlar. Filmmor denetlenen ve sansürlenen bir festival haline gelirse bağımsız olmasının da çok anlamı olmayacaktır.
 

ÖNCEKİ HABER

Kanlı üç yıldan sonra Suriye krizi

SONRAKİ HABER

Dövüş sanatları evrenseldir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa